Sayfalar

19 Haziran 2014 Perşembe

Dilin Yozlaşmasında Tercümelerin Rolü

Dillerin yozlaşmasına, yapı ve anlam değiştirmesine sebep olan pek çok etken vardır. Bu etkenlerden biri de bir dile başka bir dilden yapılan tercümelerdir. Tercüme bir sanat işidir. Bu bildirimizde Eğitim Bilimleri araştırmalarında tercümesi yapılan makale ve kitapların dili üzerinde duracağız. Bu tür tercümelerde Türkçe'ye aykırı bazı kelimelerin olduğu tespit edilmiştir. Mesela İngilizce "feed back" kelimesi dilimize "geri bildirim" olarak tercüme edilmiştir. Oysa Türkçe'de her kavramın bir zıddı olmalıdır. Türkçe'de "Geri bildirim" ifadesinin kullanılabilmesi için "ileri bildirim"in de olması gerekir. Dilin değişmesine, yozlaşmasına örnek için birkaç terim daha verebiliriz: açık uçlu (open ended), içgörü (insight),dilmece (scrabble), geçerleme (validation)vb.
Araştırmamızda, Eğitim Bilimleri kitap ve makalelerinde -yukarıdaki kelimelere ilaveten- Türkçe anlam ve yapıya aykırı gördüğümüz kelimeler üzerinde durulacak ve bunların TDK sözlük ve kılavuzlarında karşılıklarının olup olmadığı tartışılacaktır.
Dillerin yozlaşmasına, yapı ve anlam değiştirmesine sebep olan pek çok etken vardır. Bu etkenlerden biri de bir dile başka bir dilden yapılan tercümelerdir. Tercüme bir sanat işidir. "Tercüme Sanatı" 'adlı kitabın yazarı Theodore Savory, "Tercüme, yüksek değer verilmesi gereken bir sanattır."diyerek bu gerçeği ifade eder.
Bu bildirimizde Eğitim Bilimleri kitaplarında sık geçen ve gerçekte Türkçe anlam ve yapıya aykırı olan kelimeler üzerinde duracağız. Bu tür kelimeler genellikle çeviri eserlerde yer almakta ve mütercimler, kelimeyi çevirirken Türkçe ifade edememekten kaynaklanan sorunlarla karşılaşmakta ve bu sorunları çözmek için farklı yöntemler denemektedirler. Bu durumu Hamza Zülfikar şöyle açıklar. "Çeşitli kavramların hangi kelime veya terimle anlatılacağı sorunu çeviricileri ya uydurmacılığa, ya yabancı karşılığını olduğu gibi almaya ya da bir takım yakıştırmalara yöneltmektedir."
Her disiplinde olduğu gibi Eğitim Bilimleri alanında da maalesef tam bir terim birliği sağlanamamış olup herkes kendi zevk ve anlayışına göre kelimeleri tercüme etme yoluna gitmiştir.
Batı dillerinden yapılan tercümeler,l-Tam çevirme kelime,2-Yarı çevirme kelime,3-Serbest çevirme kelime olmak üzere üç şekilde yapılmaktadır. Burada esas sorun, üçüncü maddede yer alan tercüme şeklindedir.
Bizim burada temel aldığımız kaynak, Özcan Demirel'in Eğitim Sözlüğü'dür. Buradan elde ettiğimiz kelimelerin Türkçe yapıya aykırı olup olmadığını, kelimenin Türkçe'ye tercüme edilirken anlamında bir değişimin yapılıp yapılmadığını tartışacağız. Buna göre sözcükleri kendi aralarında şu gruplara ayırabiliriz.

1-İlk algılanan anlamından farklı bir anlam yüklenen kelimeler


Kelime ile terim farklı kavramlardır. Kelimelerin anlamlan fazla olabilir.Her tür yoruma da açık olabilirler. Fakat "Terimin bildirdiği anlam yoruma açık değildir ve karşıladıkları kavramı net, açık ve kesin bir biçimde bildirirler."Aşağıdaki kelimeler bu mantıkla incelenmiştir.
a-Biliş ötesi : Eğitim Sözlüğü'nde bu kelime (metacognition) kelimesine karşılık olarak verilmiştir. Anlamı "Bireyin bir öğrenme görevi öncesinde, sırasında ve sonrasında bilişsel strateji ve görevin gerekleri ile ilgili olarak kendisiyle iletişim kurması."şeklindedir. Kelimeyi anlam ve yapısı bakımından inceleyelim. Biliş kelimesi TDK'nın Türkçe Sözlüğü'nde şu anlamlara gelmektedir:
1. Canlının, bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesi, vukuf, 2. Bildik, tanıdık. Yani kelime bil- köküne gelen -iş ekiyle türetilmiştir.
Ötesi kelimesi de dilimizde oldukça yaygın kullanılan bir kelimedir. Mesela doğa ötesi dediğimizde TDK sözlüğünde şu karşılığı buluruz: 1. Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların sebeplerini ve temellerini araştıran felsefe, fizik ötesi, metafizik. 2. Akıl ve sezgiyle elde edilen ilk ilkeleri veya mutlak bilgiyi konu alan felsefe, fizik ötesi, metafizik.
Gelelim biliş ötesi kelimesine. Kelimenin ilk akla gelen anlamı bilgimiz, idrakimiz, vukufumuz haricinde olan şeklindedir. Oysa Eğitim Terimleri Sözlüğü'nde "Bireyin kendisiyle iletişim kurması" şeklinde geçmektedir. Kelime, eğitim dilinde, ilk algılanan anlamından farklı bir mana kazanmıştır.
b-Olgunlaşma: Eğitim Sözlüğünde (maturation) kelimesine karşılık olarak verilmiştir. Anlamı, 1. Bireyin bir işi yapabilecek düzeye ulaşması ya da kalıtım ve çevre koşulları arasında etkileşim sonucu bireyin belirli olgunluk düzeylerine ulaşmasını sağlayan biyolojik değişmeler. 2) Çevresel etkiler olmadan doğal olarak kendiliğinden gelişen değişmedir.
Kelimenin ilk akla gelen ve sözlükte karşılığı verilen anlamı, olgunlaşma işidir. Birey hem fizik hem de ruh bakımından olgunlaşabilir. Fakat yaygın kullanımından farklı olarak bu kelime, eğitim alanlarında sadece biyolojik değişme ve hazır bulunuşluk anlamında kullanılmaktadır. Üstelik bu anlamda olarak her yıl KPSS sınavında soruların çıktığını da ilave etmeliyiz.
c. İşevuruk terimi Eğitim Sözlüğü'nde "operational" kelimesine karşılık olarak verilmiş," gözlenebilir ve ölçülebilir olarak tanımlanmış" anlamında kullanılmıştır. İki kelimeden ibaret olan bu terimi inceleyelim. İlk kelime olan "işe" kelimesinde bir problem yoktur. "vuruk" kelimesi de tek başına kullanıldığında bir anlam ifade eder. TDK sözlüğünde bu kelime için çarpık, çarpılmış, büyüyüp gelişememiş, vurgun, hastalanacak gibi, vurulmuş anlamları verilmiştir. Bu anlamlarından dolayı işe vuruk kelimesi ilk olarak aklımıza , işe vurulmuş, iş için aşırı derecede çalışan yani çalışkan anlamıyla gelmektedir. Fakat Eğitim Sözlüğü'nde tamamen farklı bir anlamda kullanılmıştır. İngilizce Redhouse Sözlüğü'nde ise "operational" kelimesine karşılık olarak, amelî kelimesi verilmiştir yani iş ile ilgili anlamındadır. Sonuç olarak, bu kelime daha farklı bir sözcükle Türkçeye kazandırılabilir diyebiliriz.
2- Türkçede zıt anlamı olmayan kelimeler
Türkçemiz yapısı gereği pek çok kelimenin zıt anlamlısını bağrında bulundurur. Uzun varsa kısa da vardır, ileri varsa geri de vardır. Bilincimiz zaten otomatik olarak kelimenin zıt anlamlısını sorgular ve bulmaya çalışır. Eğitim terimleri içinde bizim yukarıdaki görüşümüze zıt kelimeler vardır. Bunlardan ilki "geri bildirim" kelimesidir. Eğitim Sözlüğü'nde "dönüt" olarak da geçen bu kelime (feedback) kelimesinin karşılığıdır. Anlamı, "bir sistemin diğer bir sisteme belli bir mesaj gönderdiğinde, mesajı alan sistemin bu mesajı değerlendirdikten sonra bu değerlendirmeyle ilgili olarak, mesajın kaynağına ikinci bir mesaj göndermesi. Eğitimde dönüt, öğrenen kişiye eğitimin amaçlarına uygun davranımda bulunup bulunmadığının bildirilmesi ya da öğrenme sürecinde hedef-davranışın kazanılıp kazanılmadığının bildirmesi"dir.
Türkçe dil mantığı açısından baktığımızda "geri bildirim" deyince akla "ileri bildirim" de gelmelidir. Fakat eğitimde "ileri bildirim" adı altında bir terime rastlayamadım.Yine şu kelimeler de yukarıdaki mantığa aykırı kelimeler olarak eğitimde sıkça kullanılır. Açık davranış(overt behaviour), açık uçlu: (open-ending), amaçlı unutma (intentional forgetting) (bilinçte bulunması kişiyi tedirgin eden bilgi, anı ve yaşantıların baskıya alınarak bilinçaltına atılması.), içgörü: (insight), ilerici eğitim(progressive education), ilerici okul: (progressive school) vb.
Örneklerde yer alan terimlerin karşıt anlamları nasıl olur, olabilir mi? İşte mesele budur. Gerici eğitim, gerici okul dediğimizde ise tamamen farklı bir anlam karşımıza çıkmaktadır.
3- Türk dilbilgisi kurallarına aykırı kelimeler


a-Anısal bellek terimi Eğitim Sözlüğü'nde (episodic memory) kelimesine karşılık olarak verilmiştir. Burada karşımıza çok tartışmalı bir ek olan +sal eki çıkmaktadır. Pek çok eğitim terimi bu ekle yapılmıştır. Hatta TDK'nın hazırladığı Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu'nda bu ekle kurulmuş onlarca kelime vardır (deneysel,edimsel,önsel, sonsal, bilimsel vb.).Bu örneklerde de görüldüğü gibi bu ek, isimlere gelmekte ve böylece eklendiği kelime "nispet" görevi yüklenerek sıfat konumuna geçmektedir. Bu konuda Zeynep Korkmaz şunları söyler: "Türkçedeki -sal/-sel eki bu birleşik biçimi ile, isimden isimciller türeten bir ek niteliğindedir. Aslında pek seyrek olan örneklerin hiç birinde de onun "nispet" görevi yüklendiği görülmemiştir. Günlük gazetelerde ve dergilerimizde sık sık rastladığımız geleneksel, dinsel, kişisel, düzlemsel vb. yeni eklerde ise bu ek, hep Arapça an'anevî, ilmî, şahsî, tarihî kelimelerine karşılık olan birer nispet görevindedir. Bu durum gösteriyor ki, Türkçe bir kalıba yabancı asıllı bir görev oturtuluvermiştir. Demek oluyor ki, bu kelimeler dışı yerli içi yabancı birer kuruluştadırlar."
Bu ekin kaynağının batı dilleri olduğunu söyleyen Korkmaz başka bir makalesinde de şunları yazar: "Bu temel görüşten hareket ederek, bilimci anlayış -sal/-sel eki için, dilde ne kadar tutunmuş olursa olsun şöyle bir gözleme gider: Kumsal, uysal gibi yalnızca tek heceli birkaç kelimede yer almış olan bu ekte, bir iyelik, nispet görevi bulunmadığına göre, acaba -sel/-sal ekinin bu görevi nereden gelmiştir sorusunu sorar. Aldığı karşılık şudur: Aktüel, natürel, kültürel, rasyonel örneklerinde görüldüğü üzere, İngilizce, Fransızca gibi Batı dillerinde Latince kökenli bir -l iyelik ve nispet eki vardır. Özleştirme çalışmaları sırasında ailevî, hukukî, terbiyevî gibi Arapça -i nispet eklerine karşılık aranırken, her dilin kendine göre bir mantık düzeni olduğu ve Türkçede bunları karşılayan birer anlatım biçiminin var olup olmadığı düşünülmeden, Batı dillerindeki bu -l eki, örnekleme yolu ile Türkçeye aktarılmıştır."
Bu ekin kaynağını da belirttikten sonra ekin bir başka yönüne gelebiliriz. Türkçe dil mantığına göre isme gelen bir ek fiile, fiile gelen bir ek de isme gelemez. Kural budur.Bu durum Türkçenin morfoloji düzeyinde gerçekleştirilen uyumları neticesinde ortaya çıkmıştır.Fakat yeni kelimeler türetilirken veya tercüme yaparken bu kural ihmal edilmektedir. Mesela "ilginç" kelimesini ele alalım. Sev-i+n-ç, kork-u+nç örneklerinde görüldüğü gibi -ç veya -nç eki hep fiil köklerine getirilmektedir. İlgi+nç örneğinde ise fiile getirilmesi gereken -nç eki isme getirilmiştir. Bu tür kelimelerin örneği çoktur. İşte bu tür yanlış kullanılan eklerden biri de -sal/-sel dir. Bu ek yeni türetilen veya tercüme edilen kelimelerde hem isme hem de fiile gelerek ( eğit-sel, gör-sel; kum+sal, örgüt+sel vb.)garip bir durum arz etmektedir. Bu tuhaflığı yine Zeynep Korkmaz: "-sal/-sel fiilden sıfat türetme eki olmadığı halde, uysal,kumsal,kutsal örneklerine ters düşen bir tutumla işitsel,öğretsel, ve görsel de yazabiliriz demekte direnmek, bu türlü bir eğilime yaygınlık kazandırma özentisine düşmek; üstelik, bunun bir de savunmasına geçmek, Türkçeyi kendi yaşayış ve işleyiş ölçülerine aykırı bir yola doğru itelemek değil de nedir?"sözleriyle ifade eder. Efrasiyap Gemalmaz da bu konuda şunları söyler: "Öztürkçe olduğu iddia edilen eğit-sel, gör-sel vb. kelimelerde bu kurala uygun olarak yapılmadıkları gibi, uydurma olan sal/sel ekinin yeni olmasına rağmen vazifesi ve kullanılışı da karanlık kalmaktadır." Eğitim Sözlüğü'nde geçen uğraşsal (mesleki) tedavi (occupation therapy) de bu cümleden olan kelimelerdendir.
b- Devinişsel (psikomotor) beceriler teriminin yabancı dilde karşılığı (psychomotor skills)olup Eğitim Sözlüğü'nde "vücut organlarının tek tek ya da toplu hareketleri ile ilgili beceriler" anlamındadır.
Burada "devin" kelimesi üzerinde durmak gerekir. Bu kelime TDK sözlüğünde hareket, çaba, kımıldanış, gayret anlamlarına gelmektedir. Kelimenin kökü hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Andreas Tietze bu kelimenin kökünü, Clauson'dan naklen dev-/devi- fiilinde aramakta ve Eski Türkçe tev- fiiline işaret etmektedir. Bu fiilin anlamı da "kaşımak" olarak verir. 
Sevan Nişanyan da bu kelimeye; kımıldamak, çırpınmak, kıvranmak, çabalamak anlamlarını yükler ve Orta Anadolu Ağızlarında kaşınmak anlamında kullanıldığını belirtir. Nihayi kökeninin belirsiz olduğunu değ- ve değiş- fiilleriyle ilgili olabileceğini söyler.
Kökeni bile belli olmayan bu kelime maalesef TDK'nın Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu'nda dahi kullanılmıştır. Bu kökten gelen başka bir kelime de devinduyum kelimesidir. TDK bu kelimeyi kinestezi karşılığı olarak vermiştir. Hülasa devinişsel kelimesi, hem kökü itibariyle hem de -sel ekinden dolayı Türkçe anlam ve yapıya aykırıdır.
  1. Dilmece kelimesi Eğitim Sözlüğü'nde (scrabble) kelimesine karşılık olarak verilmiştir. İngilizce Redhouse sözlüğünde "üzerinde harfler basılı küçük ve yassı tahta karelerle oynanan kelime bulmacası" anlamına gelir. Fakat bu (scrabble) kelimesine dilmece denmesi Türkçe'ye aykırıdır. Şöyle ki, Türkçede bul-maca , bil-mece örneklerinde görülen -maca eki fiile gelmiştir. Dilmece kelimesinde dil- kökü acaba fiil olarak mı düşünülmüştür. bilemiyoruz. Eğer dil kökü isim ise -mece ekini, yukarda açıkladığımız sebeplerden dolayı almaması gerekir.
  2. Vardamalı istatistik terimi de Eğitim Sözlüğü'nde (inferential statistics)kelimesine karşılık olarak verilmiş ve "belli gözlemler sonucu elde edilmiş verilere dayanarak gözlenmemiş durumlar hakkında vardamalarda bulunma yöntem ve teknikleri kapsayan istatistik."anlamında kullanılmıştır.
Burada karşımıza vardama kelimesi çıkmaktadır. Kelimenin kökü şu şekilde incelenebilir: Var-da-malı veya var+da-malı şeklinde ayrılabilir. Kelimenin kökünü fiil olarak kabul edersek -da ekini fiilden fiil eki olarak kabul etmiş oluruz. Türkçede +da eki bulunma hal ekidir. Zaman bildiren isimlere gelerek zaman zarfı da yapar(yılda, gecede, günde vb.).-da eki seyrek olarak da yansıma kelimelerden geçişsiz fiiller yapmıştır(güvülde-,).Fakat bizim örneğimizdeki "da" eki, eklendiği sözcüğü, ne yansıma kelime ne hal eki almış kelime ne de zarf yapmıştır. Tamamiyle uyduruk bir ektir. Bu ekin seyrek olarak kullanıldığı varsayılsa bile "Bir dilde yeni kelimeler ancak canlı eklerle meydana getirilebilir. Bu hal dil ilminin değişmez prensibidir ve bu durum bütün dillerde aynıdır."kuralına terstir. Çünkü işlek bir ek değildir. Bundan 19 yıl evvel Hamza Zülfikar'ın bu ek için söyledikleri dikkat çekicidir: "-da, durum eki çekim ekidir, mecbur kalınmadıkça kelime türetme yoluna gidilmemelidir."
İşlek olmayan bir ekle yapılmış olan şu kelimeler de aynı durumdadır:
e-Yakınsak düşünme (convergent thinking),yakınsak soru (convergent question).Bunlardan ikincisinin anlamı Eğitim Sözlüğü'nde " bir tek doğrusu bulunan soru türü."şeklindedir.
TDK sözlüğünde bu kelime 1. Tek bir noktaya doğru yönelen (ışın). 2. Işıkları aynı noktaya doğru yöneltme özelliği taşıyan (mercek vb.). 3. Birbirine gittikçe yaklaşarak uzanan, bir noktaya doğru yönelen (çizgi), anlamlarına gelmektedir.
Eski Türkçe'den itibaren -sak/-sek ekine rastlıyoruz. Von Gabain bu ekin isimden sıfat yaptığını söyler ve kek+sek (kin+li), tapıg+sak (hürmetkar) örneklerini verdikten sonra +sa ekinin arzulama, istek duyma bildirdiğini söyler. Divanü'l Lugati't Türk'te de bu ek, istemek, arzulamak manasında sıfat eki olarak görülür. Şu örneklerde olduğu gibi: "Ol munda turıgsak ol/O burada kalmak dileğindedir.","Ol ewge barıgsak ol/O adam eve gitmek isteğindedir." Muharrem Ergin de -se/sa eki için "Bu ek de Türkçede eskiden beri kullanılan fakat işleklik sahası geniş olmayan eklerden biridir" demekte ve buğasa-/umursa-/susa- örneklerini vermektedir.Zeynep Korkmaz ise bu ek hakkında şunları söyler: "Bu ek Türkçenin eski ve yeni bir kısım kollarında bir şeye karşı istek ve düşkünlüğü gösteren sıfatlar türetmiştir."demekte ve Codex Cumanicus'ta geçen er-sek (erkeğe düşkün kadın)örneğini vermektedir. Anadolu Ağızlarında da kullanılan bu ek işlek bir ek değildir. Mesela


Kastamonu Ağzında çiftleşme zamanı gelen inekler için "göksek veya gövsek" denir. Ek, bu örnekte de eski Türkçe örneklerinde olduğu gibi bir istek bildirmektedir. Oysa bizim yukarıda verdiğimiz yakınsak kelimesinde ekin böyle bir fonksiyonu yoktur. Kelimeyi sıfat yapmıştır fakat anlam olarak değiştirmiştir. Sonuç olarak, yakınsak kelimesi hem anlam bakımından hem de işlek olmayan bir ekle türetildiği için Türkçe yapıya aykırıdır ve Cumhuriyet döneminde bu ekten türetilmiş olan "yakınsak" ve "ıraksak" kelimeleri ile de bir alakası yoktur.
 Sonuç ve öneriler:
Türkçede yeni kelimelerin türetilmesinde göz önünde bulundurulması gereken temel nokta, bu kelimelerin dilin ses ve şekil yapılarına, kök ile ek arasındaki anlam ilişkisine, dil mantık ve estetiğine uygun düşmelerini sağlayabilmektir. Bunu sağlamak bir tek kişi için mümkün değildir. Bunu ancak ve ancak işin uzmanları yapabilir. Türk Dil Kurumu öncülüğünde, ilgili bilim dalları mensuplarının bir araya gelip bir komisyon kurmak veya kurul oluşturmak suretiyle, alanlarının terim problemlerini tartışmaları ve ortak bir noktada buluşmaları gerekmektedir. Böylelikle konuyla ilgilenen herkesin farklı terimler öne sürmesi ve kullanmasının veya yanlış tercümeler yapılmasının önüne geçilmiş olacaktır.
Eğer Türkçenin kelime yapma ölçülerine göre kelimeler türetmez ve dil-düşünce ilişkisini göz ardı edersek, dilimizi kendi ellerimizle yozlaştırmış ve kendi imkanları içinde gelişimini sağlayamamış bir dil haline getirmiş oluruz.
 Doç. Dr. Eyüp AKMAN
Kastamonu Üniversitesi
Kaynaklar
  1. DEMİREL, Özcan. Eğitim Sözlüğü, Ankara 2003
  2. ERGİN, Muharrem. Türk Dilbilgisi, İstanbul 1993
  3. GABAİN, Von. Eski Türkçenin Grameri, Çev. Mehmet Akalın, Ankara 1988Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi, S.17, Erzurum 1989
    1. GEMALMAZ, Efrasiyap. "Uyum ve Standart Türkiye Türkçesinde Uyumlar",Atatürk Üniversitesi
  4. GEMALMAZ, Efrasiyap. Türkçenin Derin Yapısı, Haz. Cengiz Alyılmaz-Osman Mert,
Ankara 2010
  1. GÜLSEVİN, Gürer. Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, Ankara 1997
  2. KAŞGARLI MAHMUT, DLT, Haz. Besim Atalay, Ank. 1992, C.II
  3. KORKMAZ, Zeynep.  "Dili Özleştirme Çalışmaları ve Metotsuz Yaklaşım",Türk Kültürü,
Mart 1978
  1. KORKMAZ, Zeynep. "-se/-sa Dilek-Şart Kipi Eklerinde Bir Yapı Birliği Var mıdır?,Studia Turcologica Memoriae Alexi, Bombacı Dicata, Napoli, 1982
  2. KORKMAZ, Zeynep. "Türkçede -l eki (-al/-el/-ıl/-il/-sal/-sel)I, Türk Dili, Ekim 1966, S.181
  3. KORKMAZ, Zeynep. 'Yine Dil Davası Üzerine",Milli Kültür, Mart 1977, C.I,S.3
  4. KORKMAZ, Zeynep. Türk Dili Üzerine Araştırmalar I, Ankara 1995
  5. MIHÇIOĞLU, Cemal. Sözcüklerin Öyküsü, Ankara 1996
  6. NİŞANYAN, Sevan. Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, İstanbul
2010
  1. SARI, Mustafa.Türkçenin Batı Dilleriyle İlişkisi, Ankara 2008
  2. SAVORY, Theodore. Tercüme Sanatı, Çev. Hamit Dereli, İstanbul 1994
  3. TDK Türkçe Sözlük, 
  4. TDK Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu,Ankara 2008
  5. TİETZE, Andreas. Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı, İstanbul 2002ZÜLFİKAR, Hamza. Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, Ankara 1991
    1. TİMURTAŞ, Faruk K. "Türkçenin Bünyesi ve Kelime Yapma Yolları, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1972


  Doç. Dr. Eyüp AKMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder