Sayfalar

21 Mart 2014 Cuma

Köklü Bir Dil Arapça

Arap dili, Sami dil ailesindendir. Yemen’de bulunan ve tarih itibariyle en eski yazılı metinlerin Arapça olması bize bu dilin ne kadar köklü bir dil olduğunu ispat ediyor. Sami dil ailesinden olan diğer Aramca, Kenanice, Keldanice, Süryanice, Asurca ölmesine rağmen Arap dili yaşamaya devam etmiştir. Araplar, edebiyatta, şiirde çok ileri seviyede idiler. Arapça’yı ustalıkla kullanıyorlardı. Kabe duvarlarına astıkları şiirler hala meşhurdur. Kur’an nazil olunca onun edebi güzelliği karşısında kendi maharetlerine, şairliklerine rağmen söyleyecek söz bulmaktan aciz kalmışlardı. Arap dili, türetme dilidir, bir kökten farklı birçok kelime türetilebilmektedir. Bu durum dildeki mantığın bir göstergesidir. Arapça’nın bir diğer özelliği, kelimenin anlamı ile sesi arasında uyum olmasıdır. Mesela “zelzele” dendiğinde anlamdaki sarsıntı sanki dilde hissedilmektedir. Ayrıca aynı manadaki farklı kelimelerin bol olması o dilin zenginliğinin ve ifade etme hürriyetinin delilidir. Araplarda mesela deve çöle en uygun vazgeçilmez bir binek olduğu için onunla ilgili binlerce kelime mevcuttur. Yüzlerce “deve” manasına gelen kelime bulunmaktadır. Ancak artık günümüzde farklı binekler olduğundan yeni kuşak gençler de “deve” manasına gelen bu kelimelerin çoğuna doğal olarak yabancıdırlar. Arap dili kelime açısından en zengin dillerdendir. Sadece bir ciltlik Larus sözlüğünde 53.500 Arapça kelime vardır. Cahiliye dönemi şairi Antere’nin 80.000 kelime kullanarak şiirlerini nazmettigi söylenir. Arapça’nın diğer dillerden ayrılan yönü de; birçok yöresel lehçesiyle halk arasında konuşmada farklılık göstermesidir. Lehçe farklılıkları Kur’an nazil olduğu sırada az da olsa mevcuttu. Kur’an’ın yedi kıraat üzerine nazil oluşu da bu sebeptendir. Ancak İslam’ın yayılması sebebiyle Arapça konuşan milletlerin sayısı arttıkça, lehçelerin (Ammice: dile kolay gelen şekilde gramer kurallarına uymadan konuşmak) de sayısı artmıştır. Ayrıca Arapça eski metinler ve modern metinler incelendiğinde; eski dönemlerde kullanılan bazı kelimelere günümüzde başka anlamlar yüklenmiş olduğu görülebilmektedir. Yani Arapça’nın klasik ve modern diye ayrımı söz konusudur. Yazı ve güzel konuşma dili olan Fasih Arapça (Doğru Arapça)’nın bozulmadan asırlarca canlı kalmasını Kur’an’a borçluyuz. Arap dilini günümüzde Cezayir, Fas, Tunus, Libya, Mısır, Moritanya, Somali, Suriye, Ürdün, Filistin, Uman, Yemen, Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, Dubai, Katar gibi ülkeler resmi dil olarak kullanmakta ve 250 milyona yakın insan Arapça konuşmaktadır. Arapça, günümüzde Birleşmiş Milletler’deki beş resmi dilden biri kabul edilmiştir. Stratejik dil olarak da son zamanlarda Arapça öğrenmeye dünya genelinde talep artmıştır. Türklerin İslam’ı kabulünden sonra Arap dilini eğitimde kullanmaları sebebiyle Türkçe’ye birçok Arapça kelime yerleşmiştir. Türkçe’nin yüzde kırkını Arapça kelimeler oluşturmaktadır. İslam’ı daha iyi anlamak ve kütüphaneleri dolduran yazma eserlerin bir çoğunun Arapça elyazması eserler olduğunun bilincinde olarak, bu dili öğrenmeye daha fazla önem verilmelidir. Dilimize yerleşmiş olan Arapça kelimeleri de yeni nesillere aktarmak gerekir. Dil, bir milletin fikirleri, manaları ve ruhi hakikatleriyle varoluş biçimidir. Dil, toplumu yansıtan ayna görevini üstlenir. Kelimelerdeki derinlik, duygu ve düşüncelerdeki derinliğe işaret eder. Dile yerleşmiş kelimelerin atılması dilde kısıtlama ve kısırlaşma olduğu gibi, kültüre yabancı kelimeleri dile yerleştirmeye çalışmakta o kadar zararlıdır. Zira diline yabancılaşanlar, kendi tarihine ve kültürüne de yabancılaşır. Duygularını ifade etmekte zorlanırlar. Gelişmekten de geri kalırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder