Sayfalar

8 Mayıs 2014 Perşembe

Turkish Proverbs

Turkish Proverbs
  Ayinesi (aynası) iştir kişinin, lâfa bakılmaz.
English Equivalents (=eşdeğerleri):
Actions speak louder than words. Eylemler sözlerden daha yüksek sesle konuşur.
Deeds are fruits, words are but leaves. Eylemler (ağacın) meyveleridir; sözcükler ise ancak sadece yaprakları... Buradaki "are but leaves" yapısını, "are nothing but leaves" şeklinde anlayınız. Yani, "yapraklardan başka birşey değillerdir," şeklinde... "Deed" sözcüğü, "do" fiilinden türeyen ad biçimidir; dolayısıyla "eylem, yapılan şey" anlamı taşıyor. Nitekim, "indeed" sözcüğü de köken olarak "fiiliyatta" anlamındadır. (Türkçe'ye çoğu zaman, "gerçekten de" şeklinde çeviri veriyor.)
  Klavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz.
Translated & paraphrased (çevirisi, mealen):
He who chooses the crow for his guide must but carry on sniffing dung!! to sniff = koklamak... dung = hayvan fışkısı veya tezek yığını... "But" sözcüğü aynen yukarda açıkladığım işlevde.
  Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim.
English Equivalents:
A man is known by his friends. to be known by = --- ile tanınmak...
A man is known by the company he keeps. company = eşlik edenler, yanında bulunanlar, eş dost...

  Ne ekersen onu biçersin.
English Near-Equivalent (yakın eşanlamlısı):
As you sow, so shall you reap... Mealen: Nasıl (ne) ekiyorsan, öyle (onu) biçersin/biçeceksin.
You reap what you sow. Ektiğini biçersin.
to sow (sowed - sown) = ekmek, dikmek... to reap = biçmek, hasat etmek...
  the Grim Reaper = Azrail... (Elinde orakla dolanıyor ya... grim = ürkütücü, asık suratlı, ağır, vahim)
  Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

Translated & paraphrased:
For a man capable of comprehending, a mosquito is like music (= is sufficient); for the non-comprehending drums and trumpets would be insufficient.
Near-Equivalents:

A word to the wise is enough.
wise = bilge kişi.
A word to the wise is enough, and many words won't fill a bushel. = Bilge kişiye tek sözcük yeter; (zaten) bir sürü laf bir araya gelse, bir kile etmez (veya, bir kilelik sepeti doldurmaz)... bushel = "kile" eski bir kuru hacim ölçüsüdür; gözünüzde yarım küfelik bir sepet oluşturabilirsiniz.
Concerning the second part of the proverb (which, in effect, says "laf ola, sepet dola.") Turkish is a lot more expressive: We'd say, "It wouldn't fill a fig's pip"... ("İncir çekirdeğini doldurmaz.")

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder