mbahar@fatih.edu.tr
Türkiye'de Yabancı Dil Öğrenimi ile ilgili sorunlar
NEDEN YABANCI DİL?
Herhangi bir yabancı dil ile ilgili sorunlara geçmeden önce dil öğrenmenin niçin gerektiğine dair fikir sahibi olmak gerekir.
Yabancı dil öğrenimi dünyayı tanıma, analiz edebilme yeteneğine sahip olma, başka bir dilde elde edinilmiş kazanımları kendi iş alanına, ülkesine, milletine aktarabilme için çok önemlidir.
Bilim adamları tarafından kabul edilen bir gerçek zekanın sabit, durağan olmadığıdır. Yani bir anlamda esnek, geliştirilebilir bir özellikten bahsediyoruz. Dil becerileri sol yarımkürede yer alırken, ikinci dili öğrenmek beynin sağ yarımküresini daha fazla çalıştırmak anlamına gelmektedir. İkinci bir dilin anadilden farklı olan yapısı insanın o dile ait özellikleri edinebilmek için beynini geliştirmesi sonucunu vermektedir. İnsanların kendi dillerinde olmayan yapıları, anlayışları, kavrayışları ve düşünüş şekillerini öğrenmesi onun çok daha etraflı düşünebilmesini sağlar. Dolayısıyla, dil öğrenmenin zekaya katkı sağladığı rahatlıkla söylenebilir.
Öğrenilmesinin kişiye katkı sağlayacağı diller düşünüldüğünde de sırasıyla İngilizce, Çince, Arapça, İspanyolca, Rusça, Fransızca ve Almanca dilleri ön plana çıkmaktadır. Bu diller arasında da tüm dünyada popüler olması yönüyle İngilizce en ön plana çıkmaktadır. En prestijli bilimsel dergilerin dili İngilizcedir. Başka bir dilde yazılmış olması durumunda ulaşamayacağımız birçok kaynağa, bu kaynakların İngilizce olması sayesinde ulaşabiliyoruz. Yine İngilizce sayesinde dış dünya ile çok kolay bir şekilde iletişim kurma imkanı olmaktadır.
NASIL
Amaç belli olmadan istenilen düzeyde dil öğrenilmez. Bu yüzden dil öğrenmek isteyen kimse kendisine net cevaplar bulmalıdır. Bundan sonraki aşamada en temel özellik iradedir. İster iyi, ister kötü, ister yeni, ister eski hangi yöntem olursa olsun irade işin içine girmedikten sonra başarıdan söz edilemez. Bunların yanında dil öğrenmede anlamlı öğrenme (meaningful learning) oldukça önemlidir, öğrenene zaman kazandırır.
Telaffuzla ilgili önemli bir konu ise şudur: Yabancı dil öğreniminin küçük yaşta başlaması, gırtlağın anadilde olmayan sesleri çıkarmaya uyum sağlayacak şekilde gelişmesi için oldukça yararlıdır. Bu anlamda Türkçede yer almayan sesleri içeren dillerin öğrenilmesi, öğrenen kişinin daha sonra o dile ya da başka bir dile ait sesleri çıkarabilmesini kolaylaştırır. Bu anlamda Fransızca, Arapça gibi Türk dilindeki seslerden oldukça farklı sesler içeren dillerin konuşma dillerinin küçük yaşta belli bir ölçüde öğrenilmesi çok yararlı olabilir.
Bu konuda söylenecek çok şeyi kitaplara bırakarak okullarda dil öğrenmenin önündeki bazı engellerden bahsetmek uygğun olacaktır.
SORUNLAR
Okullarda dil öğrenmenin yetersiz kalması ile ilgili olarak suçun büyüğünün eğitim sisteminde, müfredatta olduğunda şüphe yok. Üniversitelerde yabancı dil öğretmen adaylarına bazı derslerde iletişimsel yaklaşım üzerinden eğitim verilmesine rağmen okulların yapısının, öğretimde kullanılan kitapların ve öğretmenlerin yetkin olmamasının etkisi ile temel beceriler geri plana atılmakta, dil eğitimi kısır bir çerçeveye hapsedilmektedir.
Lise eğitiminin son iki yılının YGS ve LYS’ye göre şekillendiğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Lise son sınıfta müfredatı gerçek anlamda takip eden öğretmenlerin oranı maalesef yüzde 10-15’i bulmamaktadır. Aslında en büyük sorun da burada yatmakta. Diğer alanlardan öğrencilerin yabancı dili (büyük oranda İngilizce) öğrenememeleri de yine bu sınavla ilgilidir. Yabancı dil Avrupa ülkelerinde olduğu gibi herkes için zorunlu olursa (merkezi sınavda sorulacak şekilde) ancak, belli ölçüde ilerleme sağlanabilir. Bunun yanında, öğrencilerin ve velilerin çoğunun yabancı dil öğreniminin getirebileceği pratik yararların farkında olmamaları da aşılması gereken önemli bir sorundur.
Dil Alanı Öğrencilerinin Dil Sorunları
Şu anda kullanılmakta olan sınav sistemi bütün yabancı dil eğitiminin önünde büyük bir sorun olarak durmaktadır. LYS-DİL sınavının formatının bu şekilde olması öğrencilerin gerçekten gereken becerileri öğrenmelerinin önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.
Burada iki neden ön plana çıkmaktadır. Birincisi öğrenciler zaten sınava hazırlanmayı en önemli gaye olarak görmekteler. Buna bağlı olarak okulun kendilerini sınava hazırlamasını beklemekte, ailelerin de yönlendirmesi ile sınav merkezli çalışmaktalar. İkincisi ise okullardaki öğretmenler, hem öğrencileri sınava hazırlamak için, hem de bir anlamda daha kolay olduğu için test üzerinden çalışmalar yapmaktadırlar. Böyle olunca derslerin işlenişi tamamen değişmektedir.
Bununla ilgili oldukça önemli bir diğer sorun ise öğretmenlerin diğer becerileri öğretme konusunda çok yetersiz olmaları. Çünkü zaten kendileri bu konuda çok yetersizler. Eğitim dili İngilizce olmayan üniversitelerde öğretmen adayları sadece alan derslerini İngilizce alıyor, iletişim dili olarak da, (fakülte dersleri dahil) üzülerek belirtmek gerekir ki, Türkçeyi kullanıyorlar. İngilizce öğretmenliği bölümlerinin tüm derslerinin İngilizce olarak verilmesi öğretmenlerin gerçek anlamda dile hakim olmalarına büyük katkı sağlayacaktır. En azından aldıkları İngilizce ders kredi miktarı artırılarak bir iyileştirme yapılabilir.
SBS’de direkt olarak gramer sorularının sorulmadığı ve öğretmenlerin de artık yeni düzene göre eğitim vermeye başladığı düşünüldüğünde lisede eğitim veren öğretmenlerin de dönüşebileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, ÖSYM’nin yabancı dil sınavı ile ilgili olarak yapmayı hedeflediği değişikliği bir an önce yapması gerekmektedir. Bilindiği gibi önceki ÖSYM başkanı prof. Dr. Ünal Yarımağan önümüzdeki yıllarda uygulanmak üzere hazırlıkları yapılan ve bütün becerileri içeren yabancı dil sınavından bahsetmişti. Hedeflenen sınav gerçekleştirilirse, lise ve daha yukarı düzeyde dil eğitimi veren eğitmenler de kendilerini dönüştürmek zorunda kalacaklardır.
Gramer Gereğinden Fazla Önemli
Uzun yıllar gramer dersi vermiş birisi olarak gramer derslerinde bile öğrencilerime hep reading gibi becerilerin daha önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Öğrenciler ve öğretmenler gramer dersini açık hedefleri olduğu, somut ve kolay elde edilen çıktıları olduğu için tercih ediyor, belirsizlik istemiyorlar. Bu, biraz da öğrencilerin kısa zamanda, net sonuçlara ulaşmak istemelerinden ve sabırsız olmalarından. Halbuki okuma ve dinleme gibi beceriler sonuçları zamanla ortaya çıkan becerilerdir. Gramer sadece yardımcı beceri olarak yer almalı, bununla ilişkili olarak ders kitaplarında gramer önem derecesinde oldukça gerilere bırakılmalıdır. Dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerileri kesinlikle çok daha temelde yer almalıdır. Öğretmenler her ne kadar bu konuda yeterli olmasalar da öğrenmeye uygun hazırlanan sınavların bu becerileri öne çıkarması ile kendilerini dönüştürmek zorunda kalacakları açıktır.
Gramer öğreniminin ön plana çıkarılması öğrencileri ezberciliğe itmekte, hata yapma korkusu asıl kullanılması gereken dilin kullanılmasına ket vuran bir etkide bulunmaktadır. Öğretmenlerin kalabalık sınıflarda kitaba bağlı ders yapmaları, dinleme ve konuşma için ortamın müsait olmaması da ayrıca öğrenmeyi engelleyen bir etkiye sahip olmaktadır.
Başarıda bir numaralı etken olan öğretmenlere birçok iş düştüğü gibi yapısal sorunların aşılmasında da merkezi yönetime çok iş düşmektedir.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder