Sayfalar

24 Mart 2014 Pazartesi

DİL ÖĞRENMENİN KOLAY YOLU

YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE DOĞAL YAKLAŞIM (NATURAL APPROACH)
                                                                                                                Dr. Alparslan EYÜPOĞLU[1]
           Ağır bir yükü kaldırmanız gerekiyor. Elinizde de bir kaldıraç var. Fakat siz bu kaldıraç aygıtını kullanmayıp ısrarla kollarınızın gücüyle bu işi halletmeye çalışıyorsunuz. O halde doğal yaklaşımla dil edinmeye değil, klasik metotlarla dil öğrenmeye çalışıyorsunuz demektir. İşte o ağır yük, öğrenmeye çalıştığınız yabancı dil, kaldıraç ise sizin dil edinim cihazınızdır. Kullanıp kullanmamak ise sizin tercihiniz.          
 kaldıraç
    Eğitim imkânları çok yüksek olan batılı ülkelerde yaşayan insanlar mı yabancı dil öğrenme konusunda daha başarılıdırlar; yoksa refah düzeyinin, okullaşma oranı ve eğitim seviyesinin çok düşük olduğu Afrika ülkelerinde yaşayanlar mı?
      Sizi biraz şaşırtabilir fakat dilbilimciler olarak bu soruya vereceğimiz cevap çok nettir: Afrika halkı yabancı dil öğrenme konusunda açık ara dünya şampiyonudur.
    Afrika’nın birçok bölgesinde kabile içi evlenmek yasaktır ve bu bölgelerde evlenmenin ön şartı müstakbel eşin kabilesinin dilini öğrenmektir. Evlilik çağına girmiş Afrikalı gençler yüzyıllardır en etkin dil öğretim kursuna katılmak suretiyle nesillerini devam ettirebilmişlerdir. Yalnız bu kurs, bildiğimiz klasik yabancı dil kurslarından biraz farklıdır. Afrikalı gençlerin çok kısa sürede, akıcı ve kalıcı bir şekilde dil öğrenmek için uyguladıkları sistem, bizzat öğrenmek istedikleri dilin kullanıldığı doğal ortamına gidip orada işçi olarak çalışırken dili farkında olmadan edinmekten ibarettir (Ellidokuzoğlu, 2013).
     İngiltere ve Fransa’nın Afrika ülkelerini sömürgeleştirmeleri sonucunda, İngilizce ve Fransızcayı bu ülkelerde yaşayanlara öğretmeleri de işin içine girince, Afrikalı gençlerin her biri 3-4 dili ana dilleri gibi konuşabilir hale gelmiştir. İşin ilginç yanı, kolonize ettikleri ülkelerdeki insanlara dillerini öğretmeyi kendilerine birincil görev (!) sayan bu sömürgeci ülkeler, zor olacağını düşündükleri dil öğrenme sürecinin bu denli kolay olmasına kendileri de şaşırmışlardır. Fakat aslında bu şaşılacak bir durum değil, zira bu insanlar doğuştan sahip oldukları Dil Edim Cihazını geleneksel yapıları gereğince hiç kapatmamış, dil edinme yetisini bilinçsizce hep açık tutmuşlardır.
Peki, Afrikalıların farkına varmadan sürekli açık tuttukları, bu sayede çok kısa sürede kolay ve etkin bir şekilde yabancı dil öğrendikleri Dil Edinim Cihazı nedir? Bizde de var mıdır yoksa Afrikalılara özel bir yetenek midir? Varsa bu cihazı nasıl açık tutarız? Açık tutarsak nasıl ve nerede yabancı dil öğrenebiliriz? Türkiye’de bu ortamı bize sağlayacak bir ortam ve eğitim sistemi var mıdır?
     Varlığına dikkatinizi çektiğim bu Dil Edinim Cihazı yabancı dil öğretiminde Doğal Yaklaşım (Natural approach) metodunun temel enstrümanıdır. Doğal Yaklaşım konsepti ilk olarak 1977 yılında, “A natural approach to the acquisition and learning of a language” başlıklı makalesinde Tracy Terrell tarafından ortaya atılmış ve yabancı dil eğitiminde bir çığır açarak günümüze kadar birçok araştırmaya konu olmuştur. Metodolojinin gelişmesi, Tracy’nin çalışmalarına Stephen D. Krashen’in katılmasıyla hızlanmış ve ikisi birlikte 1983’de  ”The Natural Approach” isimli yayınlarını yaparak Doğal Yaklaşımın teorik ve pratik temellerini ortaya koymuşlardır. Günümüzde bu alandaki bilgilerimizin büyük çoğunluğunu kuşkusuz Krashen’e borçluyuz.
     Doğal Yaklaşım metoduna göre gramer sırası dâhilinde yabancı dil öğretimi faydasızdır. Verilen bir gramer kuralından hareketle öğrencilerin cümle yapma egzersizleri deneyerek dili öğrenmeye çalışmaları, onların dil edinmelerine önemli bir katkı sağlamaz. Aynı şekilde, liste halinde ezberlenen kelimeler de son derece yararsız ve anlamsızdır. Hoş, bu şekilde metotlarla insan belki işkence çekerek bir yabancı dili ÖĞRENEBİLİR (zaten birçoğumuz bu yöntemlerle iyi ya da kötü dil öğrendik), fakat EDİNEMEZ. Zaten doğal yaklaşımın temel ilkelerinin başında edinme ile öğrenme süreçlerini birbirinden ayırmak gelir. Öğrenme bilinçli bir süreçtir. Örneğin, Newton mekaniğini öğrenmek isteyen bir öğrenci, önce Newton mekaniğinin temel esaslarını, kurallarını, gerekli formülleri ve matematiksel altyapısını içeren teorik bilgileri bilinçli olarak hafızasına alır.  Daha sonra bunlarla ilgili bol bol alıştırma yapıp örnekler çözerek konuyu içselleştirmeye çalışır. Klasik metotlarla dil öğrenmeye çalışmak da bu şekilde Newton mekaniğini öğrenmeye çalışmak ile aynıdır. Önce dilin gramer kuralları öğrenilir, sonra bol bol alıştırma yaparak dil öğrenilmeye çalışılır. Krashen’a göre bilinçli olarak öğrenilen gramer kuralları ancak yavaş ve suni konuşma sırasında veya gramer testlerinde ise yaramakta, akıcı ve doğal dil kullanımı sırasında kullanılamamaktadır(Ellidokuzoğlu, 2013).
Doğal Yaklaşımın Mihenk Taşı: DİL EDİNİM CİHAZI : (LAD – Language Acquisition Device-)
    Chomsky’ye göre, yeni doğmuş ve zihinsel gelişimini henüz tamamlamış bir çocuğun birkaç sene zarfında gramer kurallarını çözmesi ve bu sayede dil edinmesi mümkün değildir, zira gramerleri oluşturan mekanizmaları tam olarak çözmek için dilbilimciler bile yüzyıllar harcamaktadırlar.  Normal şartlarda, her doğan çocuk birkaç yıl gibi kısa bir süre zarfında konuşmaya ve konuşulanları anlamaya başladığına göre, bunu ancak doğuştan gelen, dile özgün kurallarla donatılmış içgüdüsel bir sistem sayesinde gerçekleşebiliyor olabilirler. Dolayısıyla, hiçbir gramer kuralı bilmeyen bir bebeğin dili çözmesi için, onun bu edinimini sağlayacak mekanizmanın doğuştan bünyesinde mevcut olması gerekir. İşte bu mekanizma Dil Edinim Cihazı (Language Acquisition Device- LAD) olarak adlandırılan bu cihazdır ve tüm dünya dillerinin iskeletini oluşturan “Evrensel Gramer”i içermektedir. Dünyaya yeni gelmiş bir bebeğin yapması gereken sadece bu iskelete, ortamına (anadiline) uygun bir et giydirmekten ibarettir. Evrensel Gramerin kuralları öylesine soyut ve karmaşıktır ki, dil içgüdüsünden mahrum bir çocuğun bu iskeleti sıfırdan, sadece duyduğu dilsel girdiden (langauge input) deneme yanılma yoluyla çıkarsaması değil birkaç yılda, birkaç yüzyılda dahi mümkün değildir (Ellidokuzoğlu, 2013).
     Dil öğrenilmez, edinilir. Ve bu insan bünyesinin doğal bir aktivitesidir. Yani evrensel ve tüm insanlarda aynı şekilde çalışan bir mekanizma şeklinde dil edinilir. Ben doğduktan sonra Türkçeyi hangi kurallara göre edindiysem, Krashen de İngilizceyi aynı kurallarla edindi. Başka bir deyişle, ben Türkçeyi Türkçe gramer kurallarıyla, Krashen ise İngilizceyi İngilizce gramer kurallarıyla dil edinmedik, ikimiz de evrensel gramer kurallarıyla dil edindik. Ve bunun farkında bile olmadık. Zira “bir şeyi edindiğinizde onun mevcudiyetinin farkında olmazsınız. Varlığı beyninizde bilinçaltı seviyesinde temsil edilir. Çocuklar ana dili edinim yolu ile öğrenirler. Çocuklar ikinci dili de edinim yoluyla öğrenirler. Gençler de dil edinebilirler. Yetişkinler ve yaşlı insanlar dahi dil edinebilirler. Herkes yeni bir dil edinebilir. Beynimizdeki Dil Edinim Aygıtı (Language Acquisition Device) asla çalışmayı durdurmaz, asla ölmez (Krashen, 2011).
      Krashen’in bu görüşünü şöyle bir örnekle açıklayalım. İngilizce “I love my mother” cümlesini kuran bir çocuğu düşünün. Bu cümleyi yapmak için asgari gramer bilgisi olarak, İngiliz dilinde şimdiki zamanın nasıl çekildiğini ve İngilizcede cümle dizilişinin -Subject (I) + Verb  (love) + Object (my mother)- şeklinde olduğunu bilmesi gerekir. Oysa bu küçük çocuk hiçbir kural bilmeden bu cümleyi yapabilmektedir. Demek ki dil edinim cihazı biz farkında olmadan çalışıp görevlerini yerine getiriyor. Aslında bu anlaşılması zor bir durum değil, zira “yarasalar sonarı içgüdüsel olarak kullanabiliyorlarsa, insan yavrusunun dile has içgüdüsel bir cihazı kullanması şaşırtıcı olmasa gerek” (Ellidokuzoğlu, 2013). Tıpkı nefes alıp vermek gibi… Nefes alıp vermek için her defasında bilinçli olarak kendimize komut vermeyiz, otomatik bir mekanizmayla bu sistem çalışır. Ayrıca, benim nefes alıp verme sistemim ile bir İngiliz ya da Almanın sistemi bire bir aynıdır. Dil edinim cihazı da aynı, beynimizin içinde dil edinimi görevini üstlenmiş bir alanıdır ve bilinçaltında hep açık ve çalışır durumda bekler. Bunu bir örnekle açıklayalım. Görsel algılama ve yorumlama işlevlerinin beyinde oksipital loblarda işlendiği serebral lateralizasyon çalışmalarıyla ortaya konulmuştur. Bu kapsamda, bir şeyi görme ve yorumlama işlemi bizim bilinçli bir katkımız olmadan bu lob tarafından gerçekleştirilmektedir. Biz istesek de bu lobun aktivitelerini durduramayız (ilaçlarla bilinçli müdahale hariç). İşte bunun gibi, dil edinim cihazınız da sizin isteminiz dışında çalışır ve isteseniz de düğmesine basıp kapatamazsınız. Ellidokuzoğlu bu bağlamda, “eğer anlaşılabilir girdiye maruz kalırsanız, dil edinmek dışında bir seçeneğiniz yoktur. Beyin bunu sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Dil Edinim Aygıtınızı kapatamazsınız. Nasıl ki bilinçli bir şekilde kalbinizi, böbreklerinizi, karaciğerinizi kapatamıyorsanız Dil edinim cihazınızı da kapatamazsınız. Hoşunuza gitsin gitmesin istem dışı bir şekilde dil edinirsiniz”, diye belirtmektedir (Ellidokuzoğlu, 2013).
    Dil edinim cihazı sadece bebeklerin dil ediniminde değil, çocukların ve yetişkinlerin ikinci dil edinimlerinde de çalışan mekanizmadır, zira yapılan çalışmalar bu cihazın sadece çocuklukta değil, yaşam boyu hep açık ve çalışır olduğunu göstermiştir. “Yetişkinlerin ikinci dilde hayal kırıklığına uğramalarının sebebi Dil edinim cihazının işlevselliğini yitirmesinden çok harekete geçirilemeyişidir. Uygun ortam ve uyarıcılar sağlandığında Dil edinim cihazı harekete geçmekte ve anadil edinimine benzer bir şekilde yeni dilin kurallarını edinmektedir” (Ellidokuzoğlu, 2013).
Eğer bizde dil edinimi için gerekli doğal bir cihaz varsa dil edinmek için işkence çekmeye ne gerek var?
     Dil edinimi cihazınız olduğu halde kullanmıyorsanız ya da kullanılması için uygun ortam yaratmıyorsanız, bu durum aynen şuna benzer: Bilgisayarınızda bir Word dosyası var ve siz bu dosyayı açmak istiyorsunuz. Fakat küçük bir sorun var, bilgisayarınızda Word dosyasını açacak Office programı yüklü değil. Bu durumda yapmanız gereken, saatlerce uğraşıp işkence çekerek o dosyayı alternatif bir programla açmaya çalışmak için çırpınmak mıdır, yoksa Office programını yükleyip işi kısa sürede ve doğru bir şekilde çözmek midir? İşte o açmaya çalıştığınız ve açamadığınız Word dosyası, sizin öğrenmeye çalıştığınız yabancı dildir. Office programı ise sizin dil edinim cihazınızdır. İnanın, DOĞAL YAKLAŞIM’la yabancı dil edinmek bu kadar kolay, zahmetsiz ve etkin bir yöntemdir. Dil öğrenmeye başlayanların başlangıçta tek yapmaları gereken, okuduğunu ve duyduğunu anlamaya dair anlaşılabilir mesajlarla dolu aktiviteler yapmaktır. Üstüne üstlük dil edinimini sağlayan bu yazılım (dil edinim cihazı) örnek olarak verdiğim Office programından daha avantajlı, zira Office yazılımını para verip sonradan yüklemeniz gerekirken, dil edinim cihazı yazılımı doğuştan beynimizde yüklü.  O, bize genetik miras olarak verilen ücretsiz sahip olduğumuz bir aygıt. Tek yapmamız gereken bu cihazı etkin kullanacağımız bir yol takip ederek yabancı dil edinmek.
Dil edinim cihazını baz alan DOĞAL YAKLAŞIM metodunun sihirli iksiri nedir?
      Bu iksir, çok kısa ve net bir şekilde “Anlaşılabilir Mesaj Yağmuru” dur. Bu noktada şunun ayrımını iyi yapmak gerekir, “Mesaj Yağmuru” değil, “Anlaşılabilir Mesaj Yağmuru”… Dili edinmek için, LAD’a ulaşan mesajların mutlaka anlamlı mesajlar olması lazım. Buradan söylemek istediğim şu: Bu verdiğim bilgiler ışığında, Doğal Yöntemle İngilizce öğrenmek isteyen bir kişi, “Dil edinim cihazım demek ki hep açık, o zaman İngilizce yayın yapan bir radyo açıp gece gündüz dinlersem Dil edinim cihazım bu dinlediklerimi kayıt yapar ve İngilizceyi edinirim” diyemez. Derse de hüsrana uğrar. Dil edinimi bilinçsizce gelişen bir süreçtir fakat bu edinimi sağlayacak eğitim süreci bilinçli olarak organize edilmelidir. Radyodan bu şekilde kulağımıza gelen mesajlar anlamsızdır, fakat aynı mesajları jest, mimik, ses tonu ve diğer tüm eğitim materyalleriyle anlamı hale getirerek bize ulaştıran bir öğretmenin mesajları anlaşılabilir formdadır. İşte doğal yaklaşımla dil ediniminde esas olan mesajlar bu şekilde anlaşılabilir forma sokulmuş mesajlardır. Bu mesajlar çok fazla olacak, yağmur gibi yağacak yabancı dil edinmek isteyen öğrencilerin üzerine. Dil edinmek isteyen kişi sürekli bu anlaşılabilir mesajlara maruz kalacak, tıpkı yeni doğan çocuğun annesinden aldığı anlaşılabilir mesajlar gibi. Dikkat ederseniz, anne mesajını bebeğine anlamlı hale sokmak için şekilden şekilde girer.
      Önceki paragraflarda, Dil Edinim Cihazı, tüm dünya dillerinin iskeletini oluşturan “Evrensel Gramer iskeleti”ni içerir diye belirtmiştim. İşte, çevreden aldığımız anlaşılabilir mesajlar bu iskelete, uygun et demektir. Mekanizma son derece basit: Dil edinim cihazı bu anlaşılabilir mesajları sürekli alıp kaydedecek, böylece iskelet yavaş yavaş etlenerek vücut oluşmaya başlayacak, yani dil edinilmeye başlayacak. Bu metotla dil edinmek için başlangıçta hayati öneme haiz olan aktiviteler dinlediğini anlama ve okuduğunu anlama aktiviteleridir.  Sözlü ifade ve yazılı ifade becerilerinin gelişimi sonraya bırakılır. Böylece, Latent dönem dediğimiz dil ediniminin kuluçka döneminde, kendisine ulaşan anlamlı mesaj bombardımanlarının dil edinim cihazı tarafından yakalanması suretiyle öğrencinin sözlü ve yazılı anlama becerileri gelişir. Bebeklerde dil edinimi için gerekli olan bu latent dönem yaklaşık 2 yıldır. Bu süre zarfında dil edinim cihazı bir kayıt cihazı gibi anlamlı mesajları üst üste bindirerek dilin oluşumunu tamamlar. Ana dilini öğrenmiş, ikinci bir dil (yabancı dil) öğrenmek isteyen çocuk ve yetişkinlerin ise bu latent dönemi daha da kısadır, çünkü hayata dair tecrübeleri oluşmuş, muhakeme güçleri ve zihinsel kapasiteleri artmıştır. Mekanizmasını kısaca anlattığım bu süreç İngilizce için yapılırsa İngilizce, Fransızca için yapılırsa Fransızca edinmiş olacağız. Krashen bu konuda, “Dili hepimiz aynı şekilde öğreniriz… Bu da onu anlamaktan geçer. Hepsi bu. Dil eğer onu anlayabilirsek edinilir. Dil, insanların bize ne dediğini veya okuduğumuzu anlayabilirsek edinilir. Önemli olan karşımızdakinin bir şeyi nasıl söylediği değil, ne dediğidir. Buna Anlaşılabilir Girdi (Comprehensible Input) deriz”, diye belirtmektedir (Krashen, 2011).
      Bu aşamada bir sözüm de, “uykuda İngilizce” ve benzeri adlarla piyasaya sürülen yöntemlere olacak. Bu şekilde dil öğrettiklerini iddia edenler ve bunu doğal yaklaşım yönteminin bir sonucu gibi sunanlar, ya doğal yaklaşımı hiç bilmiyorlar, ya da insanları bu şekilde kandırmaları kolay oluyor. Kulağına kulaklık takıp sürekli yabancı dilde dinleme yapmak (dil öğrenmeye yeni başlayanlar için söylüyorum), uykuyu bırakın, uyanıkken bile faydasızdır, zira bu mesajlar anlaşılabilir girdi olmadıklarından, dil edinim cihazı bunları evrensel gramer iskeletini ete kemiğe büründürecek veriler olarak kaydetmez. Krashen bu konuda, “Dili yalnızca ve yalnızca tek bir şekilde edinebiliyoruz, kaygı seviyesi düşük iken anlaşılabilir girdi aldığımızda”, diye belirtmektedir (Krashen, 2011).
Peki, Doğal Yaklaşımın öngördüğü edinim ortamı neresidir? Doğal olduğuna göre, o dilin konuşulduğu ülke midir?  Yani ben İngilizce edinmeye başlamak istiyorsam, dil edinim cihazımın faaliyetleri için en ideal ortam İngiltere’midir?
      İngiltere olması sağduyuya uygun görünüyor zira en fazla İngilizce mesaja orada maruz kalabilirim. Fakat bu noktada sağduyumu bırakıp şu gerçeği aklıma sokmam lazım: Ben İngilizce bilmiyorum, sıfırdan yeni başlayacağım. İngilizce bilmiyorum demek, İngiliz dilinde duyacağım tüm mesajlar bana anlamsız gelecek demektir (en azından başlangıçta).  İngiltere’de benim için mesajlar tabii ki çok olacak fakat bunlar anlaşılabilir girdi olmayacak. Bu aynen şu duruma benzer: İngiltere’ye gittiniz, her taraf et ürünleriyle dolu fakat siz vejetaryensiniz. Bu durumda etin bolluğu sizin için hiçbir anlam ifade etmeyecek ve siz doğal olarak aç kalacaksınız. O halde doğal yaklaşım metoduyla dil edinimine başlamanın en iyi ortamı o dilin konuşulduğu ülke değil, o dile dair mesajların pedagojize edilerek anlamlı hale getirildiği SINIF ORTAMIDIR. Adına biraz ters gibi görünse de, doğal yaklaşım, dil edinimine başlangıç için o dilin konuşulduğu ülke olan doğal ortamı değil, suni sınıf ortamını esas alır. Çünkü mesajların bol olmasının yanında, bir de anlaşılabilir girdiler olması gerekir. Bu noktada şunun ayrımını çok iyi yapmak gerekir: Doğal yaklaşım yabancı ülkeye gitmek dil edinimi için faydasızdır demiyor, başlangıç düzeyi için faydasızdır diyor. Yoksa orta ve ileri düzeyde yabancı ülkeye gitmek son derece faydalıdır, zira bu seviyelerde etraftan duyduklarınızın büyük bir bölümü sizin için anlaşılabilir girdidir. Bunu daha iyi anlatabilmek için, doğal yaklaşımın kurucusu olan Krashen’in Türkiye’de verdiği konferansta söylediklerini kendi cümleleriyle nakledeceğim:
“Dil öğrenmeye yeni başlayanların yeri yabancı dil sınıflarıdır. Yeni başlayanlar için 45 dakikalık ders, o dilin konuşulduğu ülkede günlerce kalmaktan daha çok anlaşılabilir girdi sağlayacaktır. Şimdi bunu ben Türkçede yaşıyorum. Şu ana kadar her yerde saatlerce Türkçe duydum. Bu bana defalarca olmuştur. Dilini bilmediğim bir ülkeye gittiğimde, ilk beş günde 3 kelime öğrenirim ve bir hafta sonra 2 tanesini unuturum. Siz de benzer tecrübeler yaşamışsınızdır. İyi bir dil sınıfında ilerleme kaydetmeniz kaçınılmazdır. Dış dünya size bol bol verecektir. Benim Mandarin Çincesiyle olan tecrübelerim: Pek çok kez Tayvan’a gittim. 2000 yılından beri yılda bir ya da iki kez Tayvan’a giderim. Konferanslar ya da insanlarla tanışmak amacıyla giderim ve orada iyi ilişkiler içinde bulunduğum aileler var. Bu nedenle Mandarin dili ile çevrilmiş durumdayım. Tayvan’da 3 ay kaldıktan sonra Mandarin dilinde söyleyebildiğim ve anlayabildiğim tek şey “dondurmayı severim” anlamına gelen cümleydi. Bunları bilmek güzel ama aslında bana daha önce de söylendiği gibi diğer bir dilde öğrenmem gereken ilk cümle “arkadaşım ödeyecek” tir. Daha sonra 9 saatlik oldukça anlaşılabilir ve çok iyi öğretilen bir dil kursu aldım. İlk 5, ilk 3 dakikada Tayvan’da bulunduğum bütün zamanlardan daha fazla anlaşılabilir girdi aldım. Bu nedenle dil sınıfları dile yeni başlayanlar için o dilin konuşulduğu ülkede bulunmaktan çok daha iyi ortamlardır. Dil sınıflarını amacı, o ülkede bulunabileceğin ortamlara öğreniciyi koymak, dili kullanmak ve otantik girdileri anlamak, o dili konuşanla konuşabilmek, televizyonu ve filmleri anlayabilmek ve okumaktır. Daha sonra kendi başınıza ilerleyebilirsiniz.” (Krashen, 2011).
       Sonuç olarak, dil öğrenme konusunda günümüze kadar pek çok yöntem geliştirilmiştir. Her yeni gelen metot bir eskisini tamamen çöpe atmaktansa, onun eksik yönlerini tamamlamış ve kendi yenliklerini entegre etmiştir. Doğal yaklaşımın diğer tüm dil örenme metotlarından farkı, bize elimizde var olanı kullanmamızı söylüyor olmasıdır. Yabancı dil edinmek için olağanüstü mekanizmalar, çok çaba gerektiren öğretim yöntemleri oluşturmaya ve dil öğrenmeye çalışanlara işkence çektirmeye gerek yok.  Beynimizde zaten doğuştan bize bir genetik hediye olarak verilmiş dil edinim cihazımız var. Bu aygıt biz istesek de istemesek da hep faal, hep iş başında. O takdirde tek yapılması gereken, ona uygun ortamda, nitelik ve nicelik olarak yeterli miktarda anlaşılabilir girdi sağlamak.
     Ağır bir yükü kaldırmanız gerekiyor. Elinizde de bir kaldıraç var. Fakat siz bu kaldıraç aygıtını kullanmayıp ısrarla kollarınızın gücüyle bu işi halletmeye çalışıyorsunuz. O halde doğal yaklaşımla dil edinmeye değil, klasik metotlarla dil öğrenmeye çalışıyorsunuz demektir. İşte o ağır yük, öğrenmeye çalıştığınız yabancı dil, kaldıraç ise sizin dil edinim cihazınızdır. Kullanıp kullanmamak ise sizin tercihiniz.
 
KAYNAKLAR
 Ellidokuzoğlu, H. (2013), Yabancı Dil Öğreniminde Temel Prensipler. http://naturalway.awardspace.com/articles/article001tr.htm
 Karshukova, L. (2004), Trois théories d’enseignement des langues étrangerès: méthode traditionnelle, approche naturelle et approche « Fonctionnelle-Notionnelle», yayınlanmış yüksek lisans tezi, McMaster Universitesi, Ontario.
 Krashen, S. (1975). The critical period/or language acquisition and its possible bases. In D. Aaronson & R Rieber (eds.), Developmental Psycholinguistics and Communication Disorders. New York: New York Academy of Sciences, 211-24.
 Krashen, S. D. (1983), The natural approach: language acquisition in the classroom / Stephen D. Krashen and Tracy D. Terrell. Oxford [Oxfordshire]; New York: Pergamon Press; San Francisco: Alemany Press.
 Krashen, S. D. (2011), Krashen tarafından Kara Harp Okulunda Gerçekleştirilen Seminer notları.
 Terrell, T.D. (1977), A natural approach to the acquisition and learning of a language, Modern Language Journal 61, 325-336.

[1] Dr. Alparslan Eyüpoğlu İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ’nde yüksek lisans, GAZİ ÜNİVERSİTESİ FRANSIZCA ÖĞRETMENLİĞİ bölümünde yüksek lisans ve HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ FRANSIZ DİLİ EĞİTİMİ bölümünde doktora eğitimini tamamlamış olup, TÜBİTAK yurtdışı araştırma bursu kazanarak Kanada LAVAL ÜNİVERSİTESİ’nde “Dilsel Aktiviteler üzerine Disiplinler arası Araştırmalar Merkezi (CIRAL)” bünyesinde misafir araştırmacı olarak dilbilim alanında bilimsel çalışmalar yapmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder