Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Şiirlerinde

(Türkoloji, C.XIV, S.1, Ankara 2001, s.239-254)


Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Şiirlerinde

Işık ve Renk Unsuru

Mitat DURMUŞ*
Şairin kimliği bir anlamda şiir dilinde saklıdır. Çünkü dil içerisinde mevcut olan

unsurlar, şairin gizli benini anlatan öğelerdir. Gönderici durumunda olan şair, şiir dili

içerisinde, mizacını, kültürünü, içinde bulunduğu ruh halini, niyetini, kendi kabuller

dünyasına ait unsurları, alıcı durumundaki insanlarla kuracağı ilişkisini dilin sunduğu

imkanlar arasından yapacağı seçkilerle belirlemiş olur. Prof. Dr. Şerif Aktaşın: “Üslup

ferdidir, kaynağını yazarın mizacından ve tecrübesinden alır. O, yazarın gizli ve şahsî

mitolojisine uzanan kendi kendine yeten bir dildir”1 ifadesinde saklı olan hüküm, bizi

sanatkarın üslubundan hareketle onun mitolojisine davet eder.

Şairin mitik kullanımlarından, karakterine özgü özelliklerin yakalandığı bir diğer

unsur, şiirinde yer verdiği ışık ve renk dağılımının belli bir odakta toplanarak ifadeler

dünyasına açılmasıdır. Kimi renklerin sıkça işleniyor olması bizi, şairin kabuller dünyasına

götürür. Türk edebiyatında renk unsurunun yoğun bir şekilde şiir dizelerine yansıtıldığını

en fazla gördüğümüz şair, kanaatimizce Bedri Rahmi Eyüboğlu’dur. Onun şiirlerinde

rengin böylesine yoğun bir şekilde kullanılıyor olması, bize göre iki sebebe dayanır.

Birincisi ve en önemlisi, Eyüboğlu’nun bir ressam olmasıdır. Diğer sebep ise, edebi

şahsiyetindeki rintçe tavrın Anadolu’ya şair-ressam gözü ile açılıyor olmasıdır.

Anadolu’daki kilim örneklerinden, mimarideki çini motiflerine varıncaya kadar geniş bir

dağılım alanı bulan kültürel zenginlik, Bedri Rahmi’nin şiirinde kendini gösterir.

Şiiri şekil bulmuş resim, resmi şekillenmiş şiir”2 olarak değerlendiren Bedri

Rahmi Eyüboğlu, ışığa kavuşan her şeyi büyük bir aşkla incelemiş ve bu aşkı renkler ve

çizgiler aracılığıyla sunmak istemiştir. Resim sanatını tanıtırken kullandığı ifadeler, bize

Eyüboğlu’nun hem şairlik, hem de ressamlık yönünü anlatır: “Resim nedir? Resim, ışığa

kavuşan her şeyi büyük bir aşk ile incelemek ve bu aşkı renkler ve çizgiler aracılığı ile

insanlara aşılamak sanatıdır.”3 İçerisinde bir ışık, bir güneş tadı olmayan resim bir nakış

şaheseri olabilir, fakat resim olamaz.”4 diyen şair, resimde şiir ve ışık bütünlüğünü aradığı

gibi, şiirinde de resim ve ışık güzelliğini arar. Biz bu incelememizde Eyüboğlu’nun

şiirlerinde ışık ve renk unsurlarını ayrı ayrı ele alarak incelemeyi daha uygun bulduk.


A- Işık Unsuru

a- Tabii Işık Unsuru
“Penceremin önünde deliklerden ışık boşanan



Kocaman bir gemi durdu

Yarab! Benim de içimde bu kadar ışık yansa



Dünyalar benim olurdu.

Senin en karanlık göklerinde salkım salkım yıldızların var

Benim içimde insan ayağı değmemiş karanlıklar”5
* Ankara Ünv. DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

1 Aktaş, Şerif, Edebiyatta Üslup ve Problemleri, Ank. 1986, s.58

2 Andaç, Feridun, “Yaşayan Bedri Rahmi”, Yazko Somut, 23 Eylül 1983, s.3

3 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Resme Başlarken, İst. 1986, s.69

4 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, age., s.145

5 Eyüboğlu , Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.52



2

Bedri Rahmi Eyüboğlu, ümitlerine, heyecanlarına, beklentilerine canlı ve parlak

ışık unsurlarından, güneş, yıldız, gökyüzü, deniz gibi tabii olanları seçerken

ümitsizliklerine, ölüme, ayrılığa yahut insan dünyasına ait ıstırap verici olgulara gece,

karanlık gibi ışık unsurlarını seçer. Bu, diğer şairler için de hemen hemen böyledir.

Beklentilerini karanlığa bırakan şairler yok denecek kadar azdır. Yahya Kemal Beyatlı’nın;

“Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede

Bir mehabetli sabah oluyor Süleymaniye’de”6

ifadesinde saklanan ve şiirin tamamına sirayet eden “gönül aydınlığının” her saniyede

artışının, şairine mutluluk verici derecede gelişmesini göstermesi için seçilen ışık unsuru,

güneşin doğuşu ile birlikte kendini gösterir. Süleymaniye’de sabahın oluşu Yahya

Kemal’in gönlünde güneşin doğuşuyla başlar. Bu şiirde Yahya Kemal’in ruh dünyasına ait

sembol ifadeleri bulduğumuz gibi Bedri Rahmi’de de ışık kullanımlarından hareketle onun

edebi ve fikri şahsiyetine dair çıkarımlar yapabiliriz.

Yaklaşık üç yüz şiir içerisinde ışık unsurları bulunanların sayısı yüzde seksen

civarında olup bunlarda parlaklık, aydınlık ve coşkunluk ağırlıktadır. Mevsim olarak kışın

ve ışık olarak beyaz rengin pek az yer aldığını görürüz. Mevsim genelde bahar, ışık unsuru

olarak ise mavinin ve yeşilin sıkça kullanıldığı dikkati çeker. Beyaz rengin şiirlerde pek az

kullanılıyor olmasına rağmen, aydınlık ve parlaklığın büyük bir coşkunluk içinde

sunulması, üzerinde durulması gereken önemli bir özelliktir. Biz renge bağlı ışık

unsurlarını ayrı bir başlık altında inceleyeceğimiz için bu konuyu şimdilik tespitle


yetiniyoruz.
Tabii ışık unsuru içinde değerlendirdiğimiz ve yazımızın baş kısmına aldığımız şiir


metninde geçen;
“Yarab! Benim de içimde bu kadar ışık yansa



Dünyalar benim olurdu.

Senin en karanlık göklerinde salkım salkım yıldızların var

Benim içimde insan ayağı değememiş karanlıklar”7

“karanlık göklerdeki salkım salkım yıldızların”, “insan ayağı değmemiş karanlıklarla”

karşılaştırılması, şairin mitlerine ait verileri yakalamamız için kullanacağımız materyal

hükmündedir. İnsan ayağı değmemiş karanlıkları gönlünde soluklayan şair, içinde yanacak

ışıklarla dünyaların sahibi olacağını ifade eder. İçinde insan ayağı değmemiş karanlıkları

barındıran şair, neden şiirlerinin genelinde salkım salkım yıldızların sahibi olduğunu ifade

edercesine duygularını anlattığı incelememizin asıl konusudur. Eserden hareket ederek,

sanatkârı tanımaya çalışan psikanalist inceleme, bu tür çalışmaların can alıcı noktasını

oluşturur.

Metnin çekirdek ifadesi olan “Yarab!” ünleminin bir coşkunluktan ziyade bir

yakarış ve sitemin adı olduğu, mısraların devamından anlaşılır. Şairin, “Yarab!”

ünleminden sonraki, “senin” hitap sözcüğünü kullanıyor olması, hitabın Tanrı’ya ait

olduğunu gösterir. Karanlık gökler içinde salkım salkım yıldızları olan Tanrı, Bedri Rahmi

için ışığın sahibidir. Işığın sahibinden, içindeki insan ayağı değmemiş karanlıklara bir

yıldız beklentisi taşıyan Bedri Rahmi, aynı zamanda klasik edebiyatımızda düzensiz lef ü

neşr olarak adlandırdığımız bir karşılaştırmayı da yapar. Bu karşılaştırmayı ifade etmek,

bizi metnin farklı şekilde değerlendirilebileceği hükmüne götürür.

Şiirin özellikle son iki mısrasında bir yanda Tanrı, diğer yanda şair var gibidir.

“Senin en karanlık göklerinde” söz grubuna karşılık alt mısrada “Benim içimde” söz grubu

6 Beyatlı, Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, İst. 1993, s.. 9

7 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, age., s.52



3

kullanılırken “salkım salkım yıldızların” karşılığı olarak da “insan ayağı değmemiş

karanlıklar” söz grubu kullanılır.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, bu mısrada geçen “yıldız” sözcüğünü, ümitlerin adı olarak

kullanır. “...ışık yansa dünyalar benim olurdu” ifadesindeki “ışık yansa söz grubu, istek

bildiren şart eki (+sa) ile yakarışa dönüşür. “Yarab!” ünlemi de bu yakarışın yönünü

gösterir. Yakarışın olduğu her yerde mutlaka ümitler vardır. Dış dünyayı bir ressam gözü

ile inceleyen Bedri Rahmi, resim tablosunu andıran dış dünyadaki kompozisyonun kendi iç

dünyasında da olmasını ümit eder. Çünkü bu kompozisyon içinde; “Ağaç bütün / Işık

bütün / Meyve bütün”8 fakat şairin iç dünyası paramparçadır.

Dış dünyadaki ışık bütünlüğünü, içindeki insan ayağı değmemiş karanlıklara

getirmek isteyen şair, bu ışık bütünlüğü içinde erimeyi arzular.

“Erimek belirsizce her şeyde

Karışmak sulara, yıldızlara

Sinmek kokusuna mor menevşenin



Yanmak damar damar nefes nefes

Yaşamak tükene tükene”9

“karınca kaderince, canı meşrebince harcamayı10 kendisine yaşam üslubu edinmiş olan

Eyüboğlu, “Can Eriği” isimli şiirinde bulduğu çın çın öten sözcüğün adını can koyarken

onun insan oğluna ışık tarafından sunulmuş olduğunu anımsatır;

“Işık dedi ki;



Renklerden, kokulardan,

Seslerden önce koşup geldin

İnsanoğluna nur topu gibi



Bir müjde getirdim,

Adı candır”11

Renklerden, kokulardan, seslerden önce gelerek insanoğluna sunulan canın, ışık

tarafından gerçekleştiriliyor olması, bizi ışık ve can üzerinde konuşmaya zorlar. Bedri

Rahmi Eyüboğlu, şiir metninde olsun, resimlerinde olsun Anadolu’ya ait folklorik

malzemeyi daima kullanmıştır. Bunu yaparken kendi mizacına uygun edebî zevki

hissettirmeye çalışır. İçersinde bir ışık ve güneş tadı olmayan resimleri resim olarak kabul

etmeyen12 şair, şiirlerinde ışık ve güneş tadı arar. Meşrebince harcayarak, yıldızlarda

erittiği can, Bedri Rahmi’de folklorik bir kullanımın adı gibidir. “Işığın sönmesin” söz

grubundaki folklorik unsur (deyim aktarması) Bedri Rahmi’de ışıkla sunulan “can”la

aynıdır.

Tabii ışık unsuru içinde değerlendirdiğimiz yıldız, güneş, bulut, deniz, gökyüzü,

ebemkuşağı fikirlerin ifade edilmesinde bir kompozisyon bütünlüğü göstererek şiirde ışık

unsuru olurken farklı çağrışımlar da yüklenirler.

Yıldızlı gökyüzünde aydınlığı yakalayan Bedri Rahmi’nin şiirlerinde mehtaplı

gecelerin karanlığı yoktur. Bahsi geçen ışık unsuru, şair tarafından sıkça kullanılırken

onlara zengin anlamlar kazandırılır. Bu, Pierre Iluiraund’un; “Bir kelime ne kadar

tekrarlanırsa, muayyen bir nispette kazandığı mana da o kadar artar”13 görüşünü tamamlar

özelliktedir. Mehmet Kaplan’ın, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın üslubunu incelerken ifade

ettiği: “Muayyen bir sahada çalışan insan, nasıl o sahanın meselesini daha iyi kavrar ve

8 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.83

9 age., s.91

10 age., s.82

11 age., s.29

12 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Resme Başlarken, İst. 1986, s.145

13 Kaplan, Mehmet, Tanpınar’ın Şiir Dünyası, İst. 1983, s.210



4

saha ile alakası olmayanlardan çok daha fazla bilgi kazanırsa, tıpkı bunun gibi mizacı,

karakteri veya sanat görüşü dolayısıyla muayyen temeller ve kelimeler üzerinde ısrar eden

bir şair, yahut yazar da bunların çeşitli imkanlarını keşfeder; adeta bunlar üzerinde bir nevi

his ve dil ihtisası yapmış olur.”14 İfadesinin Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirlerinde aynen

yansıma bulduğunu görürüz. Örneğin, ışık unsurları içinde yıldız kavramını o denli çok

işler ki, şair onu yaşadığına şahit gösterir;

“Yaşadım!

Erik ağaçları şahidimdir.

Yıldızlar şahidimdir.”15

Bedri Rahmi, insanoğullarından duyduğu sitemi dile getirmek için Tanrı’ya

yazdığı, “İstida” isimli şiirinde gökyüzünü nasip olarak değerlendirir.

“Yarab! insan oğullarından çektiğim yeter

Gökyüzünden benim hisseme düşeni ver

Altına dilediğim gibi ömrümü sereyim.”16

Eyüboğlu, “İnsan Kasidesi” isimli şiirinde yalnızlığı dile getirirken gökyüzünü kırk

yıllık dost, çocukluk arkadaşı gibi görür. Gerçek anlamda da yaşamın gökyüzü ile dost

oluşu, şiir bütünlüğü içinde eritilerek, gökyüzü göz bebeğinin mihenk taşı olarak

değerlendirilir. Yalnızlığı ölümle bir gören şair bu hali;

“Evvela gökyüzü alıp başını gitti

O gökyüzü ki gözünün bebeğinde mihenk taşı

Kırk yılık dost, çocukluk arkadaşı

Derisi derine bitişikti

Evvela gökyüzü alıp başını çekip gitti.”17

dizelerinde gökyüzünü kişileştirerek anlatmak ister. Bedri Rahmi Eyüboğlu, ışık ve renk

unsurları konusunda şairden ziyade ressama daha fazla hak tanır;



“Al gözüm seyreyle:

Hep aynı hikaye

Mahpusa mendil kadar bir gök parçası

Şaire gökleri tımar için bir kaşağı

Ressama tosun gibi bir ebemkuşağı.”18

Üç farklı isim (mahpus, şair, ressam) içinde ebemkuşağını ışığın kırınımı ve

renklerin dağılımı bakımından ressama verirken, gökyüzünü hürriyet olarak değerlendirip

mahpusa mendil kadar gök parçası verilir. Şaire ise, göklerden esinleneceği ve zevk

alacağı için alışılmamış bir bağdaştırma ile gökyüzünün tımarı için kaşağı

verilir.Tarandıkça güzelleşecek olan gökyüzü, tarama mahareti ile de ayrı değer

kazanacaktır.

Şiirlerinde ışık unsuruna sıkça yer veren Bedri Rahmi, sevgilisinin de ışık gibi


gelmesini ister.
“Bak şu güneş nasıl geliyor



Sen de öyle gel be!!!

Bak şu ışık nasıl vuruyor

Sen de öyle vur be!!!”19

Eyüboğlu’nun şiirlerinde, ışık daima canlılığın (diriliğin) ve güzelliğin adı iken,

“New York Notları” isimli şiirinde maddileşerek güzelliğini kaybetmiş New York şehrinin

çirkinliğinin simgesi olur.

14 age., s. 211

15 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.57

16 age., s.23

17 age., s.125

18 age., s.17

19 age., s.322



5

“5-10 tane mısır al mısır

Her birinin ötesini berisini ısır



Hiç birini sonuna kadar yeme

Sonra bu mısırları milyon defa büyüt

Tut karanlığın içine at

Her birini içinden güzelce aydınlat

Al sana New York gecesi.”20

New York gecelerine karşılık, ışıktan örüldüğünü söylediği İstanbul’u güzelliğin

sembolü olarak görür ve canım diyerek sever.

“Yedi tepeye kurulmuş



Pul pul

Gümüş gümüş balıkları



Pul pul

Işıktan sudan örülmüş

Canım İstanbul.”21


b- Renge Bağlı Işık Unsuru
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirlerindeki ışık unsuru öylesine yoğun bir şekilde

dizelere yerleştirilmiştir ki, metin için seçilen renklerde dahi coşkunluk ve parlaklık ifade

eden renkler tercih edilmiştir. Yaklaşık üç yüz şiir içerisinde “siyah” ya da “kara” rengin

kullanımı son derece sınırlıdır. “Karadut”, “Kara Sevda”... gibi şiirlerinde “kara”

sözcüğünün içsel çağrışımları göz önünde bulundurularak, sitem, ayrılık veya ölüm gibi

temaların anlatımı yapılmamış, sözlük anlamlarının dışına çıkılarak farklı tasarımların

uyandırılmasına çalışılmıştır. “Kara”, bu metinlerde sevimliliği ifade etmek için

kullanılmıştır. “Kara” sözcüğünü “sevda” sözcüğü ile birleştirerek alışılmış bir

bağdaştırma22 ile anlamda sapma yapılmış ve söylemi genel dil içinden şiir diline

yükseltmiştir.



“Karadutum, çatal karam, çingenem

Nar tanem, nur tanem, bir tanem.”23

Eyüboğlu, “Kara Sevda” isimli şiirinde sevdanın gelişini mutlulukla karşılarken,

kullandığı sözcükler olumsuzluk içermesine rağmen coşkunluk şiirin tamamına sindirilmiş


gibidir.
“...Ve nihayet gelip çattı

Bir dilimi zehir zıkkım

Bir dilimi candan tatlı



Masallarla indi yere

Sebil oldu cümle hikayelere

Kara kara kazanlarda kaynadı

Diyar diyar al kanlara boyandı.”24

Şiirlerde sıkça işlenen mavi, yeşil, kırmızı... gibi renkler, renk unsuru içinde

yeniden değerlendirileceği için bahsi belirtmekle yetinelim.

20 age., s.230

21 age., s.144

22 Aksan, Doğan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, İst. 1993, s.166

23 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.102

24 age., s.101



6

B-Renk Unsuru

Dış alem manzaraları veya onlar kadar renkli ve canlı olan rüyalar, hayaller ve

ümitler, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiir ve nesirlerinin en önemli unsurlarını teşkil

ederler.Bunlar birtakım duygularla yüklü olmakla beraber, sözcüklerden yapılan tablolar

gibi kendi başlarına estetik ve plastik değerler de taşırlar. Duygu ve düşüncelerini çeşitli

imajlar vasıtasıyla anlatan şair, sözcüklerle, durum, duygu ve hayaller arasında birliktelik

kurar ve böylece karşımızda sözcüklerin renklendirdiği, dizelerin şekillendirdiği bir

manzara canlanıverir. “Şair ressamım – ressam şairim”25 diyen Bedri Rahmi, okuyucusuna

şiirler aracılığı ile resim tabloları sunan bir sanatkârdır. Tabiat şiire davet edilirken, durgun

imajlar ve semboller canlanır, tabiatın bizatihi kendisi şiir oluverir. Dış aleme ait

unsurların, şairin iç alemini yansıtan malzeme olması, şiir dizelerinin çizdiği yeni bir dış

dünya ile karşımıza çıkar. Şair gönül enginliğini denize, şiiriyetinin yüksekliğini güneşe ve

eserlerini parlak resim tablolarına benzetir. Bu bakımdan deniz, güneş, gökyüzü, mavi

sözcükleri şiirlerinin ayrılmaz unsurları olur. 27 Kasım 1973 yılında yazdığı “Mavi Gezi”

isimli şiiri bu bakımdan dikkate değerdir.

“Mavi gezi bir ağaçtır

Dalları deniz



Mavi gezi bir bahçedir

Gülleri deniz

Mavi gezi bir gelindir

Telleri deniz

Mavi gezi bir beşiktir

Bebeği deniz

Bebeğimin



gözleri deniz

elleri deniz

dişleri deniz

Mavi gezi bir rüyadır.

görülmemiş



Mavi gezi bir cennettir

ellenmemiş

dillenmemiş

Mavi gezi bir masaldır

söylenmemiş

yazılmamış

çizilmemiş.”26

Mısraların kesik olarak düzenlenmesi mavi sayfaları çevrilen deniz dalgalarını anımsatır.

Çizilen tablo, tabiatın sadece rengini değil, güzel havasını, gönül açan, ruh tazeleyen

kokusunu, serinletici rüzgârını da verir. Bedri Rahmi’nin gerek şiirlerinde ve gerekse

resimlerinde tasvir ettiği dış dünya onun ruh hallerini imajlar ve sembollerle gösteren gizli

ve gizemli bir halde gösteren unsurlardır. Beşeri hayatında yaşadığı sıkıntılara rağmen,

kâinata güzellikler ve mutluluklar penceresinden bakan şairin, şiir dili coşkun ve parlak

tablolarla doludur. Kaleme ve fırçaya hakim olmanın arzusunu taşıyan Bedri Rahmi, 17

Mart 1927 tarihinde Trabzon’dan Fransa’daki ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu’na yazdığı

mektupta “Yakarış” isimli şiirinin şu dizelerini dile getirir;

“Yarabbi ya akıl ver... ya verdiğini de al...



Ya bana bir yol göster, ya da yerden yere çal.

(...)

25 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Resme Başlarken, İst. 1986, s.214

26 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.290



7

Bırak beni sanat ufkunda haykırayım.

Ya kalemi kırayım, ya fırçamı kırayım.”27

Baki Süha Ediboğlu, Bedri Rahmi’nin şiir anlayışını değerlendirdiği yazısında ışık

ve renk unsurlarına ait ip uçları da verir bize. Bedri Rahmi için: “Ona göre şiir, gözün iyi

gördüğü, yüreğin iyi duyduğu öz ve açık deyişlerdir.Şiirin oyuna fazla ve lüzumsuz süse,

kapalılığa tahammülü yoktur. Köylümüz, halkımız için ayrı, aydınlarımız için ayrı şiir

şünmek yanlıştır. Türk zevki, Anadolu zevki açık seçik, yalın, pırıl pırıl güneşli bir

zevktir.”28 ifadesini kullanır.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirlerinde renk unsurunu açıklamak, diğer şairlerimize


oranla daha zordur. Çünkü Bedri Rahmi tek bir rengi görsel imaj hükmünde vermez. O,
ressam olmasının da bir sonucu olarak bütün renkleri özellikle ara renkleri şiirinde sıkça

kullanır. Her kullanımda renk, farklı poetik işlevler yüklenir. Özellikle mavi ve yeşil renk

dikkatleri çekecek derecede fazla işlenmiştir. Şairin bu renkleri sıkça kullanıyor olması iki

sebebe dayanır kanaatimizce. Birincisi ve en önemlisi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun aynı

zamanda ressam olması, ikincisi ise, edebi şahsiyet olarak ruh dünyasında daimi bir

hareketliliğin, canlılığın, coşkunluğun, kabına sığmazlığın var olmasıdır. Tabi, bu canlılık

ve kabına sığmazlık şiirin en önemli unsuru olan görsel imajlarla sunulur. Görsel imaj,

Austin Warren’in ifadesi ile: “Bir duyum ve algılamadır, ama o aynı zamanda görünmez,

“içe ait” bir şeye işaret eder. Aynı anda hem gösteren hem de temsil eden

durumundadır.”29 Bedri Rahmi’nin şiirlerinde resim dili olarak sunduğumuz özellikler

evvela gösteren durumundadır. Fakat şiir üzerine biraz yoğunlaştığımız zaman, bunların

şairin kişisel kabuller alemine ait olduğunu, onun şahsi mitolojisini temsil ettiğini görürüz.

T. S. Eliot’un Dante’nin hayal gücünü değerlendirirken söylediği: “Dante’nin hayal gücü

göze hitap eden bir hayal gücüdür. O bir alegoricidir ve usta bir şair için alegori açık seçik

görsel imajlar demektir.”30 hükmünü çok rahat bir şekilde Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun

şiirleri için de kullanabiliriz. “Mavi, mor, yeşil, sarı, kırmızı, turuncu...” “güneş, deniz, ay,

yıldız...” gibi sözcüklerin organize edilmesi ile şekil bulmuş şiir, Bedri Rahmi’nin sanat

anlayışını okuyucuya sunar. İstatistik bir inceleme yapıldığında, şairin en çok kullandığı

sözcüklerin yukarıda isimleri zikredilen sözcükler olduğu görülecektir. Her sözcük ise,

şairin duygu ve düşünce imajını yansıtır. Böylece imaj, Day Lewis’in ifadesi ile:

“Kelimelerle yapılmış resim”31 olur.

Şairler ressam olduğum için kendilerinden saymazlar beni” diyen Eyüboğlu,

Şairliğini bilmem ama ressamlığına gelince...” veya “ressamlığını bilmem ama şairliğine

gelince...” şeklindeki sözlere daima üzülmüş ve sitem etmiştir.32 Çünkü o, resim sanatını

şiirden ayrı, şiiri ise resmin dışında düşünmez. Resimde şiir yolunu seçen sanatkârın çok

daha başarılı olduğunu ifade eder. 10 Aralık 1956 yılında yazdığı “Resim-Şiir ve Zanaat”

isimli yazısında resim sanatına iki yol çizer, bunlardan biri ve şaire göre en önemlisi “şiir


yoludur:
“Bugünün ressamının karşısında iki yol belirlenmiştir. Bunlardan birisi işin zanaat

tarafı öteki de şiirdir. Zanaat tarafı mı hoşunuza gidiyor. Buyurun yapı sanatına. Hiç de

yabana atılacak bir iş değil doğrusu, hala bugün çok tutuluyor. Ama bu yol seçerseniz
27 age., s.297

28 Ediboğlu, Baki Süha, Bizim Kuşak ve Ötekiler, İst. 1968, s.130

29 Wellek, Rene – Warren, Austin, Edebiyat Teorisi (Çev. Doç. Dr. Ömer Faruk Huyugüzel), İzmir 1993,



s.162

30 age., s.161

31 Kaplan, Mehmet, Tanpınar’ın Şiir Dünyası, İst. 1983, s.179

32 Doğan, M. H. , “Bedri Rahmi’nin Şiiri”, Milliyet Sanat, S.151, 26 Eylül 1975, s.13



8

bilin ki, resim sanatının kolayına kaçmış oluyorsunuz. Bunlar yapı sanatının emri altında

işlenir. Bunların şiirle hiçbir ilgisi kalmamıştır.

Öteki yol şiir yoludur. Bu yolu seçen ressam hiç kimsenin emri altında çalışmaz.

Resmin ne mektebine, ne medresesine, ne atölyesine, ne tezgahına uğrar. Çünkü şiir,
öğretilmez ve öğrenilmez bir sanattır.”33

Resimlerinde şiir yolunu izleyen Bedri Rahmi renkleri de dizelerine davet eder. Bu

bakımdan o, Tanpınar’ın ifadesi ile: “...eşyayı kendi dışındaki varlıkta seyretmeye

kalkanlardan değildir. Beyni içinde bir güneş parçalanmış gibi, her şeyi kendi

aydınlığından görür. Bu itibarla çocuğa benzer. Ve çocuğa benzediği için de dokunduğu

şeylere bir sır ve masal çeşnisi katar.”34 “Kiraz Ayı Geliyor” isimli şiirinde bahar

coşkunluğunu renklerin cümbüşü içinde sunar.

İçimden geçen yollardan birinde koşuyorum

Sarı gül kokuyor

Sarı gül kokan bir yolda koşuyoruz

İçimiz yemyeşil, içimiz mosmor

Karşımızda bir bulut uçuyor: Altın tozundan

Atlarımız yemyeşil bir söğüt dalından, koşuyoruz

Kiraz ayı geliyor”35

Çoğu dizesinde kanatlanmak isteyen şair, bu sebepten olsa gerek şiirlerinde daha

çok canlılığın imi olan yeşil rengi kullanıyor. Mavi, sonsuzluğun ve özgürlüğün adı olarak

Bedri Rahmi’nin hayat anlayışındaki rintliği anlatan renk olur. Gördüğü, kokusunu

duyduğu her şeyi eksiksiz yansıtmak ister. Yedi kat göğün ardını ararken, biraz derviş,

biraz mistik, kafası kızınca biraz isyancıdır.36 İşte bu tavır, onun ruhundaki zapt

edilemeyen coşkudan kaynaklanır. Yeryüzüne, insan sevgisine, tabiata ve hayatın dipdiri,

cıvıl cıvıl cümbüşüne daha çok ressamca bir yaklaşımdır onun şiirleri.37

“Oğlum Mehmet’e meyvelerimizi takdim ederim.



Dilerim Allah’tan

Meyve ağaçları sıralansın ömrü boyunca

Hazzın biri tükenmeden

Öteki yansın dallarda alev alev

Ve rüyalarına salkımların buğusu dolsun

Cürmün çağla taşlamaktan

Yaran böğürtlen dikenlerinden

Ölümün ağulu dutlardan olsun.”38

Oğlu Mehmet Hamdi Eyüboğlu için yazdığı şiirinde, çocuğunun tabiatla iç içe

olmasını isteyen şair, resim sanatında esas kabul ettiği “doğaya yakınlık”39 duygusunu

şiirlerine de taşır. Bedri Rahmi’nin şiirlerinde renk unsuru genellikle doğa ile bir anılır.

Mavi deniz, yeşil orman, mavi gök, sarı yapraklar, kırmızı ğürtlenler... gibi.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirlerinde bitip tükenmeyen bir cinsellik arzusu vardır.

Freud’un bastırılmış duyguların yansıma bulduğu alan olarak gördüğü sanat, Bedri

Rahmi’de gerek şiir sahasında olsun, gerekse resim alanında olsun kendini gösterir.

Psikanalist eleştiri kuramını bu noktada şiirlere uygulayabilmemiz şairin yaşamına ait

verilerin sınırlı olmasından dolayı imkansız gibidir. Her ne kadar özel yaşamla ilgili olan

33 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Resme Başlarken, İst. 1986, s.36

34 Tanpınar, Ahmet Hamdi, “Bedri Rahmi’nin Resim Sevgisi”, Ülkü, S.105, 1 Şubat 1946, s.6

35 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.54

36 Kurdakul, Şükran, “Bedri Rahmi’nin Şiirini Yaşarken”, Cumhuriyet, 27 Eylül 1975

37 Köksal, Ahmet, “Eyüboğlu’nun Karadut Resimleri”, Milliyet Sanat, S.346, 3 Aralık 1979, s.26

38 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, age., s.39

39 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Resme Başlarken, İst. 1986, s.61



9

“Kardeş Mektuplar”40 varsa da şairin kendi kendine olduğu yahut şairin kendini kendine

açtığı hatırat türünden verilerimiz elimizde bulunmadığından bu konuda iddialı yargılardan

kaçınmayı daha uygun buluyoruz. Fakat şurası tartışma kabul etmez bir gerçektir ki,

renklerin kimi zaman görsel, kimi zaman durgun imajlar halinde cinsellik iştiyakını

anlatmaya yönelik olmasıdır. Bitip tükenmeyen arzular, yeşil ile; üreme sevinci mavi ile

sembolik değer olarak sunulur. Bu noktada şair, baharın canlılığını renklerin canlılığı ile

vermek eğilimindedir.



“Bu gelene bahar derler

Bu gelene yeşil



Bu uçana mavi derler

Mavi mavi tohum

Uyyy üreme sevincine

Uyyy gücüne kuvvetine

Uyyy betine bereketine kurban olduğum.”41

Mevsim olarak kışın ve renk olarak beyazın Eyüboğlu’nun şiirlerinde çok az yer

alıyor olması, daha önce de ifade ettiğimiz üzere canlılıkla ve coşkuyla yakından ilgilidir.

Siyah veya kara rengin de pek az kullanıldığını görürüz onun şiirlerinde. Kara renk,

şiirlerde genellikle folklorik bir çeşni şeklinde kendini gösterir.

“Sigara paketlerine resmini çizdiğim

Körpe fidanlara adını yazdığım



Karam, karam

Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam

Sıla kokar, arzu tüter

Ilgıt ılgıt, buram buram



(...)

Karam, karam

Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam

Sensiz bana canım dünya haram olsun.”42

“Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam” söylemleri folklorik söylemlerdir.

Anadolu’nun bir çok yerini gezme imkanı bulan Bedri Rahmi, türkülere vurgundur. Bu

sebepten şiirlerinin dizelerinde, türkülere has üslup güzelliğini buluruz.

Şiirlerinin dizelerinde renklerin dağılımı ne bir sihre ve keramete, ne de bir

marifete bağlanır. O, yine Eyüboğlu’nun ifadesi ile ressam olmanın sırrıdır. İçinde al yanıp

yeşil tutuşan şair, bir ressamın renklere vereceği kompozisyon güzelliği ile dizelerini

oluşturur. Renk armonisi içindeki şair, renkleri biri biri ile konuşturarak bir bütünlüğü


sunmak ister.
İçimde renkler uçuşur

Al yanar yeşil tutuşur



Ne sihirdir ne keramet

Ne de el çabukluğu marifet

Bu bir ressam oğlu ressam işidir

Sağ yanımda usul usul

Morla turuncu konuşur



Beri yanda kuzgunî siyahlardan

Ödü patlamış beyazlar

Ötede çil yavrusu gibi dağılmış pembeler



Kenarda yüzlerce senedir

Özlediği kahverengine kavuşmuş bir sarı

Beride Bursa çinilerine değmiş

40 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Kardeş Mektupları, İst. 1985

41 Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Dol Karabakır Dol, İst. 1995, s.238

42 age., s.110



10

Yunmuş yıkanmış bir memleket rüzgarı

Bazan ılık bazan serin

Işıl ışıl yanıyor mavilerin



Dilerim Allahtan dert görmesin

İki kocaman çiçek gibi açılmış gözlerin

Minicik ellerin.”43

“Yeşile de deli gönül yeşile”44 coşkusunu yaşayan Bedri Rahmi, bazı şiirlerinde

hüzne bürünür ve başını alarak renksiz gibi görünen denizlere gitmek ister. Derin olmayan

ve coşkusunu kaybettiği için renksizleşen deniz, onun hüzün limanı haline gelir.

“Değil kardeşim değil

Benim sevdiğim denizlerin dibi

Ne mavi, ne yeşil, ne camgöbeği

Benim sevdiğim denizlerin dibi renkli değil



(...)

Denizle başlamalı her şey



Denizle bitmeli

Kelleyi koltuğa almalı

Dibi görünen denizlere gitmeli.”45

Bedri Rahmi Eyüboğlu, kimi şiirlerinde, renkleri insanların bölüşmesi gibi kadının

da bölüşülebileceğini ifade eder. Fikri endişelerle kaleme alınan bu tür dizelerde, iç aleme

ait unsurlardan ziyade fikri söylemler önem kazanır.



“Bu karpuz

Çok kırmızı

Bölüşmek şart



(...)

Bölüşmek, bölüşebilmek



Bile bile

Bedavayı

Alın terimizi



Gözlerimizi

Dizlerimizi

Canımızı, ciğerimizi

Bölüşmek şart.



(...)

Bir sinede bir çift meme

Bölüşmek şart.”46

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirlerinde bu tür söylemler oldukça azdır. O, daha çok

rintçe bir tavır içinde olaylara bakar, güzellik adına ne varsa ona coşkunluk da katarak

dizelerini şekillendirir.

43 age., s.143

44 age., s.172

45 age., s.172

46 age., s.335 -336

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts