Sayfalar

30 Mart 2014 Pazar

İlkyaz sözleridir, dâimâ söylenir

‘Baharın gülleri açtı…’ bu bir rast şarkıdır ve sadece ilkyaz geldiğinde söylenir. İlkyaz bu şarkıyla birlikte gelir çünkü ve kalbinizi yolculuklara hazırlar. Şarkının bu ilk dizesinden sonrasını söylememek gerekir: Sonrası, eylüldür bu şarkının, sonyazdır…


Öyledir gerçekten: Kimileri ilkyazda sonyazı yaşamak isterler. Kalpleri bu şarkıdaki gibi dâimâ mahzundur (‘âh, yine mahzundur bu gönlüm’ ); ömrün beyhude geçtiğini söylerler (‘beyhude geçti bu ömrüm’). Şairler öyledirler: Dâimâ küskün. ‘Erdi bahar, sen yine şâd olmadın gönül/Güllerle lâlelerle küşâd olmadın gönül’ demek isterler, söylerler de çoğu zaman…
Ah, niçin yaşama sevinci, şairleri ilgilendirmez? Gerçi, az da olsa vardır böyleleri: ‘Deli eder insanı bu dünya/ Bu gece, bu yıldızlar, bu koku/Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç’. Yaşama sevinci, bu şiirde olduğu gibi, ilkyazın, Dünya’da hiçbir şeyi boş ya da açıkta bırakmayacak, o herşeyi kuşatan bir hazla doldurduğunu gösterir. Ağaç ‘tepeden tırnağa’ çiçek açmıştır; ilkyazın kokusu heryerdedir; gecenin göğü, ağzına kadar yıldızlarla dolmuştur. Daha ne olsun? İlkyaz, doluluktur çünkü! Kalbin ve Dünya’nın her şeyle doluşu…
İlkyaz, kalbi yolculuklara hazırlar, demiştim. Öyledir. İlkyaz, bir yerde durmanın değil, bir yerlere gitmenin özlemini de getirir. Sonyazın ve kışın, insanı hep biryerlerde durup oturmaya kışkırtan çağrısı sona ermiştir. Şimdi ilkyazın çağrısı duyulmaktadır. Sait Faik’in ‘Hişt, Hişt!’ diye işittiği çağrıdır bu! Gökyüzüne bakın, bu çağrı, bakınca da işitilir; çiçeği koklayın, bu çağrı, koklayınca da işitilir; bir güzelin tenine dokunun, bu çağrı, dokununca da işitilir; olgun ve sararmış bir kayısıyı tadın, bu çağrı, tadınca da işitilir…
İlkyazın algısı, işitme duyusundadır. Doluluğu, işitme duyusu verir. Hâmid’in, ‘şair odur ki gûşuna sesler gelir müdâm’ derken söylemek istediği de budur.
Oysa ‘Bulanık Defterler’de şunları yazmıştım: ‘Ah, gençlik görselliktir, yaşlılıksa dokunsallık…’ Evet, ama şimdi işitselliği öne çıkarıyorum. Gençlik ve yaşlılık bağlamında beş duyunun konumu ile ilkyaz ve sonyaz bağlamında beş duyunun konumu farklıdır. Sonyaz, tadılan bir şeydir;- tıpkı, ölüm gibi! İlkyaz ise, işitilen bir şey!
İlkyazda, hatıralar da işitilir. Hatıraların sesi, müziğe dönüşür ilkyazlarda. Hatıralara yolculuğun sesi, bir şarkıdır. Özdemir Asaf, ‘Her şarkının götürdüğü yer başka beni’ diyecektir bu durumu anlatmak için. Benim için de öyledir. Şarkılar, ilkyazda beni hatıralara taşırlar. Ama bu, hüzün vermez bir yurtsamadır. Hatıralar, ancak sonyazlarda bir şarkıda hüzne dönüşür…
‘Baharın gülleri açtı…’ İlkyaz, demektir bu. Yaşlı göğ/denizi göğe ve denize doğru kışkırtır. Yolculuk başlamıştır: İlkyazın içlerine doğru yürümenin vaktidir artık…
Şiir:
‘İstanbul’un öyledir baharı,
Bir aşk oluverdi âşinâlık

Aylarca hayal içinde kaldık…’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder