CENGİZ Aytmatov, Türk asıllı bir Kırgız yazarı. Bugün dünyanın en çok okunan ediplerinden biri de o. Romanlarının yüzyirmibeş dile çevrildiğini bilmelisiniz. Bizim edebiyat çevirilerimiz de onu yakından tanıyor.
Cengiz Aytmatov, geçenlerde çok önemli bir teklifte bulundu. İkiyüz milyonluk Türk Dünyası'nın yetmiş milyonu Anadolu'da yaşıyor. Aytmatov bu hususu dikkate alarak dedi ki:
- Türk Dünyası, ortak bir dille iletişim sağlamalı. Bu ortak dil, Türkiye Türkçesi olmalı. Her Türk Cumhuriyeti, kendi ülkesinde kendi Türkçe'siyle düşünüp konuşmalı; ama bütün Türk Dünyası'nda anlaşma, haberleşme Türkiye Türkçesi'yle yapılmalı.
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Resulzade de, birkaç yıl önce aynı değerlendirmesiyle fikir-sanat ve siyaset dünyamıza seslenmişti.
Birlik çağrısı
TÜRK Dünyası'nın ortak bir dille düşünüp konuşması çok daha eskilere dayanıyor. İstanbul'da basılan bir gazetede, Çin sınırındaki Turfan çobanları tarafından da okunup anlaşılmasını isteyen, Kırım Türkleri'nden Gaspıralı İsmail Bey'dir. Onun, 1883-1918 yılları arasında tek başına çıkardığı Tercüman gazetesinde, gerçekleştirmek istediği büyük dava meşhurdur: Dilde birlik, fikirde birlik, işde birlik
Bugün, Türkiye dışındaki Türk Cumhuriyetleri'nin ilim, fikir, sanat ve siyaset adamları, utanç verici bir dil çarpıklığı içinde bulunmaktadırlar. Türkmenler, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Tatarlar, Uygurlar, Azeriler bir araya geldikleri zaman birbirleriyle Rusça konuşup anlaşmaktadırlar.
Bu neden böyle? Evvela, dilin bir millet hayatında varlık sebebi olduğunu bilen ve Türk birliğinden rahatsızlık duyan devlet ve siyaset adamları, Türk topluluklarının ortak bir alfabe kullanmalarını ve ortak bir dille konuşmalarını şiddetle önlemeye çalışmışlardır. Bu devletlerin başında hem Çarlık Rusya, hem de Sosyalist Rusya bulunuyor.
Bizim bazı devlet ve siyaset adamlarımız da Türk Dünyası'nın kültür birliğinden çok korkmuşlardır. Milli sınırlarımızın dışında kalan Büyük Türk varlığını hep görmezlikten gelmişlerdir. Türkiye'de, Azerbaycan ve Türkistan Türkleri'ne muhabbet duyan her Türk'ü, ırkçılıkla, Turancılıkla, kafatasçılıkla, faşistlikle suçlamışlardır. Bu korkunç gafletin ihanete varan noktasında, dünya Türklüğü'yle Türkiye Türklüğü'nün ortak kelimelerini çok sistemli bir şekilde, dilimizden tasfiye etmeye girişmişlerdir.
Gaspıralı İsmail'in, Anar Resulzade'nin, Cengiz Aytmatov'un Ziya Gökalp'in, Ömer Seyfettin'in, Nihal Atsız'ın, Cemil Meriç'in, Arif Nihat Asya'nın istedikleri ortak dil, zengin ve yaygın bir Türkçe ne ile olur? Ortak kelimelerle olur. Pekii Türkiye, Türk topluluklarıyla aramızdaki ortak kelimeler konusunda ciddiyet gösteriyor mu? Hayır göstermiyor! Ortak kelimelerimize karşı zaman zaman yobazca bir tavır takınılıyor.
8 katlı apartman
BU konu, 5-10 makaleye bile sığmayacak nisbette büyük ve önemlidir. Ben, 1980'li yıllarda Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelen şair dostum Memmed Aslan'ın bir benzetmesi ve sorusuyla makaleyi özetlemeye çalışacağım...
Memmed Aslan Kültür Bakanlığımızdaki bir sohbette bazı genel müdürlerimize ve daire başkanlarımıza dedi ki:
- Kabul edin ki, 8 katlı bir apartmanda birlikte oturuyoruz. Birinci katta Türkiye Türkleri bulunuyor. İkinci katta Azerbaycan Türkleri var. Bizim üstümüzde de Türkmenler, Tatarlar, Uygurlar, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar oturuyorlar. Şimdi siz diyorsunuz ki biz kendi katımız üzerinde istediğimiz tasarrufta bulunma hakkına sahibiz! Bize kimse karışamaz! Böyle söylüyor ve elinize aldığınız balyozla başlıyorsunuz bazı ana duvarları yıkmaya. Sizin böyle bir tasarrufta bulunma hakkınız var mı? Ana duvarlar yıkıldıktan sonra bu 8 katlı apartmanı nasıl ayakta tutabiliriz? Bahsettiğim ana duvarlar, bizim binlerce yıldan beri kullandığımız ortak Türkçe'mizdir, ortak kelimelerimizdir. Bakın şimdi, bütün kelimesi tamamen Türkçe bir kelimedir ve bütün Türk dünyasında bilinen, sevilen, kullanılan bir kelimedir. Siz neden bu güzelim kelimeyi dilinizden atarak tüm diyorsunuz. Biz hürriyet diyoruz, Özbekler, Uygurlar, Tatarlar da hürriyet diyorlar. Türkmenler, Kazaklar, Kırgızlar, Azeriler ise azatlık. Bu özgürlük ucubesini nerden çıkardınız.
Biz millet diyoruz, Türkmenler, Özbekler, Uygurlar, Tatarlar da bizim gibi millet diyorlar. Siz niçin Moğul'un ulus kelimesine sarılıyorsunuz?
Bütün Türk Cumhuriyetleri delil diyor, cevap diyor, sebep, akıl, hikaye, ruh, şart, inşallah, ilham, kitap, mesela diyor, siz neden ağzınızı kanıt diye, yanıt, neden, us, öykü, tin, koşul, umarım, esin, betik, örneğin diye açıyorsunuz? Bu gafletin bizi hangi çıkmazlara sokacağını hiç düşünmüyor musunuz?
Düşünüyor muyuz acaba?
Memmed Aslan'a, Anar'a, Cengiz Aytmatov'a selam, sevgi ve de saygı...
- Türk Dünyası, ortak bir dille iletişim sağlamalı. Bu ortak dil, Türkiye Türkçesi olmalı. Her Türk Cumhuriyeti, kendi ülkesinde kendi Türkçe'siyle düşünüp konuşmalı; ama bütün Türk Dünyası'nda anlaşma, haberleşme Türkiye Türkçesi'yle yapılmalı.
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Resulzade de, birkaç yıl önce aynı değerlendirmesiyle fikir-sanat ve siyaset dünyamıza seslenmişti.
Birlik çağrısı
TÜRK Dünyası'nın ortak bir dille düşünüp konuşması çok daha eskilere dayanıyor. İstanbul'da basılan bir gazetede, Çin sınırındaki Turfan çobanları tarafından da okunup anlaşılmasını isteyen, Kırım Türkleri'nden Gaspıralı İsmail Bey'dir. Onun, 1883-1918 yılları arasında tek başına çıkardığı Tercüman gazetesinde, gerçekleştirmek istediği büyük dava meşhurdur: Dilde birlik, fikirde birlik, işde birlik
Bugün, Türkiye dışındaki Türk Cumhuriyetleri'nin ilim, fikir, sanat ve siyaset adamları, utanç verici bir dil çarpıklığı içinde bulunmaktadırlar. Türkmenler, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Tatarlar, Uygurlar, Azeriler bir araya geldikleri zaman birbirleriyle Rusça konuşup anlaşmaktadırlar.
Bu neden böyle? Evvela, dilin bir millet hayatında varlık sebebi olduğunu bilen ve Türk birliğinden rahatsızlık duyan devlet ve siyaset adamları, Türk topluluklarının ortak bir alfabe kullanmalarını ve ortak bir dille konuşmalarını şiddetle önlemeye çalışmışlardır. Bu devletlerin başında hem Çarlık Rusya, hem de Sosyalist Rusya bulunuyor.
Bizim bazı devlet ve siyaset adamlarımız da Türk Dünyası'nın kültür birliğinden çok korkmuşlardır. Milli sınırlarımızın dışında kalan Büyük Türk varlığını hep görmezlikten gelmişlerdir. Türkiye'de, Azerbaycan ve Türkistan Türkleri'ne muhabbet duyan her Türk'ü, ırkçılıkla, Turancılıkla, kafatasçılıkla, faşistlikle suçlamışlardır. Bu korkunç gafletin ihanete varan noktasında, dünya Türklüğü'yle Türkiye Türklüğü'nün ortak kelimelerini çok sistemli bir şekilde, dilimizden tasfiye etmeye girişmişlerdir.
Gaspıralı İsmail'in, Anar Resulzade'nin, Cengiz Aytmatov'un Ziya Gökalp'in, Ömer Seyfettin'in, Nihal Atsız'ın, Cemil Meriç'in, Arif Nihat Asya'nın istedikleri ortak dil, zengin ve yaygın bir Türkçe ne ile olur? Ortak kelimelerle olur. Pekii Türkiye, Türk topluluklarıyla aramızdaki ortak kelimeler konusunda ciddiyet gösteriyor mu? Hayır göstermiyor! Ortak kelimelerimize karşı zaman zaman yobazca bir tavır takınılıyor.
8 katlı apartman
BU konu, 5-10 makaleye bile sığmayacak nisbette büyük ve önemlidir. Ben, 1980'li yıllarda Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelen şair dostum Memmed Aslan'ın bir benzetmesi ve sorusuyla makaleyi özetlemeye çalışacağım...
Memmed Aslan Kültür Bakanlığımızdaki bir sohbette bazı genel müdürlerimize ve daire başkanlarımıza dedi ki:
- Kabul edin ki, 8 katlı bir apartmanda birlikte oturuyoruz. Birinci katta Türkiye Türkleri bulunuyor. İkinci katta Azerbaycan Türkleri var. Bizim üstümüzde de Türkmenler, Tatarlar, Uygurlar, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar oturuyorlar. Şimdi siz diyorsunuz ki biz kendi katımız üzerinde istediğimiz tasarrufta bulunma hakkına sahibiz! Bize kimse karışamaz! Böyle söylüyor ve elinize aldığınız balyozla başlıyorsunuz bazı ana duvarları yıkmaya. Sizin böyle bir tasarrufta bulunma hakkınız var mı? Ana duvarlar yıkıldıktan sonra bu 8 katlı apartmanı nasıl ayakta tutabiliriz? Bahsettiğim ana duvarlar, bizim binlerce yıldan beri kullandığımız ortak Türkçe'mizdir, ortak kelimelerimizdir. Bakın şimdi, bütün kelimesi tamamen Türkçe bir kelimedir ve bütün Türk dünyasında bilinen, sevilen, kullanılan bir kelimedir. Siz neden bu güzelim kelimeyi dilinizden atarak tüm diyorsunuz. Biz hürriyet diyoruz, Özbekler, Uygurlar, Tatarlar da hürriyet diyorlar. Türkmenler, Kazaklar, Kırgızlar, Azeriler ise azatlık. Bu özgürlük ucubesini nerden çıkardınız.
Biz millet diyoruz, Türkmenler, Özbekler, Uygurlar, Tatarlar da bizim gibi millet diyorlar. Siz niçin Moğul'un ulus kelimesine sarılıyorsunuz?
Bütün Türk Cumhuriyetleri delil diyor, cevap diyor, sebep, akıl, hikaye, ruh, şart, inşallah, ilham, kitap, mesela diyor, siz neden ağzınızı kanıt diye, yanıt, neden, us, öykü, tin, koşul, umarım, esin, betik, örneğin diye açıyorsunuz? Bu gafletin bizi hangi çıkmazlara sokacağını hiç düşünmüyor musunuz?
Düşünüyor muyuz acaba?
Memmed Aslan'a, Anar'a, Cengiz Aytmatov'a selam, sevgi ve de saygı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder