İSMİ: Türkçe ve Japoncanın Akrabalığı
YAZARIN ADI: Fethi Yılmaz Kaleli
TARİH, YER : 2012 , İstanbul
OKUNDUĞU TARİH: Nisan 2012
YAYINEVİ: Selenge Yayınları
KONU:
Yazarın Değerlendirilmesi
Fethi Yılmaz Kaleli, tarih bölümü son sınıfta okurken, Türkleri aptal yerine koyan ihtisas dalı Türkçe olan bir Japon’a kızgınlığıyla çıktığı yolda, sıradan bir alüminyum doğrama işçisinin neler yapabileceğini göstermek için çıktığı yolda değerli bir çalışmaya ortaya koymuş bir kişidir. Yazdığı bu kitap bir insanın tutkusu sonucu neler yapabileceğine gösteren kaliteli bir eserdir. Düşünce Sanatı kitabının yazarı Jean Guiton, düşüncenin temelinin merak olduğunu ifade etmektedir. Bu çocukça merakın her türlü icatın, keşfin özü olduğunu ortaya koymuş olan Guiton, bunu geliştirmeyi her kese salık vermektedir. İşte Fethi Yılmaz’ın bu merakı, gözlemci kişiliği ve fikri takibi sayesinde okuyabildiğimiz bu kitap oluşmuş. Kaleli, Japonca’da neden iyi, moruk, tepe, yaban, yama gibi Türkçe kelimeler var veyahut Türkçe’de neden bu kelimeler var sorusunu aramak üzere gittiği Japonca’da bu dili öğreniyor ve kaldığı süre boyunca ortak kelimeleri not ediyor. Kaleli, Türklerle Japonlar arasında neden farklı dinlerde olmalarına rağmen bir sıcaklık var bunu da sorguluyor ve ulaştığı sonuçları bizle paylaşıyor. Kaleli’nin bu bilim aşkı ve araştırmacı kişiliği, ulaştığı neticeleri bir kitap halinde sunması her türlü takdire şayandır. Kendisine bu çalışmasından dolayı teşekkür ediyorum. Unutulmamalı ki merak, ilgi ve gayret bilimin kendisidir. Bilim isminin önünde Prof. Dr., Uzman vs. yazması ile olmaz. İş bilenin kılıç kuşananın. Kaleli, kalbinde böyle bir ilişki olduğu düşüncesiyle yola çıkmış ve bir sonuca ulaşmıştır. Nihayetinde bilim bir hipotezle yola çıkıp bunu ispata çalışmak değil midir, hangi sonuca ulaşılırsa ulaşılsın bunu paylaşmak ve başka çalışmalar için bir eser ortaya koymak değil midir. Bu yüzden bu kitap hangi ihtisas alanında olursak olalım yabana atılacak ve küçümsenecek bir kitap değildir. Kaleli, elinden ne gelmişse ortaya koymuş, ve bizlere sunmuştur. Daha iyisini bilen daha güzelini ortaya koysun. Tekrar Kaleli’yi bu çabasından ve samimi niyetinden dolayı kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Kitabın Değerlendirilmesi
Kitap genel olarak Türk ve Japon halklarının benzerliğinin kökenini nedenini sorguluyor. Kaleli, Türkçe ve Japonca arasındaki benzerlikleri sorguluyor. Benzer kelimeleri belirliyor, iki dil arasındaki yapı farklarını değerlendiriyor. Sonra kültürler arasındaki, düşünce tarzındaki benzerliklere değiniyor. Kaleli, en nihayetinde Türkçe ve Japonca’nın Asya’da konuşulan ortak bir dilden türediğini belirtiyor. Kaleli, Japonca mı Türkçe’den gelmiştir yoksa Türkçe’mi Japonca’dan gelmiştir sorularını yersiz buluyor. Zira ortak ata bir Asya dilinin olduğunu muhtemelen bu iki dilin buradan geldiğinden bahsediyor. Kaleli, Japoncayı incelerken, Çince’ye de değiniyor. Japonca’nın Çin’ce den farklı olduğunu belirten Kaleli, Japonca ve Çince’nin köken olarak ve yapı olarak farklarını belirtiyor. Çince’den Japonca’ya geçen kelimelere rağmen yapı farkının büyüklüğüne işaret ediyor.
Yine Kültürel olarak Japonların, 20 veya 21 Mart tarihlarinde Nevruz Bayramını ( Şumbun no Hi ) olarak kutladıklarına değinmekte ve Japonca’ları Ural-Altay’dan göçmüş Tungus insanları olarak tanımlamaktadır. Japonca’nında bu Tungus dilinden türediğini ve Tungus dilinin Ural-Altay dilinden türediğini ifade etmektedir. Kitapta, Kaleli ilginç bilgilerde vermektedir. Japonca’nın hiçbir dil ailesi içinde sayılmadığı, adeta kendi kendine türemiş bir dil muamesi gördüğünü oysa dillerin bir aile kümesi içinde yer aldıklarından bahsetmektedir. Yabancıların bu bağdan bahsetmek istemedikleri, Japonların da bir kısmının buna yanaşmadıklarını ifade ediyor. Yine Türkçe ve Japonca arasında bağ yok diyenlerin İngilizce yayınlanmış eserlerden bunu inceledikleri oysa bu ilişkileri inceleyecek kişilerin bizzat Türkçe ve Japonca’yı bilen konusunda ihtisas sahibi insanlar olmaları gerektiğini, kendisinin ihtisas alanı olmadığı halde bu işe soyunduğunu ifade etmekte ve ulaştığı sonuçları okuyucuları ile paylaşmaktadır. Kaleli, kendi ulaştıklarını sunduktan sonra, bundan sonraki araştırmaların ihtisas sahiplerine kaldığını ifade etmektedir.
Kitapta yapı benzerlikleri ifade edildikten sonra benzer kelimeler açıklamaları ile belirtilmiş. Okuyunca çok ilginç benzerlikleri fark ediyorsunuz. Kitap genel olarak hoşuma gitti. Şaşırtıcı bir o kadar da ufuk açıcı. Bir kültürü tanımak, benzerliklere şahit olmak, hem kendimizi, hem düşünce yapımızı anlayabilmek açısından, hem başka bir kültürün düşünce yapısını anlayabilmek için faydalı bir kitap. Fethi Yılmaz Kaleli, bu kitabı ile farklı bir ufuk açıyor. Japonca’nın akrabasız diller sınıfına sokulamayacağını iddia ediyor ve ilginç ve güzel hikayesine bizleri de dahil ediyor. Bu kitabı dil, tarih, coğrafya konularında merakı olanlara okuması için tavsiye ederim. Yüce kitabımız Kur’an ı Kerim’de, Yüce Allah, sizleri birbirinizi tanıyasınız diye farklı dillerde milletlerde yarattım diyor. İşte bu kitap bu tanıma işi için, bir kültürü bir milleti tanıma vazifesine yardımcı oluyor. Bu yüzden de kitabın faydası var, boş bir uğraş değil, yapılması gereken bir vazifenin ifasıdır, Kaleli’yi bu ayete bilerek veyahut bilmeyerek uymuş olduğu için kendi penceremden kutluyorum. Her Japon filmini izlediğimde, konuşan bir Japon gördüğümde, sanki bu Japonları bir an anlayacakmışım veyahut bir an ben Japonca konuşabilecekmişim gibi hissettiğim durumların bir arka planının olduğunu bir gerçeği yansıttığını algılamamı sağladığından ve beni mutlu ettiğinden dolayı Kaleli’ye ve kitabına tekrar alkışlarımı sunuyorum.
Notlar
Japonca akrabasız diller sınıfına sokulmaktadır. S.17
Katsuji FUJIOKA gibi dil bilimciler Ural-Altay dillerinin ayırt edici 14 özelliğini madde halinde sıralamıştır. Japonca büyük ünlü uyumu dışında tüm özellikleri taşımaktadır. ( Modern Japon dil bilimcileri, Katsumi MATSUMOTO gibi hocalar tesbitleri tenkit ediyormuş).
Kaleli diyorki bu tezi canlandırmak yerine iki dil arasında ortaklıklar bulunursa ( Bir Ural Altay dili ile Japonca arasında ) yani köken birliği ve aynılık ispat edilirse bu tartışmada kendiliğinden sona erer ve daha ciddi çalışmalara yol açılır diyor. S.18 ( güzel düşünmüş tebrik etmek lazım)
Fikir danıştığı Prof. Dr. İkeda Tetsuro ( Altayca konusu, kitabının yazarı) “beni güldürdün çocuk, Türkçe ile Macarca arasında 1000 tane benzer kelime var ama hala Türkçe ile ilgili somut bir ilişkiden bahsedemiyoruz.” Şeklinde cevap vermiş. Kaleli, bu cevabın bizi bu konu üzerine daha ciddi ve ilmi düşünmek gerektiği konusunda acı ve hazin bir şekilde hatırlatarak öğretmiş oldu, demektedir. S.21
Kaleli, neden iyi, moruk, tepe, yaban, yama, bu kelimelerin benzerliğinin yanında 5-10-20-30 çoklukta benzerlikler olduğunu bu kelimeler tesadüf denilse bile bu kadar çok benzerliğin tesadüf olamayacağını ifade etmektedir. Türkçe ve Japonca’nın kardeş-akraba diller olduğunu ifade etmektedir. s.23
Bu çalışmayı yaparken Japoncanın Türkçeye benzediği değil de Türkçenin Japoncaya benzediği bakış açısı ile çalıştığını ifade etmektedir. s.24
Kitapta Japon alfabesini aktaran Kaleli, dildeki köken benzerliklerine örnekler vermektedir. İlginç benzerlikler:
Cümle ögelerinin dizilişi Türkçe ile aynı.
Özne tümleç yüklem / özne nesne tümleç yüklem.
Devrik cümleler mümkün
Fiillerin çekimli halleri benzerlik gösteriyor.
Kökten yeni türetmede benzerlik
Sıfat kullanışlarında ki benzerlik. Belirtenin belirtilenden önce gelmesi.
(Soru ekleri fiil kökü ve zaman ekinden sonra gelir ( ka – mi ‘nın aynısı, Japon film izleyenler bilir Japonlar aynı bizim gibi soruyor, bir şey diyor sonunda ka diyor, o ka işte mi. Ben Japonca film izlerken her zaman sanki bir anda her şeyi anlayacakmış gibi oluyordum, hala da bazen öyle gelir. Demekki kan çekiyor. Japonca bana hiç yabancı gelmiyordu. Konuşurlarken bir duygu birliği olduğunu anlatmak istediklerinin farklı gelmediğini sadece kelimeleri anlamadığımı hissediyordum. Bu kitabı görünce, hele yapı olarak Japonca’nın yüklem’in sonda olduğunu öğrenince gerçekten şaşırdım. Şimdiye kadar bu bilgiyi bilmemek bana çok tuhaf geldi. Aklıma niye kardeşim bu İngilizce’de bu tesadüflerin bir tane bile benzeri yok dedim. Yok çünkü İngilizce ile Türkçe arasında ne köken olarak ne tarihsel olarak bir gram benzerlik yok. Yapı çok farklı. Kelime benzerliğinden ziyade bu yapı benzerliği bana çok daha önemli geldi. Sıfat, edat ve yapı benzerliği dikkatle incelenmeli. )
Belirtme Durum eki Türkçe ile benzerlik gösteriyor. Fiillerin olumsuz çekimleri, benzer ekler ve kullanım şekilleri. Kaleli bu konudaki benzer ekleri ve örnekleri çoğaltıyor pek çok kelimeler veriyor. Şimdi bunların hepsini yazarsak kitabı yazmış oluruz, Kaleli’ye ayıp olur. Bu örnekler beni en çok etkileyenlerdi. Yine çok ilginç ve önemli örneklerde var. Mesela benzer düşünce yapıları, benzer deyimler çok ilginçti. Benzer deyimleri neyle açıklarsınız. Bir iki üç değil, onlarca.
Bu budur.
Bu yol nereye gidiyor.
Açılan kapı.
Burnu yüksek vs.
Dili (ağzı ) dönmüyor. ( Kuchiga mawaranai)
Ondan fazla örnek vermiş. Kültürel benzerlikler, batıl inanç benzerlikleri saymış, daha sonra ortak ve benzer kelimeleri saymış.
( Bu saydığı benzer kelimeler arasında gerçekten çok benzeyenler olduğu gibi zorlama olanlarda vardı. Bu kitapta eleştireceğim hususlardan biri. Bu sanki çalışmanın değerini azaltacak gibi dursa da Kaleli şu yönden haklı, büyük deliller ve temel benzerlikler o kadar fazla ki, insan bir süre sonra zayıf ihtimallerin bile gerçek olabileceği durumu karşısında bunlardan kayıtsız kalamıyor. Bütün bu düşüncelerini de Kaleli bizlerle paylaşıyor. Diyor ki eğer bir ilişki varsa bunlar arasında da bu şekilde olabilir. Bunu bu şekilde yorumluyorum ve Kaleli’ye saygı duyuyorum. Bunu niye yazdım. Bu kelimelerle karşılaşıpta Kitabı hafif almayın diye. Benim naçizane görüşüm, bu yapı benzerlikleri olsa ve kelime benzerliği olmasa bile bir ilişkiden, yani Türkçe ve Japonca’nın ortak bir kökeni olduğundan şüphelenmek ve araştırmak gerektiği konusudur. Böyle bir benzerliğin olmadığını iddia etmek daha zordur. Kelime benzerliklerinin olup olmaması mesele değildir, zira yanımızdaki coğrafya’daki kardeşlerimiz Azerilerle bile kelimeler benzer olduğu halde doğru dürüst anlaşamıyoruz. Farklılıklar fazla. Kaldı ki arada 2000-3000 yıllık ayrılık olan, farklı coğrafyalarda, farklı tecrübeler geçiren, denizci bir ırka dönüşmüş kendi içerisinde bir adada yaşayan bir milletle, yüzlerce milletle karşılaşıp karışmış, karacı bir milletin dil, konuşma, kelime farkı olması normal. Normal olmayan bu kadar ayrılığa rağmen bir yapı benzerliğinin hala devam ediyor olması. Ortak kelimelerin bulunması ise işin cilası ve güzelliği. Bu büyük delilleri daha da sağlamlaştıran bir şey oluyor. Kaleli’yi tekrar tekrar çalışması için kutluyorum.)
İlginç birkaç kelime daha sayıp bitiriyorum:
Aware, acıklı zavallı, bizde avare, işsiz güçsüz
Arau yıkamak, ( Anadolu’da arıtmak, arca ( temiz ) kelimeleri vardır. Çukurova, Antep yöresinde, Kaleli’nin bilgisine )
İe , ev
İi iyi
İma Şimdi ( imdi’ye benzeyu)
Kaoru koku
Ken ken Sek sek ( Japonca kelimelerde Türkçe’de olduğu gibi ışıma, yansıma kelimeler ve tekrarlar çok var. Bu açıdan kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder