Sayfalar

24 Mart 2014 Pazartesi

yabancı dil öğrenme metotları

1) "ayrıntıları kaçırma": yabancı dili bir kursta ya da okulda öğreniyorsan, öncelikle dersleri kaçırmaman gerekir.

2) "tekrar et": her gün eve gittiğinde mutlaka o gün öğrendiklerini tekrar et. böylece öğrendiklerini pekiştirebilir, anlamadığın noktaları not alabilir ve öğretmenine henüz bilgilerin tazeyken sorularını yöneltebilirsin.

3) "cümleler kur": öğreneceğin dilin bütün kelimelerini kası sürede tabii ki ezberleyemezsin. ama kelime hazineni geliştirmek için de elinden geleni yapmalısın. ilk adım, öğrendiğin yeni kelimelerle cümle kurmak.

4) "sormaktan çekinme": öğrenme aşamasında, bazen konuyu anlamaman çok normal. bu tip durumlarda senden başka kimsenin anlamadığına dair çıt çıkmıyorsa, kendini aptal gibi hissetme. hemen parmağını kaldır ve anlamadığın yeri sor.

5) "yanlış yap": pratik yapmak, öğrenmek için en önemli adım. bu yüzden kesinlikle "yanlış yapacağım" diyerek utanıp çekinme. bilmediğin kelimeler olsa da, derste çat pat konuşmaya çalış. unutma, ilk etapta derdini anlatman önemli!

6) "okumanı geliştir": okuma becerini geliştirmek için yabancı dergi ve gazeteleri oku. böylece, bir yandan o ülkenin dilini öğrenirken, bir yandan da kültürünü öğrenebilirsin.

7) "yaz, yaz, yaz": öğrendiğin dilde günlük yazmak, okuduğun bir kitabın özetini çıkartmak veya seyrettiğin bir filmi yorumlayarak yazmak, dilini geliştirmene yardımcı olacaktır.

8) "ortamlara gir": öğrenmek istediğin dili arkadaşlarınla konuşarak geliştirebilir, yabancıların takıldığı kafelere giderek onların ortamlarına katılabilirsin. örneğin kadıköy'de "teacher's bar", taksim'de "rıddım", "madrid", "çınaraltı", "james joyce irish pub", "tsquare" ve elbette sultanahmet, turist kaynıyor.

9) "izle, dinle": imkanın varsa mutlaka yabancı kanalları ile. ayrıca, dvd'de film izlerken dilini seçme şansın bile var! yabancı müzik dinlemeyi de ihmal etme. doğru düzgün bir şey anlayamıyor musun? korkma, bu sorunu yaşayan yalnız sen değilsin! zamanla kulağın alışacak ve bir süre sonra pek çok şeyi anladığın fark edeceksin. hem bu aksanının gelişmesine de yararlı olacak!

10) "sürekli sözlük kullanma": yabancı dili öğrendikçe yavaş yavaş seviyene göre kitaplar okumaya başla. yalnız, bilmediğin kelimeler için her seferinde sözlük açmak yerine, cümlenin gidişatından ne demek olduğunu çıkarmaya çalış. sürekli sözlükten bulmaya çalışmak, kısa süre sonra canı sıkacağı gibi keyifli bir okuma seansını da kâbusa dönüştürebilir.

the grammar translation method: bilinen en eski dil öğretme tekniğidir. adından da anlaşılacağı üzere gramer odaklı, çeviri tekniğidir. öğrenme ezbere dayalıdır. günümüzde pek rağbet görmese de (sözde, pratikte hep bu kullanılır daha kolay olduğu için öğreten açısından) amaç doğrultusunda (örn; üniversite sınavına hazırlanan birisi için) uygun olabilir.

the direct method: ünlü berlitz okullarının sahibi charles berlitz tarafından geliştirilmiş ve 1920'li yıllarda rağbet görmüş bir metodtur. grammar-translation metodunun iletişimdeki eksikliklerini gidermek için ortaya atılmıştır. yani iletişime odaklı bir öğretim yöntemi kullanılmaktadır bu metodta. gerçek yaşam durumları oluşturularak öğrencinin iletişim kurması sağlanmaya çalışılır, çeviri pek yoktur.

the audio-lingual method: davranışçı öğrenme psikolojisinin ortaya çıkmasıyla lado ve fries'in geliştirdiği bir öğretme tekniğidir. 1950'li yıllardan 70'lerin başına kadar rağbet görmüştür. dinleme ve tekrarın, mekanik alıştırmaların önemi vugulanır bu metodta. genelde diyaloglar ezberlenir. hatalar hemen düzeltilir.

the notional / functional approach: henry widdowson tarafından geliştirilen bu metod yine dilin iletişimsel işlevlerine önem verir. bu akımın ortaya attığı soru: dille ne yapmak istiyorsunuz? ' dur.

suggestopedia: bir garip dil öğretim tekniği olan suggestopedia georgi lazanov tarafından ortaya atılmıştır. carl rogers'in psikoloji kuramından yola çıkarak dil öğreniminde de ilk önce psikolojik bariyerlerin ortadan kaldırılması gerekliliği savunulur bu metodta. bunun için loş bir şekilde aydınlatılmış bir sınıf, arka fonda barok müzik, sınıfın belirli köşelerine yerleştirilmiş tütsüler vardır ve öğrenciler rahat koltuklarda yarı yatar pozisyondadırlar genelde. yani tamamen relax bir ortamda öğrenilir ders.

the silent way: suggestopedia gibi ilginç bir diğer dil öğrenme tekniğidir. caleb gattegno tarafından geliştirilmiştir. öğrencilerin aktif bir şekilde derse katılımı amaçtır. aslında öğrenciler o kadar aktiftir ki öğretmen bütün ders boyunca sessiz kalır, tekniğin adı da bundan gelir. bu metod için geliştirilmiş renkli çubuklardan oluşan bir set vardır ve öğretmen renkli chartlardan yararlanır ders boyunca ama pek konuşmaz.

community language learning: charles curran tarafından geliştirilmiştir. yetişkin öğrencilerin derste utanıp sıkılmalarından yola çıkarak bu tekniği geliştirmiştir. bu sorunu çözmek için öğretmenin öğretmen sıfatından çok "dil danışmanı" olarak görülmesini sağlamaya çalışmıştır. bu metodta öğrenciler dil danışmanına soruları kendi dillerinde sorarlar ve danışman soruyu hedef dile çevirir. diyaloglar teybe kaydedilir ve bu kayıtlar bir sonraki ders için metin olur. öğrencilerin dil öğrenirken neler hissettikleri de sık sık sınıfta konuşulur.

the natural approach: tracy terrell ve stephen krashen tarafından 1980'lerde geliştirilen bu metod ikinci dil ediniminin birinci dil edinimiyle aynı olduğu görüşünü savunur. öğretmen derste gerçek eşyalardan, görsellerden sık sık yararlanır. hataların direk düzeltilmesine çok önem verilmez. bunun yerine öğretmenin konuşması model olur ve öğrencilerin hatalarını kendi kendilerine düzeltmesi amaçlanır. gramer ya da diyaloglara odaklanmak yerine iletişime önem verilir. dinleme ve konuşma yetileri yazma ve okumadan önce gelir. form yerine içeriğe daha çok önem verilir.

total physical response: genelde tpr olarak geçen bu metod james asher tarafından geliştirilmiştir. bu metod daha çok fiziksel aktiviteye önem verir. bu metodu diğer metodlardan ayıran özelliği konuşmaya geçmeden önce dinlemenin desteklenmesidir. öğrenciler dinlerler ve öğretmenin verdiği komutlara cevap verirler. sonunda roller değişir ve öğrenciler de komut vermeye başlar. daha çok imperativeleri öğretirken ve minik öğrencilerle kullanılan bir metodtur. öğretmen "clean the board please" der ve öğrenci buna fiizksel olarak cevap verir.

communicative approach: robert langs tarafından geliştirilmiş bu metod uzun bir süre dil sınıflarında en iyi metod olduğu düşünülerek uygulanmıştır. uzunca bir süre diğer tüm metodların tü kaka olduğu ve dilin ancak communicative yani tamamen iletişime dönük bir yöntemle öğretilebileceği görüşü hakim olmuştur dil öğretim çevrelerinde. bütün aktiviteler iletişime dayalıdır. ezber desteklenmez, öğrencinin konuşması desteklenir. direk hata düzeltimi yoktur bu metodtada. görsel ve işitsel materyallerden sıkça yararlanılır.

consciousness raising: yeni yeni gelişen bir metod olan consciousness-raising tekniği dil öğretiminde farkındalığın önemini vurgular adından da anlaşılacağı üzere. öğretimde dilin formal özelliklerine dikkat çekmenin önemi vurgulanır. özellikle türkçe ingilizce gibi birbirinden faklı formal özelliklere sahip dilleri öğretirken bu farklılıkların altının çizilerek, açık bir şekilde belirtilmesi gerektiğini savunur. ilk bakışta grammar-translation tekniğine benziyor gibi görünse de ondan farklıdır.

günümüzde bir de eclectic metod denen bir yaklaşımdan söz edilmektedir..bütün metodların iyi yanlarını alarak derste amaca uygun olarak uygulanmasından bahsedilir..zaten pratikte olan odur. hiçbir öğretmen bu metod en iyisi deyip bir metoda sıkı sıkıya bağlı kalmaz. duruma göre hangi metodun uygun olacağına karar verir ve onu uygular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder