Sayfalar

31 Temmuz 2014 Perşembe

Etimoloji nedir - ne değidir ? İsimden isim yapan -ay ey ekleri üzerine

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi

19, 1 (2012) 43-72


ETİMOLOJİ NEDİR - NE DEĞİLDİR VE
İSİMDEN İSİM YAPAN +ay /+ey EKİ ÜZERİNE
Sertkaya, Osman Fikri





Özet



‘Koken bilimi, koken bilgisi’ anlamlarııtasıan etimoloji terimi,

Grekce etimo(n) + logos’a dayanmaktadı. Bir dilin soz varlığıda yer alan

kelimelerin kokenini, dillerde kullanıan yabancıkelimelerin asılarııve

eğr kelime Turkce ek alarak Turkcelesmisse yabancıkokunu gosterir

nitelikte acılamalar yapan etimoloji calımaları ozel bir hazılı, bilimsel

titizlik ve dikkat gerektirmektedir.

Bu yazıa, “Eski Turkcede ve Turkiye Turkcesinde etimoloji nası

yapımalı” sorusu cevaplandıımaya calıımı, etimoloji yapan bireyi

yanıtacak hususlardan soz edilmistir. Đimden isim yapan +ay / +ey eki

uzerinde durulmus; Eski, Orta ve Yeni Turkcede bu eke basvurularak

turetilen orneklere (yokay, tolay, iley, ogey, kuzey, guney, aday, uzay vb.) yer

verilmis, soz konusu kelimeler uzerine etimolojik acılamalar getirilmistir.

Bunun yanıda iki ismin ilk hecelerinin birlestirilmesiyle (Eray = Ercan +

Aygun vb.), isimlerin birlestirilmesiyle olusturulan isimlere (Atalay = at + al



+ ay), ay “kamer”li isimlere (Serenay, Gunay vb.) ve sondan kafiye olarak

kullanıan isimlere (Ozay, Sunay vb.) de değnilmistir.

Anahtar Kelimeler: etimoloji, turetim, isimden isim yapan +ay / +ey



eki


Prof.Dr., İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.




e-posta: sertkaya@istanbul.edu.tr


Etimoloji Nedir 44 - Ne Değildir ve…

CONCERNING ETYMOLOGY AND +ay /+ey AFFIX



Abstract



Etymology terminology which takes the meaning of origin science,

origin knowledge has taken from the word etimo (object) + logos. The words

of a language which are the parts of vocabulary, the originality of the

foreign words used in languages, if the word added into Turkish language,

more care and more attention should be given while working on the

etymology of the word.

In this work, the answer of this question ‘How the etymology should be

done in Old Turkish and Turkish of Turkey?’ has been tried and the matter

has been discussed to the individual who worked on etymology. To make

noun from noun appendix +ay/+ey has been discussed, by using this

method of creating examples from old, middle and new age of Turkish

language (yokay, tolay, iley, ogey, kusey, guney, aday, uzay, etc.) has been

given place and on the relating words etymological explanation has been

done. An addition to this by joining the first syllable of tow words (Eray

Ercan +Aygun etc), by joining two nouns occurrence of words (Atalay,

at+al+ay), by using ay nouns (Serenay, Gunay etc.) and by the usage of

rime at the end of the nouns ( Ozay, Sunay etc.) are also indicated.

Keywords: etymology, derivation, making noun from nouns



appendix+ay/ +ey


0. Giriş :


1998 yılının 20 Kasım günü Türk Dil Kurumunun Konferans Salonunda

“Dede Korkut’ta metin problemleri üzerine bazı görüşler” başlıklı bir

konuşma yaptım. Türk Dil Kurumunun başkanı Prof. Dr. Hasan Eren ilk

sırada idi. Beni dikkatle dinledi. Notlar da aldı.

İki saate yakın konuşmam bitince yanıma geldi. Beni tebrik etti ve

“yukarıya, odama çıkalım” dedi. Başkanlık odasına çıktığımızda da bana

özetle şunları söyledi:

“Osman Bey! Sen bilmezsin. Orhan Şâik Gökyay 1939’da yayımladığı

Bugünkü Dille Dede Korkut Masalları1 adlı çeviri cildinin yeni baskısını

çıkarmadan önce, benden V. Bartold’un Kniga moego deda Korkuta.

1 Orhan Şâik Gökyay, Bugünkü Dille Dede Korkut Masalları, İstanbul, 1939,



135 s.

Sertkaya, Osman Fikri 45

Oguzskiy geroiçeskiy epos2 adlı kitabının çevirisini istemişti. Ben de onun bu



isteğini kırmadım. Kitabın tamamını Rusçadan Türkçeye çevirdim ve

kendisine gönderdim. Orhan Şâik de benim çevirimden faydalanarak

1976’da Dede Korkut Hikâyeleri3 adlı çeviri cildini çıkardı. Dolayısıyla ben

Dede Korkut metnini gayet iyi bilirim. Ayrıca bu güne kadar Dede Korkut

Kitabı hakkında genellikle bilinenlerin tekrarlandığı birçok konuşma



dinledim. Ancak senin konuşmanı onlardan çok farklı buldum. Sen

imlâsıyla, anlamıyla Dede Korkut metninin içerisine girmişsin.Yaptığın

kelime etimolojilerinin hepsine iştirak ediyorum. Senin daha önce Türk

Dili’nde yayımladığın çın,4 cebelü, yalanaç yalınaç,5 okay6 gibi etimoloji



yazılarını da beğenmiştim. Sen artık bu gibi etimoloji yazılarına devam

etmelisin”.

Türk Dil Kurumu Yürütme Kurulunda uzun yıllar birlikte çalıştığım

merhum hocamızın bu tavsiyesine uyarak, zaman zaman etimoloji yazıları

yazdım. Bu yazıların sayısı yirmiye yaklaştı. Bunları bir kitapta toplamayı

düşünüyorum.

Bu makalelerimden birisinde “Etimoloji ciddi iştir. Amatörlerin eline

bırakılamaz.” mottosunu kullanmıştım.7 Benim etimoloji yazılarımı okuyan



ve öküz altında buzağı arayan meraklı bir meslekdaşım bana ısrarla sordu.

“Amatör kelimesi ile Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken

Bilgisi Sözlüğü başlığı ile iki ciltlik etimolojik sözlük yayımlayan Tuncer



Gülensoy’u mu kasdediyorsun?” Cevabım “Hayır” oldu. Soru devam etti

“Direk”8 yazısıyla cevap verdiğin Necati Demir’i mi kasdediyorsun?”



Cevabım “Hayır” oldu. Soru yine devam etti. “Çeşitli etimoloji yazıları

2 V. Bartold, Kniga moego deda Korkuta. Oguzskiy geroiçeskiy epos, Perevod



Akademika V. V. Bartolda, İzdanie podgotovili V. M. Jirmunskiy, A. N. Kononova,

M.- L., 1962, 299 s.

3 Orhan Şâik Gökyay, Dede Korkut Hikâyeleri, Kültür Bakanlığı Yayınları: 252,



İstanbul, 1976, 248 s. (16 resim ile).

4 Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (1): ÇIN ‘doğru, gerçek’”,

Türk Dili, LV/436, Nisan 1988, s. 175-181.

5 Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (2): CEBELÜ ‘zırhlı” ve

YALAÑAÇ~YALIÑAÇ ‘çıplak’”, Türk Dili, LVI/439, Temmuz 1988, s. 1-7.

6 Sertkaya, Osman Fikri, “Okay ‘Zühal/Satürn’ mü, yoksa ‘Müşteri/Jüpiter’

mi?”, Türk Dili, Cilt LXI=1991/I, Sayı 474, Haziran 1991, s. 321-325.

7 Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (8): Çince Tay “büyük”

kelimesi ile yapılan Damla, Dayı, Teyze ve Dede kelimeleri üzerine”, Türk Dili,



XCVI, Sayı: 680, Ağustos 2008, s. 150-159.

8 Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (6): Direk kelimesinin kökeni

üzerine düşünceler”, Türk Dili, XCIII, Sayı 662, Şubat 2007, s. 113-119.



Etimoloji Nedir 46 - Ne Değildir ve…

yazan Çetin Derdiyok’u mu kasdediyorsun” Cevabım yine “Hayır” oldu. Bu

cevaplardan sonra soru “O zaman kimi kasdettin?” şekline döndü. Ben de

dayanamayıp cevap verdim. “Bizler hayatımızı üniversitedeki hocalığımızla

kazanan kişileriz. Gülensoy da, Demir de, Derdiyok da senin benim gibi

üniversite hocasıdır, görüşlerine değer verdiğim profesyonel kişilerdir,

amatör değildirler”. Benim kasdettiğim Edebiyat Fakültesinin Felsefe

Bölümünden mezun olup etimoloji sözlüğü yazan İsmet Zeki Eyüboğlu9 ile

meslekten olmayan Sevan Nişanyan’dır.10 Amatör kelimesi ile, meslekten



olmayan, Türkoloji tahsili yapmaksızın etimoloji gibi zor bir işe soyunanları

kasdettim.” Bu cevabım karşısında meraklı meslekdaşım sustu.

Amatörlükle ilgili birkaç örnek vermek isterim. İlki İsmet Zeki

Eyüboğlu’nun KARAKOL maddesi’dir (s. 191a).

KARAKOL, tr. karağol (gece bekçisi, sınır gözcüsü)dan karakol ...

Gol-vul ekleri çi, cı, çü, cü gibi eklerin yerini tutar. Yasağol-yasavul



(yasacı, yasakçı, bekçi, gözcü).

Kara (yer, sınır), ğol-vol (cü, ci) - karağöl-karavul (bekçi, gözcü,



koruyucu, kollayıcı).

Kara sözcüğünde yer, toprak ile fars. siyah anlamı saklı, kara (yağız,

yavuz), kara (toprak, yer).

Karağol-karavul-karakol gelişmesinde ğol/vul/kol ekleri gol/kol

biçiminde de görülür, böylece karavul’dan değil de karagol’dan karakol’a

geçilir. karavul ayrı bir ağız özelliği gösterir.




Nice yüz kişi gönderin karavul


Ki çıka uca vara bekleye yol -Şeh.-

Karavul (gözcü, karakol, sınır bekçisi) sözcüğü karakol karşılığıdır.

Karavul eri (öncü kolu, öncü eri, ar. keşif kolu);




Görüben anı belindeki çeri


Bildiler kim sindi karavul eri -Cam.-”.

Bu maddede İsmet Zeki Eyüboğlu’nun kara-kol şeklinde iki isimden

oluştuğunu zannettiği kelimenin ilk bölümü olan kara ismini önce “yer,



toprak” sonra da “(renk olarak) siyah” şeklinde anladığı görülmektedir.

9 İsmet Zeki Eyüboğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İstanbul 1988, 406 s.

10 Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü,



İstanbul 2002, 543 s.

Sertkaya, Osman Fikri 47

TRT 80’li yıllarda bir polis komiserinin çalıştığı karakolu pembeye

boyattığını ve komiserin “Bundan sonra vatandaş karakolda dayak

yemeyecek. Biz bu yüzden “Karakol”u “Pembekol” yaptık” beyanını haberröportaj

olarak yayımlamıştı. İnsancıl komiser bu sözleri ile karakol

kelimesindeki kara’yı renk olarak “kara, siyah” şeklinde anladığını



belirtmişti.

Acaba karakol kelimesinin kara bölümü “toprak, su olmayan yer” veya



“kara, siyah” anlamında isim cinsinden bir kelime mi idi? Yoksa gerçeği

başka açıklamalarda mı aramak gerekiyordu.

Dilcilere göre karakol kelimesinin kara bölümü isim değil fiil

gövdesidir ve Türkçedeki “bakmak” fiilinin Moğolca karşılığı olan karamak



[to look at] fiilidir.

Moğolca fiilden isim yapan -gul eki geldiği fiilden meslek ismi yapar.11

kara-gul ismi de Moğolcada “bakan, gözleyen, gözetleyen (kişi) = gözcü,



bekçi [watchmann, guard]” anlamlarına gelir. Buradan da “devriye, ileri

posta, öncü” anlamları doğmuştur. Kara-gul kelimesi Moğolcadan

Türkçenin çeşitli lehçe ve şivelerine karagul, karavul, karaul, karagol gibi

şekillerde geçmiştir. Türkçe kol kelimesinin “bulaşma (contamination)” dil

olayı ile Moğolca -gul ~ -gol ekinin yerini alması ile de Türkçede

kullandığımız karakol şekli ortaya çıkmıştır.



Söz Moğolcadan açılmışken iki hocamdan bahsedeyim. Necmettin

Hacıeminoğlu ile Birol Emil. Birincisi kızına Oytun, ikincisi oğluna Taluy



adını koymuştu. Her iki kelime de Türkçe değil Moğolcadır.

Hacıeminoğlu’na “Oytun kelimesi hangi dilden?” diye sorduğumda Derleme

Dergisi’nden buldum. “Mübarek” kelimesinin Türkçesiymiş cevabını

vermişti. Birol Emil ise Taluy kelimesinin Oğuz Kağan Destanı’nda



geçtiğini söylemişti.

İki örnekle bu bölümü tamamlamak istiyorum. Karnımızın üst

kısmındaki organımızın adı meme’dir. Moğolcası ise kökö. Şayet iki

kökö’den bahsedecek olursanız ikiz, göz, diz, ağız kelimelerinde görülen -z

çokluk eki ile kököz, oradan da göğüs kelimesini elde edersiniz. Moğolca

kökene dayanan bu kelimenin Türkçesi ise töş yani döş kelimesidir.

11 Nicholas Poppe, Grammar of Written Mongolian, Wiesbaden, 1954 = Moğol

Yazı Dilinin Grameri, İzmir 1992, § 153, s. 55. “Function: to form nouns



designating names of occupations [Fonksiyonu, meslek adlarını ifade eden isimler

yapmaktır]”.

Etimoloji Nedir 48 - Ne Değildir ve…

Kadın göğsü Türkçede emig Moğolcada ise kököl şeklindedir. Aynı

memeden süt emen kişilere Türkçede emigdeş, Moğolca ödünçlemeden

yapılan şekline de kököldeş ~ kökeldeş denilir. Ancak kelimenin Moğolca

kökenine dikkat edilmeyince kököldeş’i köñüldeş okumak tehlikesi vardır.

Türkçede “konuşmak, yüksek sesle konuşmak” anlamındaki alakır- fiili

Uygurca metinlerden Dede Korkut’a kadar kullanılmıştır. Dede Korkut’ta:

alakırı konuşma mere menüm itim kâfir cümlesinde bu fiili görürüz. Ancak

ses olaylarına dikkat edilmezse Hasan Eren hocamızın Türk Dilinin

Etimolojik Sözlüğü’nde yaptığı gibi (278b) kelimenin Türkçe lakır- fiil

kökünden getirildiğini görürüz. Fakat hepimiz de biliriz ki Türkçede l- ön



sesi ile başlayan kelime yoktur.

Yine Göktürk: kübrüg > Uygur: küvrüg > Kıpçak küvrüv kelimesi

Kutb’un Husrev ü Şîrîn mesnevisinde A. Zajaczkowski tarafından körü

okunmuş ve bu şekil de Sir Gerard Clauson tarafından EDPT (690b-

691a)’daki küvrüg maddesinde “Qutb 103 körü” olarak zikredilmiştir.



Benim burada vurgulamak istediğim etimoloji işinin çok ciddî bir iş

olduğunu, mesleği Türk Dili ve Edebiyatı olan kişilerin bile (ben de dahil

olmak üzere) bu konularda yanılma paylarının olabileceğini belirtmektir.

Halk etimolojisi:


Etimoloji biliminin en yaygın kolunun adı uydurmaya, yakıştırmaya ve

benzetmeye dayanan “Halk etimolojisi”dir. Kıbrıs ağzından iki örnek



verelim:

Şeftali kebabı: İç yağına sarılıp kızartılarak pişirilen bu kebab cinsini



ilk yapan kişi Şef Ali isimli biri imiş. Bu yüzden bu kebabın adı, benzetme

yolu ile, Şef Ali’den Şeftali’ye dönüşmüş.

Verigo üzümü: Tanesi iri ve lezzetli olan üzümü bir İngiliz’e ikram



etmişler ve adam üzümü yerken “nasıl buldunuz?” diye sormuşlar. Ağzı

üzüm dolu olan İngiliz kendi dili ile Very good “çok iyi” demiş ama

karşısındaki kişi kelimenin telâffuzunu Verigo olarak duyduğu için bu

üzümün adı Kıbrıs’ta Verigo üzümü olarak kalmış.



Türkiye Türkçesinden de halk etimolojisi örnekleri verelim:

Konya: Rivayete göre bir şeyhin iki müridi uçuyorlarmış. Yeşillikler



içerisinde bir yer görmüşler. Müridin birisi diğerine “Ne safalı yer. Kon ya

mübarak” demiş. Böylece Rumca İkonia’dan gelen yerin adı Konya şeklinde



Türkçeleştirilivermiş.

Sertkaya, Osman Fikri 49

Balat: Evliya Çelebi seyahatnâmesine göre İstanbul’un Balat semtinin



adı Türkçe “Bal at!” söyleyişinden geliyormuş. Ama bu semtin bulunduğu

bölgenin Bizans devrinde bataklık olduğunu ve bataklığın da balateus



kelimesi ile karşılandığını öğrendiğimizde Rumca bu yer adının Türkçe ile

açıklaması havada kalır. Ayrıca bu kökten hâlâ yaşayan kelimelerin Meselâ

Macaristan’daki Balaton Gölü’nün adının anlamının “Bataklık Gölü”



olduğunu öğrenince insan şaşırır kalır.

Malatya: Malatya şehrimizin adını Arapça Mal-atiye şeklinden

getirerek Rumca Malateus’u halk etimolojisi ile açıklamış oluruz.

Anihtari: Söz Rumcadan açılmışken açmak “anohton” kökünden

türetilen anihtari kelimesinin sonundaki -i sesinin Rumca kelimenin aslî sesi

olduğunu bilmeyen bir türkologun Süheyl ü Nevbahar’ı okuturken anıhtarı

alıcak çıktı yola gibi bir mısrada geçen sesini akkuzatif eki diye açıklamak



tehlikesi vardır.

Kutay: Bir arkadaşımız (Aydil Erol) Adlarımız adlı eserinde Göktürk

yazıtlarında kutay okunan kelimeyi kut+ay şeklinde ayırarak “kutlu, uğurlu



ay” şeklinde anlamlandırmıştı. Bu kelimenin doğru okuma ve

anlamlandırılması M. Ölmez tarafından -o- ile okunup, Çince kotay “ipekli



kumaş” şeklinde düzeltilmişti.

Logici: Daha değişik bir etimoloji de yapılmıştır. Adamın birisi

Ankara’da Mantıcı dükkânı açmış. İstemiş ki dükkânına İngilizce okuyabilen

turistler de gelsin. Bu yüzden de tabelasına Mantıcı kelimesinin İngilizcesini

yazdırmak istemiş. Türkçeden İngilizceye sözlüğe bakmış. Mantı kelimesini

bulamamış ama Mantık kelimesini bulmuş. Karşısında da İngilizca Logic

(okunuşu: lojik) kelimesini görmüş. Adam Mantık kelimesinden son ses olan

-k sesini atmış. Logic kelimesinden de son ses olan -c’yi silince geriye Mantı

kelimesinin karşısında İngilizce Logi keli-mesi kalmış. Buna Türkçe meslek

adı yapan -ci ekini de ekleyince Türkçe Mantıcı’nın İngilizce karşılığı olan

Logici kelimesini elde etmiş ve tabelasına da Logici = Mantıcı yazdırmış.



Türk Dil Kurumu başkanlarından Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın bu

levhayı gördüğünde bu iş yerine girerek Logici kelimesinin ne anlama



geldiğini sormuş. İşyeri sahibinin yukarıdaki açıklamasını dinleyince nutku

tutulmuş ve “Açıklamanız için sağ olun.” diyerek kendisini Logici’den



dışarıya zor atmış.

Etimoloji nasıl yapılmalı?


Etimoloji “köken bilimi, köken bilgisi” demektir. Dilimize Fransızca

üzerinden giren etymologie kelimesinin yapısı Grekçe etimo(n) + logos’a



dayanır. Dilimizde kullandığımız bir kelimenin menşeini, kökenini

Etimoloji Nedir 50 - Ne Değildir ve…

göstermek için veya dilimizde kullanılan yabancı kökenli kelimelerin

asıllarını göstermek, şayet kelime Türkçe ek alarak Türkçeleşmişse, yabancı

kökü göstermek için yapılan açıklamalar filolojinin bu ilim sahasına girer.

Ayrıca etimoloji ciddî bir bilim dalıdır. Etimoloji açıklamaları yapmak her

filoloğun harcı değildir. Özel bir hazırlık ve dikkat ister.

Bir dilde olan kelimeler kabaca üçe ayrılır:

1) Türkçe kökenli kelimeler,

2) Taklidî kelimeler (onomatophe vs.),



3) Yabancı kökenli kelimeler (a) direkt olarak geçen yabancı kökenli

kelimeler. b) başka dil üzerinden geçen yabancı kökenli kelimeler).

Yabancı kelimelerin aynen veya değişmiş telaffuzları masa, liman,

lodos vs. çar-çûbe > çerçeve, dürûd-ger > dülger, kefş-ger > köşker, destgah

> tezgah, çehar-şenbe > çar-şenbe > çarşamba, penç-şenbe > perşembe,

sous-tien > su-tyen > sütyen “alttan tutan”, sous-main > sümen “el altı” vs ).




Etimoloji yaparken kişiyi şaşırtan hususlar:


a) Anlamları üzerinde durulmadığı için Türkçe: sübay / Moğolca: subay

gibi ve elgük, yil-ik, il-ik gibi üç ayrı kökenden gelen kelimenin Türkiye

Türkçesinde ilik kelimesi ile karşılanması gibi, kökenleri ve anlamları ayrı



olup telaffuzları aynı (sesdeş = homophone) olan kelimeleri karıştırmak.

Tarama Sözlüğü’nden bir örnek verelim: üz- (4136-4140) maddesinde



“1. Koparmak, kırmak, kesmek, bozmak, ayırmak, uzaklaştırmak; 2.

Yüzmek” gibi iki anlam verilmiş. Ancak Çengnâme ile Ferec’den verilen

örneklerde üz- < y-üzmek “(derisini, kabuğunu, zarını, postunu, giysisini)

soymak ana gövdeden ayırmak” ve üz- < y-üzmek “suda kulaç atarak suyun



yüzünde durmak, genellikle de suda ileriye gitmek” maddeleri karıştırılmış.

Boğuzladı revan üzdi derimi / ayırdı birbirinden peykerimi (Çengnâme)

örneğindeki deri üz- “deri soymak, deri yüzmek” anlamına gelen bir

fiil, bu örneğin hemen altında verilen Su kuyuya girdi kuyu toldı. Ebülkasım

üzerek dıvara yapışarak kuyunun ağzına geldi (Ferec) örneğindeki üz- fiili



ise “suda yüzmek” anlamındadır.

Yine Tarama Sözlüğü’ndeki üz- (4136-4140) maddesinde verilen

örneklerden birçoğu da metinleri tarayan kişilerin oz- “ayrılmak,

uzaklaşmak” fiilini bilmedikleri için kelimeyi üz- şeklinde yanlış



okumalarından kaynaklanmaktadır.

Sertkaya, Osman Fikri 51

Etimoloji nasıl yapılır?


a) Eski Türkçede etimoloji nasıl yapılmalı? Önce Göktürk, Uygur ve



Karahanlı Türkçelerinden oluşan Eski Türk yazı dilinin başta alfabe ve imlâ

özelliklerini sonra da dilin yapısını iyi bilmek ayrıca Moğolcadan da

haberdar olmak gerek. Sonra Korece-Japonca-Çince-Tibetçe-Hintçe (Skr.)-

Sogdça gibi çevre dillerin özelliklerini, kaynaklarını, Türkçe ile bu gibi

dillerin arasındaki ilişkileri iyi bilmek gerek. Aksi taktirde Tibetçe kökenli

torçi kelimesini Türkçe tor-çı “ağcı, tuzakçı” anlamak veya Mogolcada

bolor şeklinde geçen “billur” kelimesini Türkçe bolur veya bulur okumak

gibi tehlikelerle karşılaşırsınız. Skr. kuşala’yı bilmiyorsanız Türkçe küzel >

güzel’in açıklanmasında zorluk çekersiniz. Skr. çurnı’nın “toz” anlamını



“barut” olarak anlamlandırırsınız.

Bu yüzden Türkiye’de Eski Türkçe sahasında etimoloji yapanlar azdır.

Göktürkçede Talât Tekin’den sonra Erhan Aydın, Uygur Türkçesinde Reşid

Rahmeti Arat’tan sonra Şinasi Tekin, Semih Tezcan önde gelen

isimlerdendir. F. Sema Barutçu-Özönder, Mehmet Ölmez, Murat Elmalı gibi

isimler de doktora tezlerinin notlarında etimolojik açıklamalar yapmışlardır.

Karahanlı Türkçesinde de Reşid Rahmeti Arat’ın Atebetü’l-hakayık’takı



notlarından sonra Aysu Ata ile Halil İbrahim Usta’nın Kur’an çevirileri

yayımlarındaki etimolojik açıklama notları göz doyurmaktadır.

Eski Türkçe için önde gelen etimoloji sözlüğü Sir Gerard Clauson’un

An Etymological Dictionary of the Pre-Thirteenth Century Turkish (Oxford,



1972) adlı elaltı eseridir.

b) Türkiye Türkçesinde etimoloji nasıl yapılmalı? Anadolu için önce



Rumca, Güney Anadolu için Arapça, Doğu Anadolu için Farsça bilgisi önde

gelir. Kafkasya için Ermenice, Rumeli ve Balkanlar için Bulgarca, Sırpça,

Arnavutça, Romence, Hırvatça gibi dillerin, hattâ İtalyanca ve Latince gibi

dillerin özelliklerini bilmek, kaynaklarını kullanmak gerekir. Yoksa

başkalarının yazdıklarını derleyerek etimoloji derlemesi yaparsın veya yol

üzmek “yol kesmek” kelimesi yol ormak imlâsı dolayısıyla yol urmak



okunarak Farsçadan ödünçleme şeklinde anlarsın.

Türkiye Türkçesi için elaltı etimoloji sözlüğü Hasan Eren’in Türk

Dilinin Etimolojik Sözlüğü (Ankara, 1999)’dür. Yabancı dil kullananlar için

Andreas Tietze ile H. ve R. Kahane ile birlikte hazırladıkları The Lingua

Franca in the Levant (Urbana, 1958) ile, Andreas Tietze’nin Wörterbuch der




griechischen, slavischen, arabischen und persischen Lehnwörter im

anatolischen Türkisch [Anadolu Türkçesindeki Yunanca, İslavca, Arapça ve


Farsça Ödünçlemeler Sözlüğü], (İstanbul 1999) adlı eseri takip eder.



Etimoloji Nedir 52 - Ne Değildir ve…

Türkçe etimoloji yaparken özellikle kelime veya ekin en eski şeklinden

bugüne devre devre gelmek gerekir. Mukayese gerektiğinde de Sahalar

(Yakut) ve Çuvaş gibi Türk lehçelerini (veya dillerini) kullanmak gerekir.

Eski Türkçeye dayanmayan Türkçe etimolojiler genellikle temelsiz binaya

benzer, en ufak esintide ve sallantıda yıkılır.

Bu sahada çalışmak isteyenlerin özellikle ve öncelikle okuyacakları iki

kitap vardır. Sahanın olmazsa olmazları olan bu iki kitaptan ilki Talât

Tekin’in Türkoloji Eleştirileri (İstanbul, 1997) ikincisi de Şinasi Tekin’in




İştikakçının Köşesi. Türk Dilinde Kelimelerin ve Eklerin Hayatı Üzerine


Denemeler (İstanbul 2001)’dir. Bu iki eser birkaç kez dikkatle okunmalı ve



iyice sindirilmelidir.

Başka kaynaklar da gözden kaçırılmamalıdır. Özellikle kelimeyi veya

şekli ele alış tarzı, değerlendirme ve sonuca varmada metod bakımından

faydalanılacak eserlerin başında Semih Tezcan’ın Süheyl ü Nev-bahâr

Üzerine Notlar (Ankara, 1994) ve İbrahim Taş’ın Süheyl ü Nev-bahâr’da

Eskicil Ögeler (Konya 2009) ile Osman F. Sertkaya’nın Dede Korkut Kitabı.

Dresden Nüshasının “Giriş” Bölümü, (İstanbul, 2006) başta gelir. Bu eserde

Dede Korkut’un 8 sahifelik Giriş bölümünde geçen 73 kelime kronolojik



esaslara uyularak etimolojik açıdan değerlendirilmiştir.

Çeşitli kelimelerin etimolojileri üzerine 2006 yılına kadar yayımlanan

araştırma ve incelemelerden 379’unun alfabetik olarak listelendiği ve

incelenen kelimelerin de alfabetik listesinin verildiği bir bibliyografya Galip

Güner tarafından yapılmıştır. 12

1996-2012 yılları arasında 17 sayısı yayımlanan Studia Etymologica

Cracoviensia dergisinde de Marek Stachowski’nin etimoloji ile ilgili



yazılarını ve “A current bibliography of Turkic Etymologies” başlığı altında

yaptığı toplamalarını görmek mümkündür.

Hayal kelimeler


Bir de Türkçe kökene dayanmayan uydurma kelimeler vardır. Bunlara

“hayal kelimeler” de deniliyor. İlginç, siyasal, bilkent vs gibi kelimeleri



yanlış etimoloji ile bağlama tehlikesi vardır.

Son söz: Eğer çalıştığınız sahada altyapınız yok ise, elaltı



kaynaklarından başlayarak değişik kaynaklara hakim değilseniz gerçek

12 Galip Güner, “Türkiye’de kelime etimolojisi üzerine yayımlanan makalelere

dair bir bibliyografya denemesi”, Türklük Bilgisi Araştırmaları = Journal of Turkish

Studies, 30/II, 2006, s. 77-93.



Sertkaya, Osman Fikri 53

etimoloji yapamazsınız. Yaptığınızı zannettiğiniz karalamalar da zaman

içerisinde “halk etimolojisi” örneklerine katkı olarak değerlendirilir.

İSİMDEN İSİM YAPAN +ay/ey EKİ ÜZERİNE



I. Eski ve Orta Türkçe :


1. İsimden isim yapan +ay/+ey eki Eski Türkçede sadece yokay



kelimesinde görülüyor. Orta ve Yeni Türkçede ise Carl Brockelmann

tarafından +ay/+ey ekli oñ+ay, kol+ay, tol+ay, il+ey örnekleri tespit



edilmiştir.

2 oñ+ay “rechts” < leicht, eig. rechts

3 kol+ay “leicht” < kol arm

4 tol+ay “alle”

5 il+ey “Stirn” < il Platz an der Tür oder Jurte13

Bu beş örneğe EDPT 119b’de geçen ög+ey14 kelimesi ile

Mukaddimetü’l-edeb’te geçen yük+ey15 kelimesini de 6. ve 7. örnekler

olarak eklemek gerekiyor. Tespit edilen örneklerde +ay/+ey ekinin isimden



isim yapma eki olduğu görülüyor.

2. Ancak +ay/+ey ekli örnekler A. Von Gabain’in Alttürkische

Grammatik (1974) ve Eski Türkçe’nin Grameri (Ankara, 1988); Talât

Tekin’in A Grammar of Orkhon Turkic (1968) ve Orhon Türkçesi Grameri

(2000); A. N. Kononov’un Grammatike Yazıka Tyurkskih Runiçeskih

Pamyatnikov <VV-IX vv.>, (1980); M. Erdal’ın A Grammar of Old Turkic



(2004) adlı gramerlerinde geçmiyor. Ayrıca Sir Gerard Clauson’un

EDPT’inde de, oñay ve ögey kelimeleri hariç, yer almıyor.




3. Etimoloji açıklamaları:


Marcel Erdal Orta Türkçede +ay/+ey şeklinde geçen ekin Eski

Türkçede +gay/+gey şeklinde geçtiğini Eski Türk Şiiri’nde 9/53-56’da geçen


on{g} tegz-inç-lıg yaltrıdur tutrug tigme

utgurak çın arış arıg ÜÇ nom tilgen-in

ol tıdıgsız tolun bilge bilig öz-e
13 Carl Brockelmann, Osttürkische Grammatik der islamischen

Literatürsprachen Mittelasiens, Leiden 1954, s. 88.

14 Sir Gerard Clauson, Etymological Dictionary of Pre-thirteenth Century

Turkish, Oxford 1972, 119b.

15 İbrahim Taş, Kutadgu Bilig’de Söz Yapımı, Ankara 2009, s. 24.



Etimoloji Nedir 54 - Ne Değildir ve…

oñay ilkey kuvrag ara oñaru evirür
“On bâbdan ibâret aydınlatıcı emanet denilen

tamamiyle gerçek, temiz, pâk, üç töre çarkını

kendisinin emsâlsiz tolun hikmeti ile

cemâat arasında kolayca iyilik için çevirir”

dörtlüğündeki il+gey ~ il-key örneğine dayanarak ileri sürüyor.

Eski Türkçede +gey ~ +key eki ile geçen tek kelime il+gey ~ il+key ve

bundan türetilen kelime il+gey+sök ~ il+gey+sük ~ il+key+sök ~

il+key+sük “bilgin, âlim, allâme [= erudite]” kelimesidir.

Ben ise +gay/+gey eki ile +ay/+ey ekinin ayrı ekler olduğu



görüşündeyim. Çünkü Eski Türkçe devresinin devamı olan Orta Türkçe

devresinde ekin başındaki -g-/-g- ünsüzünün düşmesi için bir sebep yoktur.

Ayrıca Orta Türkçede +ay/+ey ekli kelimeler yanında +gay/+gey ekli



kelimeler de kullanılıyor. Şöyle ki:

Ekin Orta Türkçede geçen diğer örnekleri Kutadgu Bilig’de geçen

“zalim, zorba” anlamlarında geçen küç+gey ~ küç+key16 (814, 2030, 2031,



2035, 2245, 3111, 3434, 5521, 5852) ve “sadık, vefalı” anlamlarında geçen

öz+gey ~ öz-key (2237, 2571, 2767, 2767) şekilleridir.

Kalın sıralı +gay şekli ise Mukaddimetu’l-edeb’te geçen bos+gay17 “unerfahren

[tecrübesiz] ve DLT’te çal+gay “kuş kanadının uçları” anlamında

geçen, çağdaş Kazak Türkçesinde çal-gıy şeklinde yaşayan kelimelerde



kullanılmıştır.

Marcel Erdal Maitrisimit Nom Bitig’de yüggey kelimesinin geçtiğini

söylüyor ise de ben yüggey şeklini MNB yayımlarında bulamadım. Ancak

Mukaddimetü’l-edeb’te yükey kelimesi geçiyor.

+gay/+kay ~ +gey/+key ekinin Türkçede sadece il-gey ~ il-key



kelimesinde görülmesi belki de bu ekin Moğolcadan Türkçeye “bulaşma

[contamination]” yolu ile geçtiği görüşüyle açıklanabilir. Çünkü ekin

16 Reşid Rahmeti Arat küç+key okuduğu kelimeyi “zâlim, zorba [= violence]”

şeklinde anlamlandırmış. Buna karşılık M. Erdal kelimeyi küç+gey okuyor ve



“zorbalık sonucu, feci, hunhar, vahşî [= violent}” şeklinde anlamlandırıyor.

17 Nuri Yüce, “Neu festgestelle Wörter und Wortbedeutungen im



Choresmtürkischen (II)”, 1984, s. 53.

Sertkaya, Osman Fikri 55

+kay/+key şekli Moğolcada kullanılıyor.18 M. Erdal şu örnekleri



zikretmektedir.

balar “karanlık” > balar-kay “örtülmüş, gizlenmiş”

koñkor “delik, çukur” > koñkor-kay “düzensiz”

degere “üstte, üstünde, yukarıda” > degerü-key “kasıntı, küstah”

silün/şilün “et suyu, çorba” > silükey/ şilü-key “yapışkan, salyalı”

> üsü-key “sık, koyu, yoğun, kesif”

> seziklem-key

Bu örneklerden ilk ikisi N. Poppe’nin gramerinde yer almaktadır.19

3/1. yokay: <yok+ay. “gururlu, kibirli”. Eski Uygur Türkçesi

metinlerindeki küvenç yokay köñül ibaresinde küvenç yokay “Stolz und

Hochmut [gururlu, kibirli]” şeklinde “ikizleme [Synonim]” olarak geçiyor.

Cibei-Daochang-Chanfa’daki küvenç yokay köñüllüg ögretiglerin titzün

(Warnke, 401); küvenç yokay köñülüg titmiş ıdalamış atlıg teñri burkan

kutıña (Röhrborn, BT II 333-335) örneklerine ek olarak küvenç yokay

köñültin öñi ödrülmekte yigin bulmakımız bolzun (BT VII / A 705-706)



örneğini de verebiliriz.

yokay kelimesinden türetilen yokaylanmaksız “he who does not get

haughtly” kelimesi de yokaylanmaksız teñri burkan kutıña ibaresinde CDC



(Röhrborn, BT II 660)’da geçmektedir.

M. Erdal yokay kelimesinin etimolojisini yokaru ‘up’ kelimesi ile (<

*yok-garu) yokay < yok-gay şeklinde yapıyor.

Ben ise, yokay kelimesinin etimolojisini yok+suz kelimesine dayanarak

yok+ay şeklinde yapıyorum.

3/2. kolay: <kol+ay. “zor olmayan, basit”. Etimolojisi bugüne kadar

kol “omuzdan parmak ucuna kadar olan insan uzvu, kol, el” (Batı Türkçesi:

18 Belki de Moğolcadaki +kay/+key şekli yüzünden R. R. Arat kelimeleri +key

eki ile il-key, küç-key, öz-key şekillerinde okumuş, sonraki Türkologlar ise bu

kelimeleri il+gey, küç+gey, öz+gey okuyuşlarına çevirmişlerdir.

19 Nicholas Poppe, Grammar of Written Mongolian, Wiesbaden 1954, s. 42,

§123; Günay Karaağaç tarafından yapılan Türkçe çevirisi için bkz. Moğol Yazı

Dilinin Grameri, İzmir 1992, s. 47, § 123.



Etimoloji Nedir 56 - Ne Değildir ve…

el yazması = Doğu Türkçesi kol yazması) + ay eki ile kol+ay şeklinde

açıklanmıştır.20

Tuncer Gülensoy ise kolay “eksiksiz, zahmetsiz” maddesinin altında <

ong ~ ongay “kolay” açıklamasını yapmıştır!21

3/3. oñay: <oñ+ay. Türkçede sesdeş (homophone) olan iki oñay

kelimesi bulunmaktadır. Bunlardan birinci oñay “kolay” anlamına gelen bir

kelimedir. İkinci oñay ise “Müşteri / Jüpiter”yıldızının adıdır.22

İlk oñay kelimesinin etimolojisi genellikle “sağ, doğru” isminden

+ay eki ile teşkil edilerek oñ+ay “doğru, kolay” şeklinde yapılmıştır.23 Bu

kelime Türkiye Türkçesinde isimden fiil yapan +la- eki ile onay+la-



“doğrulamak, tasdik etmek” fiilinde geçer.

oñay kelimesinin kullanılışına Eski Türk Şiiri’nden iki örnek verelim.


utgurak bir egsüksiz oñay tolgurup

ontın sınar tınlıglarka asıg kılayın
“Tamâmen, hiç bir eksiksiz, kolayca doldurup,

dünyanın her tarafındaki canlılara faydalı olayım” (ETŞ, 16/55-56).


uzun ödün sansarda çommış batmışlar

uçuz oñay sukavati uluşta togzunlar
“Uzun zamandan beri Samsâra’ya dolmuş, batmış olanlar

kolaylıkla Sukhavâti diyarında doğsunlur” (ETŞ, 16/107-108).

20 Carl Brockelmann, Osttürkische Grammatik der islamischen

Literatürsprachen Mittelasiens, Leiden 1954, s. 88’de Jean Deny’nin 1937’de

Mélange Boisacq [Boysak armağanı]’nda yazdığı yazıya atıf yapmaktadır.

21 Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi

Sözlüğü, II, O-Z, Ankara 2007, s. 534b-535a.

22 Sertkaya, Osman Fikri , “Kelime dağarcığımızdan (3): Okay “Zühal / Satürn”

mü, yoksa ”Müşteri / Jüpiter” mi?”, Türk Dili, 1991/I, Sayı 474, Hziran 1991, s.



321-325.

23 Tuncer Gülensoy oñay kelimesinin etimolojisini oñ-a-y şeklinde yapmaktadır.

(Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü,

II, O-Z, Ankara 2007, s. 626a.



Sertkaya, Osman Fikri 57

Müşteri/Jüpiter yıldızının adı olarak geçen ikinci oñay kelimesinin



etimolojisi ise bilinmemektedir. Sir Gerard Clauson önce “etimolojisi

bilinmiyor”24 sonra da “Türkçeye yabancı bir dilden giren ödünç kelime”25

açıklamalarını yapmıştır. Bu kelimenin imlâsı genellikle oñay şeklindedir.

Kutadgu Bilig’in Arap harfli iki yazmasında, Rabguzi’nin Kısasü’lenbiyâ’sında

bu imlâ ile geçiyor. Ancak Kutadgu Bilig’in Uygur harfli

yazmasında imlâ oñgay şeklindedir. Bu imlâ meñga, señga gibi şahıs

zamirlerinin imlâsında da görülen bir şekil olup, ya ñ sesinden sonra türeyen

bir g sesi, ya da “bulaşma [contamination]” ile olan bir mongolizmdir.

Yıldız adı olan oñgay ~ oñay kelimesinin Türkçede iki karşılığı tespit

edilmiştir. Eski Uygur Türkçesinde ıgaç yultuz “ağaç yıldız” (Türkische

Turfan-texte, VII) ve Dîvânü Lûgati’t-Türk’te kara kuş”. Yıldızın Arapça

adı: Müşterî, Farsça adı: Ormuzd (Ahuramazda), Sanskrit adı: Bhaspati,

Eski Uygur Türkçesine geçen şekli: Brahsivadi, İngilizce adı: Jüpiter’dir.

3/4. tolay: A. Pavet de Courteille tarafından Doğu Türkçesinde26 “tout



(çokluk: tous) [“bütün, tüm, her, çok]” anlamında tespit edilmiş, köken

olarak da Moğolca “tavşan” açıklaması yapılmıştır.

Bence Klâsik Moğolcadaki taulay “tavşan” açıklaması yakıştırmadır.

Eğer kelime, cümlede “tout” anlamında ise, bu Doğu Türkçesinde Çince to

~do + Türkçe la eki ile yapılan hybrit tola kelimesinin -y eki ile genişletilmiş

şekli olmalıdır. Krş. ça-y, surna-y vs.

3/5. iley: <il+ey. Eski Türkçede il şeklinde “sesdeş [homophone]” olan

bir kaç il kelimesi vardır.

il ~ el : “ülke, yurt”. İç-il > İçel, Rum ili > Rumeli; yad el vs. buradan il

~ el : “devlet”.

il-lig > ilig ~ elig : “ülkeli, yurtlu = hükümdar”

illigig ilsiretdimiz “ülkeli olanın ülkesini elinden aldık”.

ilig+kan > ilhan; ilig+beg > ilbeg ~ ilbey.

il ~ el : “halk, ahali”. Türkçe: il kün; Türkiye Türkçesi: el gün; buradan

il ~ el : “yabancı” il âlem > el âlem, el kızı.

24 Sir Gerard Clauson, “Early Turkish Astronomical Terms”, UAJb, ....

25 Sir Gerard Clauson, Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century

Turkish, Oxford 1972, s. 191b.

26 Abel Pavet de Courteille, Dictionnaire Turk-Oriental, Paris 1870, s. 243.

tolay tout, tous; troupe d’hommes qui s’entendent pour exciter une sédition et

adoptent pour s’entendre un mot de ralliement; en Mongol, lièvre, Conf. tolay.



Etimoloji Nedir 58 - Ne Değildir ve…

il : “ön”.

il “vilâyet” Mülkî, idarî, hukukî olarak uydurulan yeni terim.

il(ig) ~ el(ig) “el (organ)”.

Birinci, ikinci ve il kelimesinin kapalı e ile el şekli de vardır. Ancak

“ön” anlamındaki üçüncü il kelimesi başından beri hep il olarak

kullanılmıştır. Yani kelimenin kapalı e’li şekli yoktur. Eski Türkçe il+ge+rü

“öne doğru” kelimesi Türkiye Türkçesinde ikinci hecedeki -g- sesinin

düşmesi ile il+erü > ileri şeklinde gelişmiştir.

il “ön” isminden +ey eki ile yapılan ve “ön, kat, nezd, huzur”

anlamlarında geçen il+ey kelimesi Eski Türkçenin Göktürk ve Uygur harfli



metinlerinde, Orta Türkçenin Arap harfli Karahanlı ve Harezm Türkçesi

metinlerinde, Yeni Türkçenin Çağatay Türkçesi metinlerinde geçmez.

Kelime sadece Kıpçak ve Osmanlı Türkçesi metinlerinde görülür.

Dede Korkut’ta bütün nâşirlerin ileyüñüzde okuyarak il “ön”



kelimesinden getirdikleri bir kelimenin okunuşunu ben Vatikan yazmasında

ilk hecenin üstün ile harekelenmesine dayanarak il ~ el “halk” kelimesinden

getirmiş ve kelimenin okunuşunu eli-öñinde “halkı önünde” şeklinde

düzeltmiş, cümleyi de eli-öñinde çalup eyden ozan olsun okuyarak “Halkı



önünde (saz/kopuz) çalıp (soylama) söyleyen ozan olsun” şeklinde

açıklamıştım.27

3/6. ögey: <ög+ey. Eski Türkçe ög “ana, anne” kelimesi Orta Türkçede

+ey eki ile ög+ey “öz olmayan, kan bağı olmayan” şeklinde teşekkül

etmiştir. ögey ana (Yüan-Uygur, Çağatay), ögey ata (Karahanlı, Çağatay),

ögey oğul (Karahanlı), ögey oğulan (Kıpçak), ögey kız (Karahanlı) ibareleri



Uygur, Karahanlı, Çağatay ve Kıpçak Türkçelerinde kullanılmıştır.

-g sesinin -v’ye dönüşmesi ile ög+ey > öv-ey şekli teşekkül etmiş, ancak

kelime Türkiye Türkçesinde, dar ünlü ile, üvey şeklinde kullanılmıştır.

-g sesinin -k’ye dönüşmesi ile de ög-süz “annesiz, annesi ölen” kelimesi

Türkiye Türkçesi’nde ök-süz şeklinde kullanılmaktadır. (Benzer şekil: Eski

Türkçe egsük > Türkiye Türkçesi eksik.

27 Sertkaya, Osman Fikri, Dede Korkut Kitabı Dresden Nüshasının Giriş

Bölümü, İstanbul 2006, s. 96-99.



Sertkaya, Osman Fikri 59

Tuncer Gülensoy kelimeyi “üvey Yalnız yasaca akraba sayılan, öz

olmayan” maddesinde almış ve ög ‘anne’ +(e)y etimolojisini yapmıştır.28

3/7. yükey: < yük+ey. Mukaddimetü’l-edeb’te iki cümlede (yükey boldı

mündi üzengüge (192/4), ulug turur Tañrı, yükey erür İdi (206/5))



geçmektedir. Nuri Yüce kelimeye “yüksek, yüce” anlamını vermiştir.

Mukaddimetü’l-edeb’te yükey isminden türetilen yükey+lik “yücelik” ve

yükey+le-ş- “yücelmek” fiilleri de geçmektedir.

Kelimenin kökü olan yü-k isminden, isimden fiil yapan +se- eki ile

yük+se- “yükselmek”, bu fiilden de fiilden isim yapan -k eki ile yükse+k



“yüksek” kelimeleri türetilmiştir.

II. Yeni Türkçe (Cumhuriyet Türkçesi) :


4. Cumhuriyet Döneminin 30’lu yıllarındaki -ay/-ey ekli kelimelerin bir

kısmı tarihî ve çağdaş Türk lehçelerinden derlenen, bir kısmı da isim

köklerine +ay/+ey şeklinde doğru olarak veya fiil köklerine -ay/-ey şeklinde

yanlış olarak eklenip türetilen kelimelerdir.



Ancak Türkiye Türkçesinin bazı gramerlerinde bu ek yer almamıştır.

Söz gelimi Tahir Necat Gencan’ın Dilbilgisi (Ankara, 1973) ve Tahsin

Banguoğlu’nun Türkçenin Grameri (Ankara, 1986) adlı eserlerinde bu ek



yer almaz.

Muharrem Ergin Türk Dil Bilgisi’nde “§ 243. –ay / -ey İşlek olmayan

eklerdin biridir. İlgi ifade eder. gün-ey, kuz-ey misallerinde vardır,



açıklamasını yapar (İstanbul, 1962, s. 168).

Öğrencisi Günay Karaağaç da Türkçenin Dil Bilgisi (Ankara, 2012)’nde

hocasının söylediklerini tekrarlar ”§ 45. -ay, -ey: İşlek olmayan ve son

zamanlarda yön adlarında kullanılan bir ektir. kuz > kuz-ey; gün > güney.

Zeynep Korkmaz ise Türkiye Türkçesi Grameri’nde açıklamayı genişçe

yapmıştır:29 “§ 34. +Ay : +Ay eki yön gösteren kuzey ve güney



kelimelerinde görülen bir ektir. Söz konusu kelimeler Azerbaycan ve

Türkmen Türkçelerinde de var olduğu için +Ay ekini eski bir ek olarak

kabullenmek gerekir. Yalnız bu lehçelerde bizim halk ağızlarında olduğu

gibi güney “güneşi gören taraf”, kuzey “güneş görmeyen taraf” anlamındadır.

28 Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi

Sözlüğü, II, O-Z, Ankara 2007, s. 1003a-b.

29 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara 2003, s.



35-36.

Etimoloji Nedir 60 - Ne Değildir ve…

Bizde güney ve kuzey kelimelerine bakılarak birkaçı terim niteliğini de

taşıyan birey, dikey, düzey, eşey, uzay, yanay, yüzey gibi yeni kelimeler



yapılmıştır.”

5. güney < küney; güzey < küzey gibi lehçelerden derlenen kelimeler



yanında, bu kelimelere benzetilerek isim köklerine getirilip bu ekle yapılan

bir+ey, düz+ey, eş+ey, yan+ay, yer+ey, yüz+ey gibi yeni kelimeler



türetilmiş ve Türkçenin kelime hazinesine kazandırılmıştır.

Ancak +ay/+ey eki fiil köklerine de getirilerek bit-ey, böl-ey, çarp-ay,

dik-ey, düş-ey, ol-ay, saldır-ay, yap-ay, yat-ay gibi yapı bakımından yanlış

10 kadar kelime türetilmiştir. Bu kelimelerden çarp-ay, böl-ey kelimeleri

kullanım alanı bulamayarak yerini çarp+ma, böl+me gibi kelimelere

bırakmıştır. Saldıray, yıldıray gibi kelimeler kişi adı veya soyadı olarak

kullanılmıştır. Dikey, düşey, yatay kelimeleri terim olarak kullanılmaktadır.

olay ‘vak'a” yerine, yapay “sun'i” yerine kullanılmaktadır, bitey ise pek



kullanım sahası bulamamıştır.

M. Ergin, Z. Korkmaz, G. Karaağaç’ın örnek olarak verdikleri kuzey,

güney ile Yusuf Çotuksöken’in zikrettiği aday kelimeleri üzerinde duralım.

6. kuzey : 30’lu yılların başındaki Osmanlıca kelimelere Türkçe



karşılık bulmak için yapılan tarama faaliyetleri sonunda yayımlanan

Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi’nde şimal

kelimesi için şu on karşılık bulunmuştu.30

1. Biri [Asıl beri yan man(asına). «Or.»da cihatı erbaa = tört bölün; şark =

ilgerü, kün toğsuk; garb = girü, korigaru] (Or.);

2. Kuzey [Gölgede kalan yer man(asına) «Güney» zıddı] (Der. Uşak, Gediz);

3. Sol [Asıl arapça lûgat manası budur] (K. T.)

4. Teski (Rad. III «Şor.»);

5. Töben yan (Bal.);

6. Tüney (Müt.);

7. Tün ortusı (Or.);

8. Tün yak (Müt.);

9. Tün yanak (Uyg. «O. Q.» );

10. Tün yanağak (Oğ.).

30 Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi, İstanbul 1934, s.



715b.

Sertkaya, Osman Fikri 61

Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden


Osmanlıcaya İndeks’te ise kuzey karşılığında “saye, şimal” anlamı

verilmişti.31

Kılavuz Komisyonu, “şimal” yönüne karşılık olarak verilen bu on

anlamdan 2. sırada verilen kuzey karşılığını seçmiştir ve Cep Kılavuzlarında



da birebir olarak yayımlamıştır.

Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, İstanbul, [Haziran] 1935, s. 297

“şimal = kuzey”.

Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu, İstanbul, [Eylül] 1935, s. 205

kuzey = şimal”.

Ancak nedendir bilinmez 30’lu yıllarda tahsil görenler Kuzey kelimesini

ünlü uyumu ile kuzay şeklinde telâffuz etmişlerdir. Merhum Hocamız

Sâdettin Buluç derslerinde kelimeyi kuzay şeklinde telâffuz edenlerdendi.

7. güney < kün+ey. Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama

Dergisi’nde cenup kelimesi için şu sekiz karşılık bulunmuştu.32

1. Beriye [Sağ yan man(asına)] (Rad. IV. «Or.»;

2. Kün (Uyg. «İnd.»);

3. Kündünki bulun (Oğ. Uyg.; Der. O. A.);

4. Kün ortusu [ortası] (Or.);

5. Tislik (Rad. III. «Kar.»);

6. Tuş (B. T. L., «Çağ. Kaz.»; Rad. III «Uyg. Çağ. Tar.»; Kar. T. Alt., Şor., Tob.,

Küer., Kaç.»)

7. Tüşlük (Kar.);

8. Yırı «Or.»




Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden


Osmanlıcaya İndeks’te ise güney karşılığında “şark, şemsâbat” anlamı

verilmişti.33

31 Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden

Osmanlıcaya İndeks, İstanbul 1934, s. 1117a.

32 Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi, İstanbul 1934, s.



169a.

33 Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden

Osmanlıcaya İndeks, İstanbul 1934, s. 1031a.



Etimoloji Nedir 62 - Ne Değildir ve…

Kılavuz Komisyonu, “cenup” yönüne karşılık olarak verilen bu sekiz

anlamda bulunmayan güney karşılığını seçmiş ve Cep Kılavuzlarında birebir



olarak yayımlamıştır.

Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, İstanbul, [Haziran] 1935, s. 297

“cenup = güney”.

Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu, İstanbul, [Eylül] 1935, s. 205

güney = cenup”.

Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken

Bilgisi Sözlüğü (I, A-N Ankara, 2007, s. 397b)’ndeki güney “güney, cenup”

maddesinde “gün+ey < gün+e-gi < *kün+e-gi” etimolojisini yaparak

isimden isim yapan +ey ekini +e-gi şeklinden getirmiş!

s. 585b’deki “kuzey şimal, güney karşıtı” maddesinde de “kuz+ay

<*kuz+a-gı” etimolojisini yaparak isimden isim yapan +ay ekini +a-gı



şeklinden getirmiştir.

Bu etimolojilere göre oñ+ay < oñ+a-gı; kol-ay <*kol+a-gı; il+ey <

*il+e-gi; ög+ey < *ög+e-gi; yük+ey < *yük+e-gi gibi yıldızlı şekillerden



gelmiş oluyor!

8. aday : Bu kelime Eski Türkçede ata “baba” kelimesinin “küçültme

ve sevimlilik” fonksiyonundaki -y ekinin getirilmesi ile atay “babacık”



şeklinde teşekkül etmiştir. (Yapısı için, akrabalık ile ilgili kelimelerde, bk.

ana-y, ini-y, taga-y vs).34

Kelime Eski Uygur Türkçesi metinlerinde atay ve aday imlâları ile



kullanılmıştır.

Atatürk’ün yakın çevresinden Falih Rıfkı Bey de Atatürk’ün kendisine

“çocuğum” şeklindeki hitabını esas alarak kendisine “küçük Ata, küçük

Atatürk” anlamında olan Atay kelimesini soyadı olarak almıştı.

Ancak “namzet” karşılığında olan aday kelimesi Konya ağzından

derlenmiştir. Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi’nde

namzet kelimesi için şu yedi karşılık teklif edilmiştir.35

34 Sertkaya, Osman Fikri , “Çince Tay “büyük” kelimesi ile yapılan Damla, Dayı,

Teyze, Dede kelimeleri üzerine”, Türk Dili, Ağustos 2008, Sayı 680, s. 150-159.

35 Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden

Osmanlıcaya İndeks, İstanbul 1934, s. 613b.



Sertkaya, Osman Fikri 63

1. Adaklı (Dede.; Türkmen.; Der: Bayazıt, Bolu);

2. Aday (Der: Konya);

3. Atağ (Rad. I «Çağ.»);

4. Oruntak [yerine geçecek man(asına)] (Der: Antalya);

5. Terküllü (Der: Çankırı, Havza, Dereköyü «Kırklareli»);

6. Tevkül, Tevkür (?) (Der: Gelibolu «Çanakkale», Vezirköyü «Samsun»);

7. Yavuklu (K. T. Mif.) [Bk. Nişan, nişanlı].




Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden


Osmanlıcaya İndeks’te ise aday karşılığında “namzed” karşılığı verilmiştir.36

Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, İstanbul, [Haziran] 1935, s. 250

“Namzed = 1. Aday = Candidat; 2. Sözlü, yavuklu = Financé”.

Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu, İstanbul, [Eylül] 1935, s. 4

Aday = Namzed = Candidat”.

Dolayısıyla Yusuf Çotuksöken’in kelimenin ad isminden ad+ay

şeklinde türetildiği görüşünü de düzeltmek gerekiyor.37 Çünkü aday

kelimesi türetilmemiş, Konya ağzından derlenmiştir.

kutay ve uzay kelimelerinin etimolojisi

9. kutay : < Çin. ko-tay. Eski Türkçede Köl Tigin ve Bilge Kağan

yazıtlarında geçen ve Sir G. Clauson tarafından EDPT 607b-608a’da Çince

“ipek (fabrikası (?)” olarak anlamlandırılan kutay kelimesi hakkında Mehmet

Ölmez “Eski Türk Yazıtlarında Yabancı Ögeler (3)”38 başlıklı araştırmasında



bilgi veriyor.

M. Ölmez kelimenin ikinci hecesi tay’ın Sir G. Clauson tarafından



Giles 10.554’e dayanılarak “girdle [kemer, kuşak]” şeklinde teşhis

edildiğini, ancak kelimenin Çince “ipek, ipekli kumaş” anlamına geldiğini ve

gao-day şeklindeki Çincesine göre Eski Türkçedeki şeklin ko-tay okunması



gerektiğini yazmaktadır.

36 Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden

Osmanlıcaya İndeks, İstanbul 1934, s. 856a.

37 Yusuf Çotuksöken, Türkçe’de Ekler , Kökler - Gövdeler, İstanbul, Mart 1980,



s. 25.

38 Türk Dilleri Araştırmaları, 8, İstanbul 1999, s. 60-61.



Etimoloji Nedir 64 - Ne Değildir ve…

Aydil Erol ise kelimeyi Adlarımız39 adlı kitabının kutay maddesinde



“1- Uğurlu, kutlu ay, 2- İpek, 3- Erkek adı, 4- Erkek soyadı” olarak

anlamlandırmıştır. Aydil Erol’a göre kutay kelimesi Eski Türkçe kut ve ay



(“30 günlük süre, yılın on ikide biri”) kelimelerinin birleşmesi ile

oluşmuştur.

Ancak “uğurlu, kutlu ay” şeklinde bir birleşim Türkçenin hiçbir

devresinde ve lehçesinde görülmemiştir. Bu açıklama bir yakıştırma, bir tür

halk etimolojisi olup gerçekle ilgisi yoktur. Maddenin doğru kısmı ise Çince

“ipek” anlamına gelen kutay sözünün Türkiye Türkçesinde kişi adı ve soyadı



olarak kullanılmış olmasıdır.

10. uzay: Bu kelimenin de etimolojisi karanlıktır. Osmanlıcadan

Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi (1934, 235a)’nde “feza”



karşılığında verilen beş örnekte de “uzay” karşılığı geçmez.

1. Boşluk (K. T.);



2. Macit [Gökte boş yer man(asında) (Rad. IV «Uyg.»);

3. Oğan [Eski Türklerde en büyük mabut olup fezâ ve kâinattan kinâye idi (Ş.

Sami)] (K. T.);

4. Uza (Der. Akhisar);

5. Yazı [Ova manasına (Tef.: D. L. T.) [Bak: Cev.].




Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden


Osmanlıcaya İndeks’te ise



1. Boşluk Cev, cevf, feza, halel (s. 920a);

2. Macit Feza (s. 1120a);

3. Oğan Allah, feza, ilâh, kadir, kavi, kudretli, mabut, muktadir (s. 1127b);

4. Uza Bait, evvel, feza (s. 1253a);

5. Yazı Badiye, deşt, feza, cev, hat (yazı manasına), kader, kısmet, kitabet,

makale, mukadderat, mektup, nasip, sahai vasia, tahrirat, takdir,

takrir, sahra, tali(h), varaka (s. 1281b).

maddelerinde “feza” karşılığı yer almış, ancak Osmanlıcadan Türkçeye ve

Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzları’nda “feza” ve “uzay” maddeleri



yer almamıştır.

39 Aydil Erol, Şarkılarla, Türkülerle ve Tarihî Örneklerle Adlarımız, 3. Baskı,



İstanbul 1999, s. 452.

Sertkaya, Osman Fikri 65

Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı. Çağdaş Türkçenin Etimolojik

Sözlüğü adlı eserinde “uzay Y(eni) T(ürkçe) (1937) mekân < UZA-”

açıklamasını vererek kelimeyi uza- fiilinden türetmektedir.40

Tuncer Gülensoy ise Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken

Bilgisi Sözlüğü’ndeki uzay maddesinde41 “1. Bütün varlıkların içinde



bulunduğu sonsuz boşluk, feza, mekân; 2. (astr.) bütün gök cisimlerinin

içinde bulunduğu sınırsız boşluk < *uz-a-y” açıklamasını yapmaktadır.

Eğer kelime *uz isminden yapılmışsa, uz+ay; uza- fiilinden yapılmışsa,

uza-y etimolojileri geçerli olur.

Bunlara bir etimoloji teklifi de biz ekleyelim. oz- “ayrılmak,

uzaklaşmak” fiilinden oz-ay. Abdülkadir İnan’ın telâffuzu ile de uzay. Bu

kelime oz-gay’dan > oz-ay şeklinde gelişmiş de olabilir.




11. İki ismin ilk hecelerinin birleştirilmesi ile yapılan isimler:


Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin Göz Kliniğinde gözlük numaramı ölçen

doktorumun adı soyadı Eray Atalay idi. Kendisine adının ve soyadının



nereden geldiğini sordum. “Benim adım koalisyon hocam” diye cevap verdi.

“Babamın adı Ercan. Annemin adı Aygün. Mademki ben ikisinden bir

parçayım. “Oğlumuzun adı Eray olsun” demişler. “Kısacası benim adım



babamın ve annemin isimlerinin ilk hecelerinin birleşmesinden yani

Ercan’un ilk hecesi er ile Aygün’ün ilk hecesi olan ay’ın birleştirilmesi ile



oluşmuştur.

Buna benzer bir isim daha biliyorum. Futbolcu Suat Mamat’ın eşi

doğum yapmaktadır ama kendisi maçtadır. İlk golü Güngör, ikinci golü Suat

atar. Maçtan sonra “Gözün aydın! Bir kızın oldu derler”. O da “adı Günsu

olsun” der. Yani Güngör’ün ilk hecesi olan gün ve Suat’ın ilk hecesi olan su

heceleri bir araya getirilerek Günsu adı türetilmiştir.




12. İsimlerin birleştirilmesi ile yapılan isimler:


Yine Eray Atalay anlatıyor: “Soyadımız olan Atalay’ın nereden

geldiğini de büyük babama sormuştum. O da bana at + al (bayrak) + ay

(dede)den kısaltma yolu ile Atalay yaptığını söylemişti”.

40 Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı. Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü,



İstanbul, Ekim

2002, s. 461b.

41 Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi

Sözlüğü, II, O-Z, Ankara, 2007, s. 983b.



Etimoloji Nedir 66 - Ne Değildir ve…

13. ay “kamer”li isimler:


İki ismin birleştirilmesi ile yapılan gün+ay, öz+ay gibi isimler de

vardır. Eski Türkçede kün “güneş” ve ay isimleri ayrı ayrı kullanılmıştır.

Yenisey yazıtlarından Begre (E-11) yazıtında kün ay azdım “güneş(ten),

ay(dan) ayrıldım”; Elegeş (E-10) yazıtında kök tengride kün ay azdım “mavi

gök(yüzünden), güneş(ten ve) ay(dan) ayrıldım” ibareleri geçer. Kutadgu

Bilig’in üçüncü beyti şöyledir:

KB 3 yağız yer, yaşıl kök, kün, ay birle tün

törütti halâyık, öd, ödlek bu kün



“Yüce tanrı) kara toprak, mavi gök(yüzü), güneş (ve) ay ile geceyi

ve bu gündüzü, zaman (ile) zamâneyi (devranı) (ve) mahlukları yarattı.”

Eski Türkçedeki kün “güneş” ve ay gibi iki ismin birleşmesi ile yapılan

isimlerden Eski Türkçe: kün+ay, k-> g- ses gelişmesi ile Türkiye

Türkçesinde gün+ay olarak kullanılır. Günay kelimesi Türkiye Türkçesinde

a) hanım adı (Prof. Dr. Günay Kut), b) erkek adı (Prof. Dr. Günay

Karaağaç) c) soyadı (Kültür Bakanı Ertuğrul Günay) olarak



kullanılmaktadır.

İki ismin birleşmesi ile oluşan bu isimleri öz + ay adı takip eder.

Türkiye Türkçesinde kullanılan ay’lı bir isim de bir TV dizi

oyuncusunun adında Serenay (Sarıkaya)’da görülmektedir. Seren kelimesi

Hasan Eren tarafından “raf”42, Aydil Erol tarafından ise “Silindir biçiminde



uzun ve kalın çam kerestesi, üzerine dört köşeli yelkenler açılmak üzere

direklere ortadan bağlı ve aykırı konan ağaçlar, seren yapmaya yarayan

köknar kerestesi”43, şeklinde anlamlandırılmıştır.

ay’ın sıfat alarak kullanılışı da vardır. tolun+ay (Orta Türkçe, EDPT,

561a) > Türkiye Türkçesi: dolun+ay. Benzer bir şekil Kazak Türkçesinde

altın+ay şeklinde geçiyor. Altınay ve Dolunay merhum Ahmet Taner



Kışlalı’nın iki kızının adıdır.

ay’ın 30 günlük süre, yaklaşık olarak yılın 1/12’si olarak kullanıldığı

söylenen kelime ise sun+ay44’dır. Kelime Türkiye Türkçesinde a) erkek ve

dişi cinsin kişi adı (Sunay Akın, Tanınmış şâir); b) soyadı (Cevdet Sunay,



Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Cumhurbaşkanı) olarak kullanılmıştır.

42 Hasan Eren, Sırça Köşkte ..., Ankara, 2010, s. 177.

43 Aydıl Erol, Şarkılarla, Türkülerle ve Tarihi Örneklerle Adlarımız, İstanbul,



1999, s. 580.

44 Aydil Erol, a. g. e., s. 590.



Sertkaya, Osman Fikri 67

Aydil Erol sunay kelimesini “adak ayı” şeklinde anlamlandırarak

kelimenin kökünü sun- fiilinden getiriyor. Kaynaklarda geçmeyen “adak



ayı” açıklaması biraz halk etimolojisi kokmaktadır.

Pasif-meçhul fiil gövdesine -ay eki getirilerek yapılan sevil-ay adı

vardır. (Eski bir hanım Bakanın adı: Sevilay Saygın). A. Erol sevil kelimesini

sevil ‘Koy seni sevsinler; sevgi gör’ anlamında bir kadın adı” şeklinde

anlamlandırarak sevil- fiilinin emir şekli olarak açıklıyor.45 Benzer yapıdaki

bir isim de bir TV dizisindeki hanım oyuncunun dizideki adı olan Açılay <

Açıl-ay’dır.




14. Sondan kafiye olarak kullanılan isimler:


Anne ve babalar çocuklarına ya baştan kafiyeli ya da sondan kafiyeli

isimler koyuyorlar. Biz üç kardeşiz. İsimlerimiz Osman, Oya ve Orhan



şeklinde baştan kafiyelidir. Ancak Orta öğretimde sınıf arkadaşım olan

rahmetli Üstünay (Akçakaya)’nın adı ile üç ablasının adı Günay, Özay,

Sunay şeklinde sondan kafiyeli idi.

15. Sonuç olarak dokuz ayrı bölüm altında 40’tan fazla kelime ile



konuya açıklık getirdiğimizi düşünüyoruz.

DİZİNLER (EKLER ve KELİMELER)


1) İsimden isim yapma eki 2) İsimden isim yapma eki

+ay +ey +gay +gey ~ +key


oñ+ay il+ey çal+gay il+gey ~ il+key

kol+ay ög+ey bos+gay küç+gey ~ küç+key

tolay (?) yük+ey öz+gey ~ öz+key

yüggey (?)

3) Tarama ile tespit edilenler



aday

güney < küney

güzey < küzey

kuzey

45 Aydil Erol, a. g. e., s. 581- 582.



Etimoloji Nedir 68 - Ne Değildir ve…

4) Türetme ile yapılanlar



İsimden isim yapma eki Fiilden isim yapma eki

+ay +ey -ay -ey


yan+ay bir+ey açıl-ay bit-ey

düz+ey çarp-ay böl-ey

eş+ey ol-ay dik-ey

yer+ey saldır-ay düş-ey

yüz+ey sevil-ay

sun-ay

yıldır-ay

yap-ay

yat-ay

5) Etimolojileri farklı olanlar



kutay < Çin. ko-tay; uzay (?)

6) İki ismin ilk hecelerinin birleştirilmesi ile yapılanlar



er + ay

7) İki ismin birleşmesi ile yapılanlar



kün+ay > günay; öz+ay; seren+ay; üstün+ay

8) İsimlerin birleşmesi ile yapılanlar



at + al + ay > atalay

9) Sıfat alarak yapılanlar



altınay dolunay

Sertkaya, Osman Fikri 69

KAYNAKLAR


Clauson, Sir Gerard (1972), Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth

Century Turkish, Oxford.

Eyuboğlu, Đsmet Zeki (1988), Turk Dilinin Etimoloji Sozluğu, Đstanbul, 406



s.

Gülensoy, Tuncer (2007), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken

Bilgisi Sözlüğü, I, A-N, II, O-Z, Ankara.



Guner, Galip (2006), “Turkiye’de kelime etimolojisi uzerine yayılanan

makalelere dair bir bibliyografya denemesi”, Turkluk Bilgisi

Arastırmaları = Journal of Turkish Studies 30/II, s. 77-93.

Korkmaz, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara.

Nişanyan, Sevan (2002), Sözlerin Soyağacı. Çağdaş Türkçenin Etimolojik

Sözlüğü, İstanbul.

Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi, İstanbul, 1934.




Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları. Tarama Dergisi. Türkçeden


Osmanlıcaya İndeks, İstanbul, 1934.



Sertkaya, Osman Fikri (1988), “Kelime dağrcığııdan (1): CIN “doğu,

gercek”, Turk Dili, LV/436, s. 175-181.



Sertkaya, Osman Fikri (1988), “Kelime dağrcığııdan (2): CEBELU

“zıhlı” ve YALANAC ~ YALI–AC “cılak”, Turk Dili, LVI/439, s.



1-7.

Sertkaya, Osman Fikri (1991) , “Kelime dağrcığııdan (3): “Okay

‘Zuhal/Saturn’ mu, yoksa ‘Musteri / Jupiter’ mi?”, Turk Dili, Cilt



LXI=1991/I, Sayı 474, s. 321-325.

Sertkaya, Osman Fikri (2001), “Kelime dağrcığııdan (4): Sulumen

[(tatlı Sulumen / Calomel; (ak/agu) Sulumen / Sublime] uzerine”, Turk

Dili, 2001/II, Sayı: 598, s. 514-517.



Sertkaya, Osman Fikri (2006), “Kelime dağrcığııdan (5): ‘Dinlemek -

Đitmek’ uzerine yazımalar”, Turk Dili, XCII, Sayı 656, s. 162-171.



Sertkaya, Osman Fikri (2007), “Kelime dağrcığııdan (7): “SAĞN

“DOKTOR / HEKĐ”, HEMSĐE “BACI”, Turk Dili, XCII, Sayı 665,



s. 395-403.

Etimoloji Nedir 70 - Ne Değildir ve…

Sertkaya, Osman Fikri (2007), “Kelime dağrcığııdan (6): Direk

kelimesinin kokeni uzerine dusunceler”, Turk Dili, XCIII, Sayı 662, s.



113-119.

Sertkaya, Osman Fikri (2008), “Kelime dağrcığııdan (8): Cince Tay

“buyuk” kelimesi ile yapıan Damla, Dayı Teyze ve Dede kelimeleri

uzerine”, Turk Dili, XCVI, Sayı: 680, s. 150-159.



Sertkaya, Osman Fikri (2010) , “Kelime dağrcığııdan (10): “Lavas sozu

nereden geliyor?”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 703, s. 39-



41.

Sertkaya, Osman Fikri (2010) , “Kelime dağrcığııdan (12): Sanskrit

kokenli Curni kelimesinin anlamı“barut” mu, yoksa “toz” mu?”, Turk

Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 706, s. 349-354.



Sertkaya, Osman Fikri (2010), “Kelime dağrcığııdan (11): Bay, Bayan,

Bayı ve Sayı kelimeleri uzerine”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi,



Sayı: 705, s. 195-203.

Sertkaya, Osman Fikri (2010), “Kelime dağrcığııdan (9): “Maydanoz

etimolojisine katkıar”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 699, s.



227-234.

Sertkaya, Osman Fikri (2011), “Kelime dağrcığııdan (13): Vakit /

Zaman / Cağbildiren ifadelerde kullanıan sularıda kelimesinin

etimolojisi”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 710 s. 121-128.



Sertkaya, Osman Fikri (2011), “Kelime dağrcığııdan (14): Eski

Turkce’de “Mırak” anlamıa gelen kelime [sug(u)g] mu, yoksa

sugg(u) ~ sunu mu okunmalı”, Orhun Yazıtlarının Bulunusundan 120




Yıl Sonra Turkluk Bilimi ve 21. Yuzyıl Konulu III. Uluslararası Turkiyat


Arastırmaları Sempozyumu. 26-29 Mayıs 2010. Bildiriler Kitabı, Cilt 2,



Ankara, 2011, s. 721 - 725.

Sertkaya, Osman Fikri (2011), “Kelime dağrcığııdan (15): Kicig, kucuk

ve beduk kelimeleri ile turevlerinin etimolojileri”, Turk Dili, Dil ve

Edebiyat Dergisi, Sayı: 713, s. 409-416.



Sertkaya, Osman Fikri (2011), “Kelime dağrcığııdan (16): Kıkıtmak

kelimesinin kokeni uzerine”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı:



717, s. 233-239.

Sertkaya, Osman Fikri (2011), “Kelime dağrcığııdan (17): Torba

kelimesinin kokeni uzerine”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Aralık



2011, s. 493-499.

Sertkaya, Osman Fikri 71

Sertkaya, Osman Fikri (2012), “Kelime dağrcığııdan (18): Erzurumlu

Emrah ile Yunus Emre’nin isimlerinin kokeni nedir? Veya Suryani

kokenli Mar “oğetmen, Ustad” kelimesi Gokturkcede gecer mi?”, Turk

Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 726, s. 442-446.



Sertkaya, Osman Fikri (2012), “Kelime dağrcığııdan (19): Tagar ve

Tagarcı kelimeleri hakkıda veya Torba ve Torbalamak uzerine yeni

acılamalar”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 732, s. 84-90.



Sertkaya, Osman Fikri , “Kelime dağrcığııdan (21): Adana kelimesi

uzerine yeni bir etimolojik acılama, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi,



(baskıda).

Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (22): Elma kelimesinin

kökeni üzerine, Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi (baskıda).



Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (23):Tü(rlüg) kelimesi ve

kullanımı (tü; türlüg; tü türlüg; tümen; tümen türlüg, tümen tü, tümen

ming tü), Turk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi (baskıda).



Sertkaya, Osman Fikri, “Kelime dağarcığımızdan (24): *TÜ- “tamamlamak,

bütünlemek” fiilinin türevlerinden TÜM”, Turk Dili, Dil ve Edebiyat

Dergisi (baskıda).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder