Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

29 Nisan 2014 Salı

Kelime Uydurma Meselesi

Kelime uydurmalarına karşı iyi niyetli-tarafsız- bazı aydınlar şöyle diyorlar:
 
-      Bırakın! Varsın uydursun, tutarsa dilimiz kazanır.
 
İlk başta bu lafın iyi niyetinden şüphe edilemez. Ama bir an bu uydurma yahut ana köklerden üretip “teklif etme” işine bir sabah bütün yazarların giriştiğini, herkesin keyfince uydurup teklife başladığını hayal edelim.
  
Dilimizi sadeleştirmek, halkın daha kolay anlamasını sağlamak “çaba” mız saygıya değer. Ne kadar çok kelime teklif edersek, o kadar çok kelime tutturmak hesabı da doğru gibidir. Türkçe o sabah, birdenbire ne hale gelir?
 
İkinci Cihan Harbi’nden sonra İngiltere’de apansız patlayan bir dil gürültüsü hatırlıyoruz. İngiliz generallerinden birisi, askerliğe dair yazdığı bir küçük eserde Tanket kelimesini kullanmağa kalkmış. General bu lafla, Fransız dil kurallarına uyarak, “Küçük Tank” demek istemişti. İngiltere’de kıyamet koptu. Hiç kimsenin aklına:
 
-      “Oh ne iyi! Dilimizde yoktu. Fena mı? Belki tutar. İngilizce zenginleşir!” demek gelmedi.
 
General küstahlıkla, çizmeden yukarı çıkmakla suçlandırıldı. Maskara edildi.
 
Bu hal: “İngilizce diğer dillerden yüksek kale duvarları ile kesin surette ayrılmıştır,  ona öteki dillerden hiçbir kelime, hiçbir kural sızdırılmıyor” manasına alınamaz.
 
İngilizcenin konuşma dili de öteki dillerden sürekli olarak alış-veriştedir. Fakat iş yazı diline- İngiliz sözlüğüne- geldi mi, iş hemen değişir.
 
Bir dili zenginleşmek, daha kolay, daha kuvvetli bir anlaşma aleti haline getirmekle, o dili içinden çıkılmaz bir anarşiye atmak arasında fark vardır. Anarşinin hiçbir çeşidi, şimdiye kadar hiçbir işi kolaylaştırmamıştır. Bir dilde terim ve kelime uydurmak yahut üretmek hakkı kimlere tanınmalı?
 
Bir vatandaş –isterse büyük eleştirmeci olsun- böyle bir işi üstüne ne sıfat ve cesaretle alır?
 
Bunu sonu nerelere varır?
 
İşte bu soruların karşılığını bulmak için bir kelimeyi gözden geçirelim:
 
Colonie kelimesi Osmanlıcada Müstemleke ve Müstamere olarak karşılanmıştır. Kelimenin aslı Lâtincedir. Bir başka memlekete, arazisini işlemek üzere cemaatle hicret etmek manasına gelir.
 
Colonisation ise, bir memlekette müstamerat kurmak, o memlekette diğer bir memleketten getirilen ahali ise iskan etmek suretiyle karşılanmıştır. Müstemlekeciler, bu işin içindeki soygunculuğu, rezaleti örtbas etmek için kelimeyi Latincenin işlemek, hatta ihya etmek anlamına gelen bir kökten üretmişlerdir.
 
Osmanlılar da aslına sadık kalarak –müstamere- yani “imar etmek”le karşılamışlar. Halbuysa, biz dil devriminin ilk sıralarında müstemlekeciliğe karşı idik. Öz Türkçesini “İmar ve ihya etmek, bir memleketi, arazisini işlemek üzere bir başka ahali ile iskan etmek” manalarına almadık. Müstemlekeciliğin sahici manasını karşılamak üzere “Sömürge”yi seçtik. Bu kelimede imar, ihya, iskân manaları yoktur. “Silip süpürmek, kanını emmek, yerlileri yitirmek” manaları vardır. Eğer biz de o zaman müstemlekeci memleketlerden olsaydık yahut onların politikalarını savunsaydık, öz Türkçesini başka bir kökten arayıp bulur, teklif ederdik.
 
Görülüyor ki kelime üretir, uydurur ve teklif ederken, sadece gönlümüzün istediğini, hoşumuza gideni yapamıyoruz. Bu iş, yalnız bize bağlı olmayan bir sosyal ve politik hayatla değişebilir başka faktörlerle ilgili…
 
Zaten bütün zorluk da buradan geliyor.
 
Yoksa herkes oturur, uydurur, üretir, teklif eder, tutarsa ün alırdı.
 
Aydınlarının çoğunluğu en az bizim aydınlar kadar iyi niyetli, fakat bizim aydınlardan elbette çok daha bilgili olan diğer memleketlerde işte bu sebepten şunun bunun uydurmalarına “belki faydalı olur” iyi niyetiyle göz yumulmaz.
 
Böyleleri, uydurma dillerini her yerde bastırmak imkanı bulamazlar. Fantezilerini duyurmak istedikleri zaman keselerinden harcayıp kitap, broşür yayınlamak zorunda kalırlar. Hele bazı delikanlıların, ana dillerini bilmemekten gelen cahilliklerini, ilerilik gibi kabullenmek, görülmüş işitilmiş bir rezalet değildir. Akla esen her kelimeyi teklif ederek bir dilin zenginleşeceği inancı, dil bilgisi diye bir ilim kolunun var olduğunu inkar etmekle birdir.
 
Gelecek yazıda, halk diline girmiş de olsa bir kelimenin nasıl lisana yerleşmiş sayılamayacağını gözden geçireceğiz.
 
Dil Meselesi
 
Ayın Tarihi = Ankara 1 Teşrin 1935
 
    Kullanılan kelimeler:
   
    Siyasa - Şar Kurulu - İlbay - Şarbay - Basın Oruntakları - Dayre - Sığılmak- Durluk (istikrar) – Saptamak - Gerek - Erge – Özensiz – Ögrenek - Yaraç- Yükümsel - Yeritilme - Yaduyru – İspeliter - Tecim – Diyev - Uray - Salgıt-Duru kurtarıcı – Cumur - Ayta - Kapsal - Hakyeri – Yönerge - Kurak- Görek – Göregitmek - İsten (samimi)- Finans Danışmanı - Yarşarbay.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts