Sayfalar

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Kur'an'da Arapça Olmayan Kelimeler Konusu

Şeyhul İslâm Süyutî (Ö. 1530) bu konuyu, yazdığı “El itkan fi uîûmil Kur'an »ının birinci cildinde ve 38. bölümünde şöylece açıklayarak der ki :
Kur'an'da Arapça olmayan kelimelerin bulunduğu hususu ihtilaflıdır. Başta imam Şafiî olmak üzere, İbni Cerir Ubeyde, Kadı Ebubekir ve İbni Fars, Kura'n'da Arapça olmayan yabancı bir kelime yoktur diyorlar ve mealleri altta yazı­lı ayetleri delil gösteriyorlar :
“Muhakkak biz onu (mânâsına) akıl erdiresiniz diye Arap­ça bir Kur'an olarak indirdik.» [764]
“Eğer biz onu, yabancı (dilden) bir Kur'an kılsaydık (gönderseydik) onlar -ayetleri açıklanmalı (olmak) gerekmez miydi? Araba Arapça olmayan (Kur'an) mı?- diyeceklerdi.» [765]
Ayrıca bu alimler, Kur'an'ın gelmesinden önce, Arapçaya karışmış yabancı kelimeler, Arapçalaşmışlardır, Bunlara ya­bancı gözüyle bakılamaz, diyorlar.                                   
Karşı görüşte olan İbni Cerir, Vahb İbni Münebbih ve Said İbni Cübeyr, Tabiînden olan İbni Meysereden rivayet edi­len “Kur'an'da her dilden karışmış sözler vardır» beyânına dayanıyorlar. Bunlar, Kur'an madem ki geçmiş ve gelecek ilimleri ihtiva ediyor ve haberlerde de bulunuyor, o halde, o muazzam kitapta Arapça olmayan sözlerin bulunması tabiî­dir, diyorlar. İbni Cerir ayrıca, İbni Abbasin, Kur'an lafızları arasında Farsça, Habeşçe, Naptıca vesair kavimlardan karış­mış kelimeler bulunduğu» hususundaki rivayetini de delil gös­termektedir.
Bu düşüncede olanlar, meali altta yazılan ayete de dayan­maktadırlar :
“Biz hiç bir peygamberi, emrolunduklarını onlara açıkla­sın diye, kendi kavmının dünden başkasiyle göndermedik...» [766]
Bu münakaşalar gösteriyor ki, Bütün İnsanlara ve Cinlere şamil olarak inmiş bulunan Kur'an'da, kökü yabancı dillerden gelip Arap diline karışmış ve arapçalaşmış kelimeler vardır. Suyutî işte bunları “Itkan»ında toplamış gerekli açıklamaları, kısa da olsa yapmıştır. Bu gibi kelimeler hakkında Ebu Ubeyd Elkasım şöyle der :
Yabancı kökden gelip de Kur'an'a girmiş olan kelimele­rin, Arapça olduklarını söyleyenler de doğru söyler. Arapça değillerdir diyenler de doğru der.
Bu espiriden hareketle, Suyutînin topladığı yabancı kök­lü kelmieleri, alfabetik sıraya göre tanzim ederek, ayni zaman­da, kelimelerin Kur'an'daki yerlerini ve kaç adet bulundukla­rını da göstererek, liste haline getirdik.

1- Abbedte: Ebul Kasıma göre “Naptîce»dir, Arapçada “Katelte» (öldürdün) demektir. [767]
2- Adnın: İbni Abbasa göre “Süryanîce» dir, Arap­çada “Cennetül kerum vel ineb» (üzüm bağı) demektir. [768]
3- Ahlede: Vasıtîye göre “İbranîce »dir, Arapçada “Rükn» (yön) demektir. [769]
4- Arim: Mücahide göre “Habeşçe» dir, Arapçada “Müsnat» (su bendinin yıkılması) demek­tir. [770]
5- Azer: İbrahim Peygamberin babasına veya baş­ka bir puta ait bir ad olmadığına inanan bâzı lügatçüara göre  Arapçada bu kelime “Muhtı» (Günahkâr) demektir. [771]
6- Baîr: Mukatile göre “İbranîce» dir, Arapçada “Küllü ma yühmel» (yük hayvanı) demek­tir. [772]
7- Betâin: Şeydeleye göre “Kıptîca» dır, Arapçada “Zavahir» (dış taraf) demektir. [773]
8- Biy'a: Cevalikîye göre “Farsça» dır, Arapçada “Kenise» (Kilise) demektir. [774]
9- Cehennem: “İbranîce» veya “Farsça» mı? olduğu ihti­laflıdır. Arapçası “Nar» (ateştir) dır. [775]daha 75 ayette de geçer.
10- Dereste: Rivayete göre “Yahudîce» dir. Arapçada “Kare'te» (okudun) demektir. [776]
11- Dinar: Cevalikîye   göre “Farsça» dır,   Arapçada “Sikke» (para) demektir. Eskiden   altın ve gümüş paraya denirdi. [777]
12- Dürriyyün: Şeydele ve Ebul Kasıma göre “Habeşçe» dır,   Arapçada    “Muzı»    (Işıldayan)    de­mektir. [778]
13- Ebarik: Essaalîbîye göre “Farsça» dır, Arapçada “Sâbbulma ala hinetin» (suyu kolay dö­ken) diye anlatılır.[779]
14- Eraik: Cezvîye   göre “Habeşçe» dır. Arapçada “Sürer» (tahtlar) demektir. [780]
15- Ekvab: İbni Cezvîye göre “Naptîce» dır, Aıapçada “Ekvaz» (el veya bardak) demektir. [781]
16- Elim:  Cezvîye göre “Zencice» dır, Arapçada “Müvecci'» (Acıtan) demektir. [782]Da­ha 57 ayette de geçer.
17- Esfar: Vasıtıye göre “Süryanîce» dır, Arapçada “Kütüb» (kitaplar) demektir. [783]
18- Evvab: İbni Hateme göre “Habeşçe» dır, Arapça­da “Müsebbih»    (ALLAH'ı teşbih eden, zik­reden) demektir.[784]
19- Firdevs: Sudîye göre “Naptîce» dır, Arapçada “Kerüm» (üzüm bağı) demektir.    [785]
20- Fum: Vasıtîye göre   “İbranîce» dır, Arapçada “Hitta» (Buğday) demektir. [786]
21- Ğassak: Cevalikî ve   Vasıtîye göre   “Türkçe» dır, Ğassak Arapçada   “Elbâridul mün ten» (kokmuş soğuk) demektir. İbni Kesirin    Tef şirin­deki    Rabî'-Bini Enesin    beyanına   göre “ğassak» Cehennemdekilerin biriken kan, irin ve göz yaşlarının dayanılmaz soğuk­luğu demektir. [787]
22- Ğlz: Ebul Kasıma göre “Habeşçe» dir, Arapça­da “Naks» (eksilme) demektir. [788]
23- Haseb: İbni Abbasa göre “Zencîce» dir; Arapçada “Hateb» (odun) demektir.[789] 
24- Havariyun: İbni Ebi Hateme göre  “Naptîce» dir, Arapçada   “Gassalun» (yıkayıcılar) de­mektir. [790]
25- Hittaten: Hangi dilden Arapçaya girdiği bildirilmiyor Arapçası “Kulu sevaben »(doğru konuşun) demektir.[791]
30- Hudna : Şeydeleye göre “İbranîce» dir, Arapçada “Tübna» (tevbe ettik) demektir.    [792]
31- İnahu: Şeydeleye göre “Mağribi   Berberice» dir, Arapçada “Nadıcehu» (onun pişmiş yeme­ği veya olmuş meyvası) demektir. [793]
Uzak Doğuda, Japonyada, Formozada ye­tiştiğini, hekimlikte de kullanıldığını ya­zar. (İnsan 5)
39- Keffir: İbni Cezvîye göre “Naptîce» dir, Arapça­da “Emhı» (sil) demektir. [794]
40- Kenz: Cevalikî “Farsça» dır diyor. Lügatta, top­lanmış veya gömülerek saklanmış mal de­mektir. [795]
41- Kifleyn: Ebu Musal Eş'arîye göre “Farsça» dır, Arapçada “Dî'feyn» (iki kat) demektir. [796]
42- Küvviret: Said İbni Cübeyre göre “Farsça» dır, Arapçada “ğuvviret» (Güneş dolundukta) demektir. [797]
43- Linetin: Vasıtîye göre “Yahudîce» dir, Arapçada “Nahletin» (bir hurma) demektir. [798]
44- Mekâlid: Mücahide göre  “Farsça»dır, Arapçada “Mefatih» (anahtarlar) demektir.     [799]
45- Meleküt: İbni Ebi Hatem ve İkrimeye göre “Nap­tîce» dir, Arapçada “mülk» demektir. [800]
46- Menas: Ebul Kasıma göre “Naptîce» dır, Arapça­da “Firar» (kaçmak) demektir. [801]
47- Minseeteh:  İbni Cerire göre “Habeşçe» dir, Arapçada “Asa» (değnek) demektir. [802]
48- Misk: Saâlibîye eöre “Farsçadır  Arapçada ve Türkçede başka adı yoktur. Misk, Asyanın yüksek dağlarında yaşayan, bir   cins Ceylanın erkeğinin karın derisi altındaki bir bezden çıkarılan güzel kokulu bir maddedir. [803]
49- Mişkât: Mücahide göre “Habeşçe» dir, Arapçad “Küvet» (dıvardaki ışık yeri) demektir. [804]
50- Münfatır: İbni Abbasa göre “Hebeşçe» dir, Arapçada “mumtelie» (dolu) demektir. Tefsirler­de ise “Munşak» (yarılmış) olarak açıkla­nır.  [805]
51- Müttekeen: İbni Ebi Hateme göre “Habeşçe» dir, Arapçada “Turunç» (Portakal cinsinden bilinen meyva) demektir. [806]
52- Naşie:  İbni Mesude göre “Habeşçe» dir, Arapça­da “kıyamulleyl» (geceyi ayakta geçir­mek) demektir. [807]
53- Râina: İbni Abbasa göre “Yahudîce»dir, Arapça­da “seb» (sövmek) demektir. [808]
54- Rabbaniyyün: Ebu Ubeydeye göre “İbranîce» veya “Süryanîce» dir, Arapçada “İlâhiyyun» (Din alimleri) demektir. [809]
55- Rehven:  Ebul Kasıma göre “Naptîce» dir, Arapça­da “sehlen» (kolaylıkla) demektir. Vasi­liye göre “Süryanîce» dir, Arapçada “Sakinen» (sükûnetle) demektir. [810]
56- Rakım: Şeydeleye göre “Rumca» dır, Arapçada “levh» (levha) demektir. Ebulkasıma gö­re yazı, Vasıtîya göre, mürekkep konan divittir. [811]
57- Ress: Kirmniye göre Arapça değildir,Arapçada “Bir» (kuyu) dır. [812]
58- Ribbiyyun:  Ebu Hatem   göre “Süryanîce»  dir. İbn"i Kesire göre Arapçada “cumuun kesireh» (çok topluluklar) demektir. Bâzı alimler bunu “Ulemaun kesir» (çok    alimler) diye yorumlamışlardır. [813]
59-Rum: Cevalikî, Arap olmayan bir kavmin adıdır der. Bilindiği üzere o kavim. Yunanlılar­dır. [814]
60- Sakar: Cevalikîye göre “Arapça» değildir, Arap­çada “Nar» (ateş yahut Cehennem) de­mektir. Türkçede, alnında küçük   beyazı olan hayvan veya daima elinden kaza çı­kan adam demektir. [815]
61- Seferetin: İbni Abbasa göre “Naptîce» dir, Arapça­da “Kura» (köyler) demektir. [816]
62- Sekeren: İbni Abbasa göre “Habeşçe» dir, Arapça­da “Hail» (Sirke) demektir. [817]
63- Seriyya: Mycahide göre “Süryanîce» dir, Arapça­da “nehr» (Irmak) demektir. Said İbni Cübeyr “Naptîce» Şeydele “Yunanca» dır derler. [818]
64- Selsebîl: Cevalikîye göre Arapça değildir. Lügatta “Maun azib» (tatlı su) diye gösterilir.[819]                                       
65- Sicil: İbni Abbasa göre “Habeşçe» dir, Arapça­da “Recül» (kişi) demektir. İbni Cinnî ise “Muhtesib» inde, Arapçasının “kitab» olduğunu yazar.  Bâzıları da “Farsçadır» demişlerdir. [820]
66- Siccîl: Mücahide göre “Farsça» dır ve “Hicretünmin tın» (topraktan pişirilerek meydana gelen tuğla) demektir. [821]
67- Siccîn: İbni Hateme göre Arapça değildir. Lügatta Arapçası “Daim,  Şedid» (Sürekli şid­det) demektir. [822]
68- Sîna: Dahhâke göre “Naptîce»  dir, Arapçada “Hasen» (güzel) demektir. Aynı zamanda bir yerin de adıdır.[823]
69- Sînîn: İbni Cerir ve İbni Hateme göre “Habeşçe» dır, Arapçası “Hasen» (güzel) dir. [824]
70- Sücceden: Vasitîye göre “Süryanîce» dir, Arapçada “Mukmurruus» (Baş kaldırıp öne bak­mak) demektir. [825]Daha 10 ayet­te geçer. Ahteri lügati “Muknf» Başın kaldırarak öne bakıp durmaktır diyor.
71- Suradık: Cevalikîye göre “Farsça» dır, Arapçada “Dehliz» (koridor) demektir. [826]
72- Sündüs: Cevalikîye göre “Farsça» dır, Arapçası “Rakıkud-dibac» (ince ipek kumaş) de­mektir. [827]
73- Surhunne: İbni Abbasa göre “Naptîce» dir, Arapça­da “Şakkik hunne» (onları parçala) de­mektir. İbni Münebbihe göre “Rumca» dır, Arapçası “Kattî hunne» (onlan kes) demektir. [828]
74- Sırat: İbni Cezvıye göre “Rumca» dır, Arapça­da “Tarık» (yol) demektir. [829]daha 37 ayette de geçer.
75- Şatr: İbni Ebı Hateme göre “Habeşçe» dir, Arapçada “Tilka» (Cihet, yön) demektir. [830]
76- Şehr: Cevalikî, Bâzı lügatçılara göre “Süryanî­ce» dir, der. Arapçada Oniki aydan her birine “şehr» denir. [831]Daha 13 ayette geçer.
77- Tafıka: Şeydeleye göre “Rumca» dır, Arapçada “Kasd» (Niyet) demektir. [832]
78- Tağut: Suyut'î “Habeşçe» olduğunu, Arapçada “Kâhin» (Falcı) anlamına geldiğini ya­zar. (Bakara 256) Daha 7 ayette de geçer.
79- Tâhâ: İbni Abbasa göre “Habeşçe» dir. Arap­çada “Kekavlike yâ Muhammed» (Dedi­ğin gibidir yâ Muhammed a.s.) demek­tir. [833]
80- Tahtiha: Ebul Kasıma göre “Naptîce» dir, Arap­çada “Batnıha» (Hz. Meryemin karnı) de­mektir. Lügatta “taht» (yer) veya (me­kân) yahut (alt) ile tercüme ediliyor.[834]Daha 35 ayette de geçer.
81- Tetbîr: Said İbni Cübeyre göre “Naptîce» dır, Arapçada (helak) demektir. [835]
82- Tennur: Cevalikî ve Saalibîye göre “Farsça» dır. Lügatta, ekmek pişirmek için, yerde açı­lan ve çamurla sıvanan yerdir denir. Bu­na Türkçemizde “tandır» deriz. Şu   hale göre bu kelime daha çok Türkçeden Arapçaya girmiş ve “tennür» olmuştur dene­bilir. [836]
83- Tûbâ : İbni Abbasa göre “Habeşçe» “Cennet» de­mektir. [837]
84- Tûr:  Mücahide göre “Süryanîce» dir, Arapçada “Cebel» (dağ) demektir. [838]
85- Tûvâ: Daha 9 ayette de geçer. Kırmam yabancı bir kökten geldiğini, Arapçada “leylen» (gece) demek olduğunu söyler. Bâzı lügatçılara göre “İbranîce» dir, Arapçada “Ricilen» (ayakla, yaya) demektir. [839]
86- Verâ: Şeydele ve Ebul Kasıma göre “Naptice» dir, Arapçada “imam» (öncü) demektir.[840]Daha 11 ayette de geçer.
87- Verde: Cevalikîye göre Arapça değildir. Türkçesi güldür. [841]
88- Vizr: Ebul Kasıma göre “Naptîce» dir, Arapça­da “Habel» (yük) demektir. [842]
89- Yakut: Cevalikî ve Saalibîye göre  “Farsça» dır, kıymetli bir taşın adıdır. [843]
90- Yâsîn: İbni Abbasa göre “Habeşçe» dır, Arapça­da “Ey însan» demektir. Said İbni Cübeyr “Yâ recül» (ya kişi) demektir der.[844]                                       
91- Yehur: Davud Bini Hinde göre “Habeşçe» dir, Arapçada “yerciu» (geri döner) demektir. [845]
92- Yesuddûn: İbni Cezvîye göre “Habeşçe» dir, Arapça­da “Yeduccune» (Karanlıkla Tavuk Arar­lar) demektir.[846]
93- Yemmi: İbni Kuteybeye göre “Süryanîce» dir, Arapçada “Bahr» (deniz) demektir, İbni Cezvî “İbranîce» Şeydele “Kıptîce» oldu­ğunu söylerler. [847]Daha 7 ayette de geçer.
94- Yehud : Cevalikîye göre, Hz. Yâkubun oğullarından Yehuzadan töreyen kavmin adıdır. [848]
95- Yusher: Şeydeleye göre “Kıbtîca» dır. Diğer bir kı­sım ulema “Mağribî» (Berberice) dir, Arapçada “Yundaccu» (çağırılır) demek­tir, derler. [849]
96- Zencebil: Cevalikî ve Saalibîye göre “Farsça» dır. Lügatta; Hintde, Cinde ve diğer bâzı yer­lerde yetişen bir bitki kökü olduğu iyisi­nin Hintde yetiştiği, ayrıca “Hamr» (şa­rap) anlamına da geldiği yazılır.[850][851]

[764] Yusuf: 12/2.
[765] Fussılet: 41/44.
[766] İbrahim: 14/4.
[767] Şuarâ: 42/22.
[768] Tevbe: 9/72. Râd: 13/23. Gafir: 8, Nahl: 16/31. Kehf: 18/31. Meryem: 19/61. Taha: 20/76. Sâd: 38/50. Fatır: 35/33. Saf: 61/12 .Beyyine: 98/8.
[769] Araf: 7/176.
[770] Sebe: 34/16.

[771] En'am: 6/74.
[772] Yusuf: 12/65,72.
[773] Rahman: 55/54.
[774] Hac: 22/40.
[775] Ali-imran: 3/162.
[776] En'am: 6/105.
[777] Aliimran: 3/75.
[778] Nur: 24/35.
[779] Vakıa: 56/18.
[780] Kehf: 18/31. Ya­sin: 36/56. İnsan: 76/13,.Mutaffifin: 83/23.
[781] Vakıa: 56/18.
[782] Bakara: 2/10.
[783] Cumu'a: 62/5.
[784] Sad: 38/17,19,20,44. Kaf: 50/32.
[785] Kehf: 18/107. Müminun: 23/17.
[786] Bakara: 2/61.
[787] Sad: 38/57. Nebe: 78/25.
[788] Hud: 11/44.
[789] Enbiya: 21/98.
[790] Maide: 5/III. Saf: 61/14.
[791] Bakara: 2/58. Araf: 7/161.
[792] Araf: 7/156.
[793] Taha: 20/130.
[794] Aliimran: 3/193.
[795] Hud: 11/12. Kehf: 18/82. Furkan: 25/8.
[796] Hadid: 57/28.
[797] Tekvir: 81/I.
[798] Ha­şır: 59/5.
[799] Şûra: 42/12.
[800] En'am: 6/75. Araf: 7/185.  Mû'minun: 23/88. Ya­sin: 36/83.
[801] Sad: 38/3.
[802] Sebe: 34/14.
[803] Mutaffifin: 83/26.
[804] Nur: 24/35.
[805] Müzzemmil: 73/18.
[806] Yusuf : 12/31.
[807] Müzzemmil: 73/6.
[808] Bakara: 2/104.
[809] Maîde: 5/44, 63.
[810] Duhan: 44/24.
[811] Kehf: 18/9.
[812] Furkan: 25/38.
[813] Aliimran: 3/146.
[814] Rum: 30/I.
[815] Kamer: 54/48. Müddessir: 74/26, 27, 42.
[816] Abese: 80/15.
[817] Nalil: 67
[818] Meryem: 19/24.
[819] İnsan: 76/18.
[820] Enbiya: 21/104.
[821] Hud: 11/82. Hicr: 15/74. Fil: 105/4.
[822] Mutaffifin:83/ 7, 8.
[823] Mûminun: 23/20.
[824] Tin: 95/2.
[825] Bakara:2/ 58.
[826] Kehf: 18/29.
[827] Kehf: 18/31. Duhan: 44/53. İnsan: 76/21.
[828] Bakara: 2/260.
[829] Fetih: 48/6.
[830] Bakara: 2/144, 149, 150.
[831] Bakara: 2/185.
[832] Araf: 7/22.
[833] Tâhâ: 20/1.
[834] Meryem: 19/24.
[835] İsra: 17/7.
[836] Hud: 11/40. Müminun: 23/27.
[837] Râd: 13/29.
[838] Bakara: 2/63.
[839] Tâhâ: 20/12.
[840] Bakara: 2/101.
[841] Rahman: 55/37.
[842] En'am: 6/146. Esra: 15, Fatır: 35/18. Zümer:39/ 7. Necm: 53/38.
[843] Rahman: 55/58.
[844] Yâsîn: 36/1.
[845] İnşikak: 84/14.
[846] Enfal: 8/47.
[847] Araf: 7/136.
[848] Ba­kara: 2/113.
[849] Hac: 22/20.
[850] İnsan: 76/17.
[851] Ahmet Gürkan, Kur’an’ın Nasih Ve Mensuh Ayetleri, Yeni İlahiyat Kitabevi, Ankara, 1980: 260-273.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder