Sayfalar

9 Haziran 2014 Pazartesi

Dil öğreniminde en geçerli teknikler

            Bu dil öğretim yöntemlerinden ilk altısı geleneksel olarak kullanılan dil öğretim yöntem ve yaklaşımlarındandır. Kendiliğinden, belirli bir dil öğretim geleneğinin doğal sonucu olarak meydana çıkmış ve uzun süre sınıflarda kullanılmıştır. Daha sonrakiler ise daha günceldir.
Bazıları ise mevcut yöntem ve yaklaşımların yetersizliğinden yola çıkan kişilerin güncel dilbilim ve benzeri akımların etkisi ile oluşturdukları yöntemlerdir. İkinci grupta yer alan bu yöntemlerden Toplu Fiziksel Tepki, Sessiz Yol Yöntemi, Topluluk İle Dil Öğretimi ve Telkin Yöntemi genelde “alternatif yöntem” olarak adlandırılmaktadır ve henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır.
Dil öğretiminin temelde iki dayanağı vardır. Öğretilecek nesnenin niteliğine ilişkin bilgilerimiz ve dilin öğrenilmesine ya da kazanılmasına ilişkin görüşler, yani öğretim kuramları. Kullanılacak yöntemler, araç ve gereçler büyük ölçüde bu iki dayanağın etkisinde belirlenir. Öğrenim amacı bile çoğunlukla ikinci planda kalır.
Günümüzde de bu temel büyük ölçüde değişmiş değildir. Dilbilim ve ruhbilim yine dil öğretimini belirleyen bilimlerin başında gelirler. Ancak dilbilimde görülen daha geniş açılı yaklaşım; bildirişim kuramı, toplumbilim, anlambilim, sözdizim gibi alanların dil öğretimiyle ilgisini kurmaya çalışıyor. Başka bir deyişle, dil öğretimi daha kapsayıcı, alanlar arası bir bakış açısının odağı durumuna gelme eğilimindedir. Salt ses ve biçime dayalı bir öğretim gözdeliğini yitirmektedir.
Her dil öğretimi yaklaşımının temelinde belli ruhbilimsel ve dilbilimsel kuramlar ve eğitim vardır. Değişik ancak ilişkili disiplinlerden bir yabancı dil öğretimi kuramı ortaya çıkmakta; dilbilim, ruhbilim ve eğitim bu kuramın temelini oluşturmaktadır. Dilbilimdeki yeni akımlar yabancı dil öğretiminde izlenen yöntem ve etkinlikleri etkiler ve yönlendirirken bu etkiler doğal olarak dil öğretimi uygulamalarına da yansımaktadır.


Günümüzde belirli alanlara özgü, özel amaçlı dil öğretim yaklaşımları epeyce yaygındır. Amaç belirlemesinin temelinde ise gereksinimlerin çözümlenmesi bulunur.
Dil öğretim amaçlarındaki belirlemeler en çok ders izlenceleri ve öğretim yöntemlerini etkilemiştir. İletişim kuramının, toplum dilbilimin ve felsefenin dilin niteliğinin anlaşılmasındaki katkıları, dilin yalnız betimleme ya da bilgi vermeye yaramadığını, belli işlevleri yerine getirdiğini, birtakım kavramları anlattığını göstermiştir. Geçmişte dil öğretimi büyük ölçüde bilgi verme edimini belli başlı amaç olarak belirlemişti. Oysa dilin bunun ötesinde daha birçok işe yaradığı, birçok işlevleri bulunduğu daha iyi anlaşılmıştır. Günümüzde dil öğretim yöntemleri arasında en yaygın olarak kullanılmakta olanı iletişimsel dil öğretimidir.
Günümüzde dil öğretiminde temel sorun bir dil öğretim yöntemi geliştirmek ve uygulamak değil, mevcut yöntemler arasından en uygun olanı seçerek uygulamak olmaktadır. Geliştirilen dil öğretim yöntemleri arasında amaca en uygun olanı saptamak ve bunu uygulamak çok önemlidir. Elbette ki bir metot seçilirken yalnız amaca, kazandırılacak davranışlara uygunluğu değil, öğrenciye ve çevre şartlarına uygunluğu da aranmalıdır. Dil öğrenen her kişi bir diğerinden ve yine her dil öğretim durumu da birbirinden farklılık gösterir. Önemli olan belli bir metoda saplanıp kalmamak, her metodu uygun, yerinde kullanabilmektir.
“Yabancı dil öğretiminde kullanılacak yöntemleri, söz konusu dili öğrenecek topluluğun ana dilini, ekinsel özelliklerini, yaş ortalamasını göz önünde bulundurarak hazırlamak; öğretilecek yabancı dilin hangi bildirişim durumlarında kullanılan sözcüklerine, tümce yapılarına öncelik vererek, hangi yörenin, hangi yaştan kişilerin söyleyiş ve sözdizim özelliklerini aktarmak, bu çalışmaların nerede yapılacağını önceden belirlemek, yabancı dil öğrenecek kişilerin niçin böyle bir çalışmaya girişmek istediklerini, yabancı dili nerede kullanacaklarını belirlemek, ancak tüm bunlardan sonra yabancı dilin nasıl öğretileceğini saptamak öğretimden yüksek bir verim sağlamak için gerekli koşullar arasındadır.”


Günümüzde dil öğretim kurumları çeşitli nedenlerle tek bir dil öğretim yöntemine bağlanmaktadırlar. Bunda yöntem seçimini yapanın, dil öğretim kurumu değil, dil politikasını ve buna bağlı ders malzemesini saptayanların olması, moda akımlara uyum sağlama çabasıyla öğrencilerin dil öğrenme gereksinimlerinin ve dil öğreten kurumun olanakları incelenmeden bu yöntemlerin benimsenmesi, dil öğretim kurumunda öğretim elemanlarının eğitiminin yapılabilmesi, ders malzemelerinin temini, program sonunda sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi amacı ile  eğitimde birlik sağlama düşüncesi, ders malzemelerinin cazip gelmesi gibi sebepler rol oynamaktadır. 
Dil öğretiminde kullanılacak tek bir metot yoktur.  “Nasıl ki çok iyi bir ilaç ancak belli bir hastalık için uygunsa çok iyi bir metot da ancak belli dersler, belli konular için uygun bir metottur.” Bu yüzden dil öğretimi için en iyi metodu aramaya kalkışmamalıdır. Önemli olan metotların hangi davranışları kazandırmaya uygun olduğunu seçebilmektir.
Yabancı dil öğretiminin durumu konusunda 1923 senesinde başlatılan, Coleman Raporu olarak anılan bir çalışma hiç bir yöntemin tek başına başarılı sonuçları garantilemeyeceği sonucuna varmıştır.
Tek bir dil öğretim yönteminin kullanılması sakıncalıdır.
“Tek bir dil öğretim yönteminin uygulanmasının güçlükleri dil öğretim kurumunun ve elemanlarının kendisinden, yöntemin kendisinden ve en önemlisi de dil öğrenmekte olan kişilerin kişisel farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bu güçlükler ise yönteme ait tekniklerin tümünün kullanılamaması gibi sorunlardan başlayarak tekniklerin hatalı kullanımı ya da başka yöntemlere ait tekniklerin de gelişigüzel kullanılmasına kadar farklılıklar gösterebilmektedir.”
Her ne şekilde seçilmiş olursa olsun seçilen dil öğretim yöntemi zaman içinde dil öğretim kurumunda değişimden geçmektedir. Zamanla o yöntemin teorisyenleri tarafından kabul edilen tekniklerden farklı teknikler, hatta farklı yöntemlerden alınma teknikler de yönteme dahil edilmektedir.
Yöntemin uygulanması sırasında rastlanılan bir diğer sorun ise öğretim elemanlarının kişisel dil öğretim yaklaşımlarının büyük rol oynamasından kaynaklanmaktadır. Bunun en iyi örneğine de iletişimsel dil öğretimine göre eğitim yapılan sınıflarda rastlanılmaktadır.
Bir diğer uygulama sorunu da ders malzemelerinden kaynaklanmaktadır. Dil öğretim yöntemleri daha önce de belirtildiği gibi güncel dil edinme teorilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu teorileri ortaya atan kişilerin dilin öğretilmesi ile değil teoriyle ilgilenmeleri, bu teorilerin yöntem haline gelmesini zorlaştırmaktadır. Bu durumda yönteme uygun tekniklerin belirlenmesi zaman almaktadır.


Dil öğretim programının hazırlanması; öğrencilerin gereksinimlerinin saptanması, bunlara göre hedeflerin belirlenmesi, öğrenme ve öğretme aktivitelerinin belirlenmesi ve bu programın değerlendirilmesi aşamalarını içerir. Bu aşamaların en önemlisi öğrenci gereksinimlerinin saptanmasıdır. Bu açıdan;
“İlk sorulacak sorular öğrencilerin kim oldukları, mevcut dil yeterlilik düzeylerinin ne olduğu, ne tür iletişim gereksinimlerine sahip oldukları, gelecekte dili hangi durumlarda kullanacakları gibi konuları içerecektir.”
Tek bir yöntem uygulanan kurumlarda bu aşamaya bakılmaksızın her öğrenci için aynı yol izlenmektedir. Öğrencilerin yaşı, bilişsel özellikleri, duygu ile ilgili özellikleri, kişisel özellikleri dil öğretimi konusunu büyük ölçüde etkilemektedir. Program oluşturmada da bu özellikler mutlaka göz önünde tutulmalıdır.

Dil öğretim yönteminin eksik ya da hatalı kullanımının ortaya çıkaracağı sorunlar da dil öğretme ve öğrenmeyi etkilemektedir. Bu etki her şeyden önce değerlendirme aşamasına yansımaktadır.
“Değerlendirme olayının temel noktalarından biri ‘ne öğretirsen onu sına’, bir diğeri ise ‘öğrencilerin soru tiplerine yabancı olmaması gerekir’ şeklinde ifade edilmektedir. Eğer yöntemin öngördüğünden farklı uygulamaları yapanlar tek tek öğretim elemanları ise bu durumda örneğin, tek bir sınav kullanmak mümkün olamamaktadır. Aynı dil malzemesini farklı teknikler yolu ile öğrenmiş öğrencilerin bilgisi tek tip olarak hazırlanan –ve yöntemin özelliklerine uygun soru tipleri içeren- sınavda tam olarak değerlendirilememektedir. Yöntemin öngördüğünden farklı uygulamalar bir kurum politikası olarak yapılıyor ise bu durumda da zaten artık tek bir dil öğretim yönteminin varlığından söz edilemez.”


Değinilen sakıncalar ve sorunlar dil programı oluşturmanın önemini vurgulamakta ve tek bir dil yönteminin benimsenmesi yaklaşımının terk edilmesini öngörmektedir.
“Dil öğretim yöntemlerinin aksayan ortak noktası, her bir yöntemin kendince önemli olan dil edinme ve öğretme yaklaşımını göz önünde bulundururken bir diğer yöntemin ele aldığı ve pekala da doğru olabilecek noktaları gözardı etmesidir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder