Farsça ve Fars Edebiyatı, edebiyatımızda yüz yıllar boyunca derin tesirlerde bulunmuştur. Arapça ilim, Farsça edebiyat dili olarak kültürümüzde esaslı yer tutmuş, klasik öğretimde kendilerine büyük önem verilmiştir. Farsçanın edebiyat dili sayılması yüzünden, bir çok Türk şâiri farsça eserler vermiş, divanlar meydana getirmiştir.
Türkçe mesnevilerde ve bâzı tarih kitaplarında bölüm başlıklarının farsça ibârelerle gösterilmesi, âdet haline gelmiştir.
Farsça’da Arapça kelimelerin pek çok kullanılması, kelime hazinesi bakımından Osmanlıca ile arada bir yakınlık doğurmuş ve Türklerin Farsçayı öğrenmesini kolaylaştırmıştır. Fars dili gramerinin bir hayli sade ve teferrüatsız oluşu, fazla geniş ve etraflı olmayışı, çok sayıda kurallar taşımaması, öğrenme imkânlarını daha da arttırmıştır.
Farsça, bugün İran’ın yazı ve konuşma dilidir. İsmini merkezi Şirâz şehri olan Fars eyâletinin adından almıştır. Eskiden buna Derî ( Saray dili, sarayda kullanılan dil) adı veriliyordu. Farsça, Hind-Avrupa dillerinin Hind-İran grubunda yer alan İran dillerinden biridir. Eski Farsça, Orta Farsça (Pehlevî), Yeni Farsça (Derî) olmak üzere üç devre geçirmiştir. Fars dili için umumiyetle Fârisî ve son zamanlarda yanlış olarak Acemce kelimeleri kullanılmıştır.(*)
(*) Bu yazının hazırlanmasında Faruk Timurtaş’ın “Osmanlı Türkçesi Grameri III” kitabından faydalanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder