Sayfalar

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Bağdeten olmuş iken Tuti guraba hemnişin

KARGA KARGA BAAAK(İ) DEDİ
Dediler Zati'ye birkaç gammaz
Baki-i zağ uğrular sözünü
Dedi ol bülbül-i bağ-ı sühan
Besle kargayı oysun gözünü


Satılmış Efendi, Beyazıt Cami'inin bitişiğine ekmek teknesini iliştirir. Ayakkabı tamirciliği ve falcılık yapmaya başlar. Şiire merakı ve istidadı vardır, devrin büyüklerine kasideler arz edip caizelerine nail olur. Ayakkabı dükkanı şairlerin yol geçen hanı olur zamanla. Genç şairler, dükkânını edebiyat meclisine döndürür. Divan şiirinin Anadolu ayağının 16. asır alemdarı Baki de, Balıkesir'den İstanbul'a gelmiş Satılmış Efendi'nin(zamanla Satı ve bilahare Zati diye anılmaya başlar) şiir tedrisatından geçenlerdendir. Zati, Baki ve arkadaşlarına doğru ve güzel şiirler yazma usullerini öğretir. Velüd biridir. Şiirleri o kadar çoktur ki onlarla üç divan oluşturulabileceğini söyleyen edebiyat tarihçileri vardır. Sadece gazellerinin 1600-1700 arasında olduğu rivayet edilmektedir. İşte bu Zati ile Baki arasındaki bir hikâyeyi anlatmaktadır yukarıdaki dörtlük:

Baki; yetenekli, genç bir şairdir. Bu yetenek; bir ustanın elinde günbegün parlamakta; şiirin ufuklarını öte asırlara genişletmektedir. Ziyadan rahatsız erbab-ı haset, haset ederler. Hasetliklerini Zati'ye: "Baki, senin şiirlerini çalıp kendininmiş gibi söz meclislerine pazar eylemektedir." derler. Zati, her şeyin farkındadır. Tilmizin söz söylemekte kendini geçeceğini çok evvel keşfetmiştir. Oralı olmaz. Yukarıdaki dörtlük, bunun üzerine söylenmiştir. Şöyle açıklanabilir:

Birkaç kovucu Zati'ye gelip:"Karga Baki senin sözlerini çalıyor." derler. Bunun üzerine söz bahçesinin bülbülü Zati: "Besle kargayı oysun gözünü."darbı meseliyle karşılık verir.

Şiir meclislerinde hemsohbet olduğu arkadaşlarının ve dahi bunun yanında rahle-i tedrisatında diz çöktüğü hocasının Baki'ye karga demelerinin nedeni ne ola ki? İnanması zor ama burnu, bütün bu iltifata(!) sebep. Baki; kara kuru, kısa boylu, karga gibi uzun burunlu biriydi. İstanbul Türkçesini Karadeniz'den Marmara'ya boğazın suları gibi serin ve berrak akıtan şiirin Kanuni'si bu sebepten Karga Baki diye anılırdı.
...
Gel zaman git zaman bu karga ile sarayın cariyelerinden Tuti Sultan evlendi. Kaderin bir cilvesi karga ile papağan bir kafese girdiler. Ne olurdu ki karga ile papağan bir kafese girse? Bunu da hikemi sözler üstadı Nabi'den dinleyelim:

Bağdeten olmuş iken Tuti guraba hemnişin
Yine şekvayı gurab eyler garabet bundadur


(Kazara karga ile papağan aynı kafese girse, bundan şikayet edenin karga olması ne gariptir.)

Realite böyleydi.Ancak iki bedende tek ruh olan bizim kargamız ve papağanımız aralarında hiçbir ihtilaf zuhur etmeden yaşadılar. Tuti, Şairler Sultanı'nın şiirlerine ilham kaynağı oldu. Tuti'nin gönlünde harlanan aşk ateşi, Baki'nin gönlünde yankı buldu.

Bu yankı, semanın bir kandili gibi Davudi bir teganni ve hoş bir seda olarak gök kubbeyi tezyin etti; elan tezyine devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder