Hint Vedaları
Vedalar, eski Hindistanda Sanskritçe yazılmış metinlerdir ve Hint-Aryan uygarlığının kayıtlı en eski yazılı kaynakları olarak kabul edilirler. Bu metinlerde anlatılan efsanelerin kökenleri daha eski olsa da yazılı hale geçirilmesinin MÖ 1500 ile 600 yılları arasında olduğu sanılıyor. ‘Veda’ kelimesi Sanskritçede ‘bilgi’ ya da ‘bilgelik’ anlamlarına geliyor ve Vedalar genel olarak kutsal metinler olarak kabul ediliyor. Rigveda, Yajurveda, Samaveda ve Atharvaveda olarak dört parçadan oluşan bu metinlerde eski zamanlara ait efsaneler ve yaşam biçimleri de içeriliyor. Vedaların daha geç versiyonları ise Upanishadlar ve Puranalar olarak adlandırılıyor ve bunlarda yaratılıştan yokoluşa evrenin tarihi ile krallar ve kahramanlara ait yaşam hikâyeleri bulunuyor. Ünlü Hint destanları Mahabharata ve Ramayana’yı da içeren bu metinler herhangi bir dilde yazılmış en uzun şiirler olma özelliğine sahipler.
Popol Vuh
Popol Vuh ise Kolomb-öncesi Orta Amerikanın Maya halklarından olan Quiche’lerin yaratılış hikâyesini anlatıyor ve ‘İnsanların Kitabı’ anlamına geliyor. Buna göre yaratıcı, birkaç başarısız denemeden sonra ‘gerçek insan’ları mısırdan oluşturuyor. Bu da Amerika kıtasındaki tarımsal ürünler arasında mısırın bir numaralı yeri düşünüldüğünde pek de şaşırtıcı bir durum değil. Aslında bu metinler Mayaların avcı-toplayıcılıktan tarımsal uygarlığa geçişini anlatan çok eski efsanelere karşılık geliyor. Ayrıca yaratılıştan sonraki dönemlere ait ‘kahraman ikizler’ ve top oyununun keşfedilmesi gibi ilginç ayrıntıları da içeriyor. Esasında İspanyolların Amerikayı işgalinden sonra yerel halka ait neredeyse bütün izler silinmeye çalışılmıştı, ancak bir Dominiken olan Fransisco Ximenez sayesinde Popol Vuh günümüze kadar ulaşmayı başardı. Daha sonra eski duvar resimlerinde bu metinlerde anlatılan hikâyelere karşılık gelen şekiller de bulundu.
Malleus Maleficarum
‘Cadıların Çekici’ anlamına gelen Malleus Maleficarum, 1486 yılında Heinrich Kramer tarafından yazılan bir kitap. Kitapta cadıların özelliklerinden ve bulunmaları ve cezalandırılmaları ile ilgili yöntemlerden bahsediliyor. Cadıların şeytanla işbirliği yapan kişiler oldukları ve çoğunluğunun kadın olduğu da vurgulanıyor. Esasında cadılık, Hristiyanlığın ilk zamanlarında o kadar yaygın olarak inanılan ve kabul edilen bir kavram değildi. Bunun bir pagan geleneği olduğu ve gerçek olmadığı düşünülüyordu. Ancak 15. yüzyılda bu durum değişti ve çılgın bir cadı avı dönemi başladı. Malleus Maleficarum, ilk yayınlanışından sonra Avrupa’da hızla yayıldı ve cadılara uygulanan işkencelerin acımasızlığı bu kitapla birlikte daha da arttı ve çok büyük sayılarda kişi cadılık suçlamasıyla öldürüldü. Bu hızlı yayılımın nedeni ise kitabın, matbaanın bulunuşundan yalnızca otuz yıl sonra ortaya çıkmış olmasıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder