Sayfalar

9 Haziran 2014 Pazartesi

Hz.Adem ile Hz. Havva annemiz hangi dili konuşmuşlardır? Cennette hangi dil konuşulacaktır?

Değerli kardeşimiz;

İmam Münâvî'nin "Feyzu'l-Kadîr" isimli hadis kitabında, İbni Abbas'tan şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilir:

"Üç hasletten dolayı Arabı seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, cennet ehlinin konuştukları dil Arapçadır."1

Arapça, belagat, edebiyat, fesahat ve zenginlik bakımından dünya dillerinin en güzelidir. Aynı zamanda ses, ahenk ve cümle yapısı bakımından da diğer diller arasında apayrı bir yeri vardır. Cenab-ı Hak da kendi kelâmı Kur'ân-ı Kerimi Arap diliyle indirmiştir. Peygamber-i Zîşân (asm.) da zaten bu dili konuşuyordu; kendi milletinin, kavminin dilini...

Bu hadis-i şerifi bazı âyetler de tasdik etmekte, desteklemektedir:

"Halkı Allah'ın azabından sakındıran peygamberlerden olsun diye, onu apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Cebrail getirdi."2

"Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, emrolunduklarını onlara apaçık anlatsınlar."3

mealindeki âyet-i kerime de Peygamberimizin (asm) kendi kavmi olan Araplara kendi dilleriyle tebliğde bulunduklarını bildirir.

Evet, Kur'ân'ın dili, son Peygamber Hazret-i Muhammed Mustafa'nın (asm.) konuştuğu dil Arapça olunca, cennet dilinin de Arapça olacağı şüphe götürmez bir gerçek olur. Hz. Âdem (as) de yeryüzüne indirilmeden önce cennette bulunduğu zamanlar Arapça olarak konuşurdu. Ayrıca bu dil Peygamberimiz (asm)'den başka diğer peygamberlerden bazılarının da konuştuğu dildir. Meselâ, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İsmail, Hz. Salih, Hz. Şuayb (as) Arapça konuşuyorlardı.

Ayrıca İmam Kastalânî, Hz. Âişe (ra)'den "Cennet ehli, Muhammed Aleyhisselâmın diliyle konuşacaklar." mealinde bir rivayeti zikreder.4

Cennet dilinin Arapça olduğu yukarıda mealini verdiğimiz hadis-i şerifin ifadesinde ve Hz. Âişe (ra)'nin rivayetinde sabit olmakla beraber, Üstad Bediüzzaman Mektubat' ta İmam Âzam'ın bir fetvasının hikmetini izah ederken şöyle bir ifadeye yer verir:

"Bir rivayette lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Fârisî lisanı,.."5

Bu beyanla, yukarıdaki ifadeler birarada düşünülürse, şöyle bir neticeye varmak herhalde yanlış olmaz: Esas itibariyle cennet lisanı Arapçadır; fakat Farsça da konuşulabilir. Yani Cenab-ı Hak her iki dili de cennet lisanı olarak yaratabilir.

Hadis-i şerifte "Arabi seviniz,.." ifadesini mutlak olarak anlamamak lâzımdır. Çünkü Araplar içinde gayri müslimler olduğu gibi, günümüzde dinsizler de vardır. Onların sadece Arap ırkına mensup olmaları, Arapça konuşmaları onları sevmeye kâfi gelen hususlar değildir. Hadiste yer alan beyandan maksat, Müslüman olan, dinini yaşayan, Resulullahın izinde olan Araplardır. Zaten bunlar din kardeşimizdir. Onları din kardeşimiz olarak sevdiğimiz gibi, ayrıca Kur'ân'ın, Resulullah'ın ve cennetin lisanını konuştukları, saff-ı evvel olarak İslâmiyeti yaydıkları, İslâmiyete hizmet ettikleri için de diğer milletlerden farklı olarak bir derece daha fazla sevgiye lâyıktırlar.

Dipnotlar:

1. Feyzü'l-Kadîr, I/178, Hadis no: 225.
2. Şuarâ Sûresi, 195.
3. İbrahim Sûresi, 4.
4. Mevâhib-i Ledünniye , 1/276.
5. Mektûbat, s. 406.

(Mehmed Paksu, Meseleler ve Çözümleri - 1)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder