Sayfalar

15 Nisan 2014 Salı

Kelime ve Kavram

Kelimeler her şeyden önce zihindeki kavramları karşılarlar. Bu bakımdan birbirleriyle münasebette olan üç unsur vardır: Varlık, varlığın zihindeki hayâli yani kavram ve kelime.
İşte kelimeler önce varlıkların zihindeki hayallerinin karşılıklarıdır. Sonra da dışarıdaki varlıkların isimleridir, dildeki temsilcileridir. Bu sebeple bir kelimenin dışarıdaki varlık karşılığı ile, zihindeki kavram karşılığının hudutları da farklı olabilir. Kelime dışarıdaki ilk bakışta bir varlığın adı gibi gözükür. Fakat zihinde aynı zamanda daha başka kavramların da karşılığı mevkiinde bulunur. Bunun neticesinde:
1. Kelimenin bazen bir, iki bazen de çok mânâları bulunabilir. Umumiyetle ortak isimlerin ve has isim dışındaki diğer kelimelerin daima birden çok mânâsı vardır.
2. Kelimelerin her şeyden önce iki türlü mânâsı olabilir: Hakikî mânâ, mecâzî mânâ. Hakikî mânâ kelimelerin ilk, asıl, yapışık mânâsıdır. Mecâzî mânâ kelimenin benzerlikten dolayı ortaya çıkan, ikinci, iğreti, yakıştırma mânâsıdır. Meselâ arslanlar geçiyor diye askerlere işaret edersek, arslan kelimesi burada mecâzî mânâda kullanılmış olur. Kahramanlık ve kudret benzetmesi ile bu mânâlandırmayı yapmış oluruz.
3. Öte yandan kelime dışarıda tek bir şekilde birleşebilir: Fakat zihnimizdeki kavramları da, karşıladıkları varlıklar da ayrı ayrı olabilir. Böylece karşımıza dilde eş şekilli bir takım kelimeler çıkar: yüz (insan yüzü), yüz (sayı), boy (insan boyu), boy (kabile), yaz (yazmaktan), yaz (mevsim) gibi. Dilde bazen eklerde, köklerde, kelimelerde böyle eş şekilli olabilirler.
4. Buna mukabil bazen de eş mânâlı kelimeler olabilir. Bunların şekilleri ayrı, fakat mânâları aynıdır.Bilhassa yabancı dillerden de alınmış kelimeler olunca, böyle eş mânâlı kelimeler çok görülür: insan-adam-kişi, ak-beyaz, kara-siyah, şark-doğu, baba-peder, yakmak-yandırmak, çoluk-çocuk, falan-filan gibi. Bunlar iki de, ikiden çok da olabilirler. Bunlarda esas mânâ aynı olmakla beraber, bazen nüans farkları da bulunur.
5. Bu gibi dilde bazen kavramların zıtlığına dayanan çift kelimeler vardır. Zıtlık adeta onların arasında bir yakınlık doğurur. Biri diğerinden ayrılmaz gibi olur. Bu kelimeler, zıt mânâlı kelimelerdir. Büyük-küçük, alt-üst, baş-ayak gibi. Bazen bunların gelişmesi de paralel olur: iç-dış (iç-taş), büyük-küçük (bedük-kiçi) gibi.
6. Zihindeki kavramların genişliği ve çokluğu, bazen de dışarıdaki belli mânâlı kelimeyi başka mânâya kaydırabilir. Bu kaymada çok defa bir ilgi ve benzerlik bulunabilir. Bazen de sebep görülmez. Meselâ ütülemek kelimesi argoda âlâkadar etmek, ilgilendirmek mânâsına kaydırılmıştır.
Argo külhanbeyi terminolojisi demektir. Külhanbeyliğin hususi dili demektir. Hususi dil umumi dil içinden alınır, ayrı mânâ verilir ve hususileşir. İlimde hususi dil terimlerdir. Külhanbeyi kesiminde ise argodur.
7. Türkçe kelimelerde zamanla birçok defa mânâ değişikliği olmuştur. Bunlarda da atlamalar çok defa yan yana bulunan kavramların ilgilerine ve benzerliklerine dayanır. Meselâ yavuz kötü, haşin, sert demektir. Bugün iyi mânâ kazanarak müthiş, kahraman, üstün ifadelerine bürünmüştür. Karı eskiden yaşlı, ihtiyar demektir ve hem erkek hem kadın için kullanılırdı. Şimdi yalnız kadınlara ve koca karılara tahsis edilmiştir. Deli eskiden yiğit, atılgan demekti. Oğul eskiden erkek içinde, kız içinde kullanılırdı. Bugün yalnız erkekte kalmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder