Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

28 Şubat 2014 Cuma

Yabancı Dil Öğretiminde Yabancılaştırma

Yabancı Dil Öğretiminde Yabancılaştırma

YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE YABANCILAŞTIRMA
Dil, insanlar arasında haberleşmeyi sağlayan temel bir vasıta olmasının yanı sıra, millet olmanın da asıl unsurlarından biridir. Dil, milletlerarası münasebetlerin gerçekleşmesi, bilgi alış verişi ve ilmi çalışmaların aktarılmasında da vazgeçilemeyecek değerdedir. Bir başka ifade ile dil, sanki sihirli bir değnek gibi insanları öyle bir noktada bir araya getirir ki, muhataplar ister istemez birbirlerinin tesir sahasına girerler.

Toplumların hayatında böylesine aktif bir rolü olan dil, kültür transferi ve kültürel münasebetlerde de oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu husus, bilhassa yabancı dil tahsilinde kendini apaçık ortaya koyar.

Yabancı dil öğretiminin henüz sanayileşememiş ülkeler için ayrı bir yeri olduğu öteden beri yazılıp çizilmekte ve tartışılmaktadır. Bugün yabancı bir dilin öğretilmesini gerekli kılan şartların nasıl tespit edilmesi gerektiğinden tutun da hangi vasıtaların kullanılması ve kime, nasıl, ne kadar öğretilmesi gerektiğine kadar pek çok konu üzerinde tartışmalar olmaktadır. Ne var ki ülkemizde, pek çok kültürel mesele gibi, bu husus da aydınlığa kavuşturulmuş sayılmaz.

Yabancı dil, ilk bakışta gelişmekte olan ülkeleri alâkadar eder görünse de gelişmiş denilen ülkelerin insanları da meslekleriyle alâkalı olarak bir ikinci dili öğrenme durumunda kalmaktadırlar. Serbest ticaret, politika, bilhassa haberleşme ve ulaşım vasıtalarının gelişmesi neticesinde gittikçe küçülen dünya ve artan milletlerarası münasebetler, turizm ve benzeri iş kolları, ikinci bir dili öğrenmenin ehemmiyetini artırıcı faktörlerdir.

Yabancı bir dili öğrenmenin en verimli yolu, o dili konuşulduğu ülkede öğrenmektir. Fakat, ister bu şekilde, isterse başka bir şekilde öğrenilsin, yabancı dilin, O dili konuşan ülkenin kültüründen ayrı düşünülemeyeceği çok açıktır. Bu bakımdan dil, kültür alış verişlerinin en önemli vasıtasıdır. Burada, öğrenilen dile ait ülkenin kültürü, bu dili öğrenen kişileri ister istemez tesir altında bırakır. Herhangi bir dilin dünya üzerinde önem kazanmasının, o dili konuşan ülkenin siyasi ve ekonomik üstünlüğü ile bağlantılı olması da o dilin kültürünü daha da hakîm bir pozisyona çıkarmaktadır. Bu yüzden, ikinci bir dil öğrenmek, bilhassa günümüzde son derece önemli olmakla birlikte, kültür emperyalizmi’ noktasında, kendisine karşı teyakkuzda olunması gereken bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Bilhassa İngilizce’nin İngilizlerin sömürgeleştirdikleri her ülkede, mesel Hind yarımadasında, Amerika’da, Avustralya’da; Fransızcanın Kuzey Afrika’da bugün bile birinci dil olma hususiyetini koruması, söylediğimizi teyid etmektedir.

Bugün, bilhassa ülkemizde günlük konuşma dilimize giren bazı ifadeler, yabancı dil yoluyla nasıl bir kültürel asimilasyona açık olduğumuzu göstermektedir. Mesela, artık çoğu gençler, “Allah’a ısmarladık” yerine “bye-bye” diyerek vedalaşmaktadırlar. Yine, birbirlerinden ayrılırken kullandıkları “görüşürüz” ifadesi de, İngilizce’den dilimize geçmiş ve günlük hayatımıza mal olmuş ifadelerdendir. Üstüne üstlük, yabancı filmlerin tercümelerinde yapılan yanlışlar, işe bir başka buud eklemektedir. Mesela, aslında “özür dilerim” demek olan “I’m sorry”, veya sadece “sorry” ifadesi, “üzgünüm” şeklinde tercüme edilmektedir. Bunun yanı sıra, “banyo almak, duş almak, çay almak” gibi ifadeler de yine günlük hayatımıza giren ve Türkçe itibariyle yanlış olan Fransızca ve İngilizce menşeli kullanımlara bir diğer misaldir.

Ülkemizde yabancı dille eğitim yapan okullar ve dil kursları, önemli bir yer tutmaktadır. Bu eğitim müesseselerinde öğrenciler, hazırlık sınıflarında ‘hedef dil’ olarak yabancı dil öğrenmekte ve bu dili, daha sonraki sınıflarda ‘vasıta dil’ olarak kullanmaktadırlar. Dil öğretiminde kullanılan malzemeler, doğrudan veya dolaylı olarak o dili konuşan ülke menşe’lidir. Kitaplar o ülkede hazırlanmakta, kitapların video filmleri aynı ülkede çekilmekte ve yabancı ders aracı olarak kullanılan resim ve kartlar da kitaplardaki mevzulara göre hazırlanmaktadır. Bütün bunlar, tamamen ya o ülkenin kültürünü yansıtmakta veya son zamanlarda bazı ders kitaplarında görüldüğü üzere, yabancı dili öğrenen ülkelerin kültürlerinden bazı unsurlar taşısa da hem asgari seviyede olmakta, hem de diğerine tezat teşkil edici bir hususiyet taşımamaktadır. Yabancı dil, “öğrenme” ve “edinme” faaliyetlerine dayanır. ‘Öğrenme’ şuurlu ise de ‘edinme’ şuursuzdur ve öğrenci, zamanla farkında olmadan kitaplarda verilmeğe çalışılan kültürün tesir sahasına girer. Buna, o kültüre bir hayranlık ve kendi değerleri karşısında bir aşağılık kompleksi de eklenince, artık dili öğrenilen ülke bir taşla iki kuş vurmuş olur. Bugün, İngiltere ekonomisinin dörtte üçünün dile dayandığı söylenmektedir ki bu, üzerinde çok ciddi düşünülmesi gereken bir husustur. Bu şekilde, bilhassa İngiltere ve Amerika gibi ülkeler, hem dilleri vasıtasıyla ekonomilerini düzeltmekte, hem de kültürlerini aşılayarak hâkimiyetlerini sürdürme imkânı bulmaktadırlar.

Yabancı dil öğreniminden vazgeçilemeyeceğine göre, toplumun çeşitli kesimlerinden sözü edilen okullara giden gençlerin çoğunda gözlenen olumsuz tesirlerin önüne geçmek için yapılacak en akıllıca iş, bir yandan öğrencileri kendi öz kültürümüzün değerleriyle donatmak, diğer yandan da okutulacak kitapları bizzat ülkemiz
insanlarına kendi kültürel değerlerimizin istikametinde hazırlamaktır. Bu da herşeyden önce, o yabancı dili çok iyi bilmeyi gerektirdiği gibi, kendi dilimizi ve kültürümüzü bilmeyi ve içinde yoğrulmuş olmayı gerektirmektedir. Ayrıca, gelişen dil öğretim metod ve araçları mevzuunda da belli bir yeterlilik sahibi olmak, son derece mühimdir. Dolayısıyla bu konu, pek çok milli meselelerimiz gibi, gönüllülerini beklemektedir. Ayrıca, öğretmenlerimizin yabancı dili öğretirken dikkatli olmaları ve mevzuları seçici bir yolla işlemeleri de hayati önemi haizdir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts