Sayfalar

30 Nisan 2014 Çarşamba

Kayıp Türkçe kelimeler bulundu

Gazeteci Ahmet Dinç, yirmi yılı aşkın bir süredir Anadolu şivelerinden derlediği yeni kelimeleri bir kitapta topladı. Kenara köşeye alınan notlarla oluşturulan kelime koleksiyonu, kayda geçmeyen 11 bin, toplamda ise 20 bin yeni kelimeden oluşan bir sözlük halini aldı.

Cemil Meriç, ‘Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak...’ diyor. Bugüne kadar her türlü fırsatla Türk dilinin geniş manaları haiz olduğunu, ne var ki gayretler üstü bir seferberlikle iğdiş edildiğini söyledik durduk. “Efendim, her yeri yabancı tabelalar istila etmiş. Kimse de şunu ‘kontrol’ etmez mi?” nidalarına hiç yabancı değiliz. Ama gelin görün ki, bunu dile getirirken bile sirkatimizi söylüyoruz. Öyle ki sırf cümlenin içinde şık duruyor diye sarf ettiğimiz yabancı kelimeler, artık toplumun geçer akçesi oldu. Türk dilinin haysiyetine sahip çıkan seferberlik kampanyaları, kolaycılıkla efsunlanmış bir bilince maalesef hükmedemiyor.
Öz dilimizin ne renkli kelimelerle süslü olduğu ve bu velud dilin kelime ithal etmeye gerek bırakmayacağı bir kez daha ispat edildi. Zaman Gazetesi muhabiri Ahmet Dinç, sadece Anadolu’daki konuşmalara kulak vererek yaptığı çalışmada, yerel şiveler içinde 20 binden fazla yeni kelimeyle tanışmış. Karşılaştığı yeni tabir ve seslerin havada yok olup gitmesine tabiri yerindeyse kıyamamış. Meslek yaşamı boyunca Anadolu’nun dört bir bucağını dolaşırken kulağına takılan kelimelerle, ‘Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri’ adını verdiği sözlüğü hazırlamış.
Kenara köşeye alınan notlardan dil bekçiliğine
Bu mananın karşılığı Türkçede yok denilerek evlat edinilen kelimelerin sayısı on binleri buldu. Halbuki Türkçede oluşan bu boşlukları dolduracak ve hâlihazırda kullanılan onlarca kelime Anadolu’nun dört bir köşesinde keşfedilmeyi bekliyor. Ahmet Dinç de 1990’lı yıllardan bu yana dikkatini çeken sözlükleri not ederek adeta zamanın çarkları arasından çekip almış. Bilhassa yaşlıların ağzından düşen kelimeleri toplayan Dinç, bu manaların kahir ekserini lügatlerde göremeyince, notlar birden kıymetlenmiş. Oyunlardan, yemek tariflerine, düğün ve yas merasimlerine kadar Anadolu kültüründen tebarüz eden kelimeleri yeniden derlemiş.
    Fanus Kitap’tan çıkan ‘Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri’, özellikle taşra yaşamına ait yüzlerce yeni mana ve sesi içeren sayfalarıyla adeta bir dil cümbüşü görüntüsü verirken, Türk dilini İstanbul lehçesiyle sınırlandırmanın, onu ne kadar yalnızlaştırdığını da ortaya koyuyor. Başta iletişim araçları ve kent yaşamının teşviki vasıtasıyla toplumun bünyesinde melezleşen dilimizin, geri plana itilmiş zengin Anadolu Türkçesinden dilenecek çok şeyi var.
Kelimelerin peşinde yakın zaman izi
Geniş bir kaynak taraması yapılarak düzenlenen kitap, bir lügat gayesiyle oluşmamış. Kelimelerin kökenleri, grameri özelliklerine yer verilmemiş. Zaten yazarın da böyle bir gayesi olmadığı kitabın sunuşunda ifade ediliyor. Fakat Dinç, çalışmasını, “Yok olmak üzereyken fark edilmiş, kelime, kavram ve diğer kültür öğelerinin kayıt altına alınmasına yönelik kişisel bir çaba.” diyerek nitelendiriyor.
Köy ve doğadaki yaşamın Anadolu’daki yansımalarını adım adım görebileceğiniz kitap, kelime ve deyişlerin yalın manalarını içeriyor. Dinç, şive ve lehçeler lügati de dahil olmak üzere sair sözlüklerde manası bulunmayan yeni 11 bin kelime tespit etmiş. Her ne kadar bunların fonetik alfabeyle yazılışı kitapta yer almasa da, yerel şive telaffuzu için genizden veya gırtlaktan gelen sesler ‘k, g, ğ, h, n’ harfleri kullanılmış. Kelimelerin bulunduğu ve not edildiği coğrafi bölge, yer adları başta korunsa da buna benzer kelimelerin diğer bölgelerde rastlanılmasıyla kitabın müktesebatından çıkarılmış.
Anadolu’da komşu Arapça, Farsça, Gürcüce, Ermenice, Rumca gibi onlarca dilden evrilen kelimeleri de mahfuz olan ve 10 bin 943 madde başlığıyla derlenen kitap, toplamda 30 bin Türkçe manayı barındırıyor. Yakın zamana kadar konuşulan bu kelimeleri tek başına barındıran Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri, yetkili kurumlarının son tahlilde hangi çölde ne vahası aradığını sordurtuyor.
Kayıp kelimelerden bir demet
Abulabu: Sözünü bilmez, patavatsız
Bacak germek: İnat etmek, işin bitmemesi için ayak sürümek
Can şenliği: Kafaları uyuştuğu ve hoşlaştıkları için değil, yalnızlık yüzünden arkadaşlık edilen kimse
Çalpan: Demode olmuş, eskimiş
Düşüt: Kişinin öldüğü yer, ölüm olayı
Eğmelenmek: Utanmak, sıkılmak
Ezelbahar: Mart ayı
Fağrımak: Gençliğin elden kayıp gitmesi, yaşlılıktan bedensel sıkıntılar içinde olmak
Gadanı alayım: Günahın bana geçsin, ben yükleneyim anlamındaki deyim
Garasu: Kola gibi gazlı, asitli içeceklere verilen ad
Gecebe: Biblo, vazo
Gevük: Çenesi yukarı doğru kalkık kimseler için kullanılan sıfat
Govaldama: Ayakkabıyı çorapsız giymek
Harpuçlamak: Parmaklarını kullanarak bir şeyleri ezmek
Ilgınsılgın: Belli belirsiz, uzaktan gelen sesler
İrtişik: Bir işi yapmak veya bir şey getirmek üzere gittiği yerden zamanında dönmeyip oyalanan kimse
Kantur: Yazıhane, ofis, büro
Lukluk: Misket oyununda açılan çukur
Mantuş: Ağırkanlı, yavaş hareket eden kimse
Mavğana: Aşırı şişman olanlar için kullanılan sıfat
Nuz: Tatlı ile ekşi arasındaki tat
Oyulgamak: Bir elbiseyi kaba, düzensiz dikişlerle dikmek
Satımcalık: Komisyon, alım-satımda aracıların aldığı para
Sevingeç: Küçük şeylere dahi mutlu olabilen, sevinebilen kimse
Tıncık: İp, kablo gibi eşyaların birbirine dolaşma durumu
Zopur: İnce ince yağan yağmur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder