Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

25 Kasım 2013 Pazartesi

Stephen Krashen'in "Yabancı Dil Ediniminde İlkeler ve Uygulamalar"ına bir Özet

Kitabın özünü şu alıntı ile yakalayabiliriz:

“Teorinin anlatmak istediği; dil edinimi, anadil yada yabancı dil, gerçek mesajların anlaşılması ve dil edinen kişinin ‘savunma pozisyonunda’ olmaması halinde gerçekleşir...
Dil edinimi gramer kurallarının bilinçli olarak fazlasıyla kullanımı ve sıkıcı kalıpları gerektirmez. Ancak bir gecede gerçekleşmez tabiki. Gerçek dil edinimi yavaş bir süreçtir ve konuşma becerileri, şartlar mükemmel dahi olsa, dinleme becerilerinden bariz bir süre sonra gerçekleşir. En iyi yöntemler gergin olmayan ortamlarda, öğrencinin duymak isteyeceği ‘anlaşılır mesaj’ sağlayanlarıdır. Bu metodlar üretimin, iletişime yönelik ve anlaşılır yeterli mesaj alımıyla gerçekleşeceği, üretimin dayatılması ve yanlışların düzeltilmesinin bir işe yaramayacağının bilincinde olarak öğrencileri yabancı dilde erken üretime zorlamaz, ‘hazır’ olduklarında üretmelerine izin verir.”

Yabancı dil edinimi konusunda beş temel hipotez mevcuttur.

1. EDİNME-ÖĞRENME AYRIMI (THE ACQUISITION-LEARNING DISCTINCTION)

Yetişkinler bir dilde yetkinlik kazanmak için iki farklı yok takip edebilir: dil öğrenme ve dil edinme.
Dil edinimi bir çocuğun dil öğrenmesinden çok ta farklı olmayan bilinç altı bir süreçtir. Dil edinim süreci içindekiler dilbilgisi kurallarının farkında değildir ancak, daha ziyade neyin doğru olduğuna dair bir “his” geliştirirler. “Teknik olmayan bir ifadeyle edinme ‘dili kapma’dır.”

Dil öğrenimi, buna mukabil, “yabancı bir dile ait bilinçli bilgidir, kuralları bilme, farkında olma ve bunlar hakkında konuşabilmektir.” Böylelikle dil öğrenimi bir dil hakında birşeyler öğrenmeye benzetilebiler.

Edinme-öğrenme ayrımı hipotezi, yetişkinlerin çocuklarda olan dil edinme yeteneğini kaybetmediğini iddia eder. Yanlış düzeltiminin çocukların anadillerini öğrenmelerinde çok az etkisi olduğu ispatlanmıştır böylelikle yanlış düzeltiminin dil ediniminde çok az etkisi söz konusudur diyebiliriz.

2. DOĞAL SIRA HİPOTEZİ (THE NATURAL ORDER HYPOTHESIS)

Doğal sıra hipotezi dilbilgisi yapılarının edinilmesinin tahmin edilebilir bir sıra dahilinde gerçekleştiğini söyler. Herhangi bir dilde, öğrenen kişinin ana dili etkili olmaksızın bazı yapılar erken edinilirken bazıları daha geç olur. Ancak bu, dilbilgisinin bu doğal edinim sırası takip edilerek öğretilmesi gerektiği anlamına gelmez.

3. MONİTÖR HİPOTEZİ (THE MONITOR HYPOTHESIS)

Bir kimsenin bilinçaltı yoluyla öğrendiği dil “yabancı dildeki konuşmalarımızda söz sahibidir ve akıcılıkta etkilidir”, ancak bilinçli olarak öğrenilen dil, düşünme ve düzenleme için yeterince vakit olduğu durumlarda bir editör gibi hareket eder, şekle odaklanır, kuralları bilir, mesela bir dil sınıfında gramer testinte olduğu gibi yada dikkatle bir kompozisyon yazarken. Bu bilinçli editör Monitör olarak adlandırmaktadır.

Her birey monitörünü farklı şekillerde, başarı dereceleri farklı olmak üzere kullanır. Aşırı monitör kullanıcıları monitörlerini her zaman kullanmak ister ve nihayetinde “doğruluğa o kadar önem verirler ki kesinlikle akıcı konuşamazlar”. Yetersiz monitör kullanıcıları ya dili bilinçli olarak öğrenmemiştir yada dile ait bilinçli bilgilerini kullanmamayı tercih eder. Başkalarının düzeltmeleri bunlar üzerinde etkili olmasa da bir doğruluk “hiss”i ile genellikle kendi yanlışlarını düzeltirler.

Öğretmenler “gerekli olduğunda ve iletişime engel olmadığında monitörünü kullanan” ideal monitör kullanıcıları yetiştirmeyi hedeflemelidir. “Bunlar normal konuşmalarında bilinçli gramer bilgisini kullanmazlar, ancak yazıda ve planlı konuşmalarda kullanırlar. “İdeal monitör kullanıcıları öğrendikleri yetkinliği edindikleri yetkinliği tamamlamak üzere kullanırlar.”

4. MESAJ HİPOTEZİ (THE INPUT HYPOTHESIS)

Mesaj hipotezi dil edinimi sürecindeki bir bireyin zamanla nasıl yetkinlik kazandığı sorusuna cevap verir. Bu hipopotez, “i seviyesi”nde olan birinin “i+1 seviyesi”nde anlaşılabilir mesajlar alması gerektiğini söyler. “Bizler, diğer bir ifadeyle, ancak şu anki seviyemizin biraz üzerinde yapılar içeren bir dili anladığımızda edinim gerçekleşir.” Dinlediğimiz yada okuduğumuz dilin bağlamı ve dünyaya dair genel bilgilerimizi kullanmamız suretiyle bu anlayış mümkün olabilir.

Ancak, tam olarak i+1 seviyesinde mesajlar alma yerine yada bize i+1 seviyesinde gramer kuralları öğretecek bir öğretmen bulma yerine anlaşılır konuşmalara odaklanmalıyız. Bunu yaparsak ve bu tür yeterince mesaj alırsak zaten aslında i+1 seviyesini geçmiş oluruz. “Üretme becerisi, ortaya çıkar. Doğrudan öğretilmez.”

Bu hipotezin delilleri bir yetişkinin çocukla konuşmasının, bir öğretmenin dil öğrencisiyle konuşması ve yabancı bir konuşma arkadaşının bir dil öğrencisiyle konuşmasının etkinliğinde bulunabilir.
Bu hipotezin bir sonucu da dil öğrencilerine başlangıç itibariyle bir dilde üretime geçmeden önce, edindikleri yetkinliği şekillendirdikleri bir “suskunluk dönemi” verilmesi gerektiğidir.

Dil edinenler bir dilde edindiklerinin ötesinde istihsale çalışırlarsa anadillerinde edindikleri kuralları uygulamaya yönelirler, bu şekilde iletişim kurabilirler ancak yabancı dilde ilerleme katedemezler.

5. ETKİN FİLTRE HİPOTEZİ (THE AFFECTIVE FILTER HYPOTHESIS)

Motivasyon, öz-güven ve endişe, alınan anlamlı mesajların kalıcılığı ve kuvvetini artırmak yada düşürmek suretiyle dil edinimini etkiler.

Yabancı dil öğrenme konusunda bu beş hipotez şu şekilde özetlenebilir: “1. Edinim öğrenmeden daha önemlidir. 2. Edinmek için iki şart gereklidir. İlki anlaşılır (yada daha iyisi anlaşılan) ve öğrencinin mevcut seviyesinin biraz üzerinde mesaj, ikincisi mesajın ‘içeri’ girmesine olanak tanıyacak nitelikte bir filtre.

Bu bulgular ışığında sınıf içi dil eğitimi faydalı olur mu? sorusu akıllara geliyor. Sınıf içi eğitim “gerçek dünya”dan mesaj alabilecek dil seviyesine sahip olmayan yada gerçek hayatta insanlarla iletişim kurma gibi bir imkanı olmayan öğrencilere gerekli miktarda anlaşılabilir mesaj sunuyorsa faydalı olur. Ayrıca öğrencilere, dış dünyadan daha iyi faydalanmaları için iletişim vasıtaları sunması halinde faydalı olabilir ve Monitor kullanıcılarına bilinçli öğrenme konusunda yararlı olur.

Dil yetkinliği derecesi ile sınıfta yada bir dilin konuşulduğu yerde bulunma süresi, öğrencinin yaşı ve kültüre aşina oluşu arasında kıyaslamalar yapan çok sayıda araştırma çalışması yapılmıştır. Bu araştırmaların sonuçları yukarıdaki hipotezlerle örtüşmektedir: gergin olmayan ortamlarda alınan anlaşılır mesaj ne kadar çok olursa edinilen dil yetkinliği o kadar fazla olur.
Reid Wilson
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts