Etimoloji, dilbilimin (lengüistiğin) çok meraklı bir koludur. Kullandığımız kelimelerin ilk biçimleri, bunların kökleri daima merak edilir. Milletler arasında dil alışverişi başladıktan sonra, bu bahis çok daha meraklı bir hal almıştır.
Eski çağlardan beri dil bilginleri bu bahisle uğraşırlardı. Fakat etimolojinin bir bilim haline gelmesi ancak XIX. yüzyılda mümkün olabildi. Alman dil bilginlerinden Franz Bopp ve Kari Brugmann kelimelerde ses kanunlarını buldular. Çeşitli diller arasındaki fonetik farklarını belirttiler. Gene Alman dil bilgini Rudolf Merringer bir kelimenin tarihiyle anlattığı eşyanın tarihi arasında mutlaka bir bağlantı olduğunu ileri sürdü.
Etimoloji bugün çok gelişmiş bir bilim olmakla beraber bütün kelimelerin kökünü bulmak imkansızdır. Hemen bütün dillerde kaynağı bilinmeyen pek çok kelime vardır.
Kelimelerin Geçirdiği Değişiklikler
Kullandığımız kelimelerin kökleri nereden geldikleri araştırılırsa çok ilginç şeylere rastlanır. Örneğin dilimizdeki “maydanoz” kelimesinin Farsça “midenuvaz” (mideyi okşar) sözünden geldiğini çok kişi bilmez. Bu dilimizin, yabancı köklerden gelme kelimeleri kendi yapısına nasıl uydurduğuna güzel bir örnektir. Bunun gibi İtalyanca “forchetta” (küçük çatal) “firkete” olmuş, İngilizce “tura astern” (geri çevir) “tornistan“, Fransızca “hortensia” kelimesi “ortanca” biçimine girmiştir. Bu örneklerden yüzlerce verilebilir.
Kullandığımız kelimelerin kökleri nereden geldikleri araştırılırsa çok ilginç şeylere rastlanır. Örneğin dilimizdeki “maydanoz” kelimesinin Farsça “midenuvaz” (mideyi okşar) sözünden geldiğini çok kişi bilmez. Bu dilimizin, yabancı köklerden gelme kelimeleri kendi yapısına nasıl uydurduğuna güzel bir örnektir. Bunun gibi İtalyanca “forchetta” (küçük çatal) “firkete” olmuş, İngilizce “tura astern” (geri çevir) “tornistan“, Fransızca “hortensia” kelimesi “ortanca” biçimine girmiştir. Bu örneklerden yüzlerce verilebilir.
Dilimizdeki kendi kelimelerimiz de zamanla başka biçimler almıştır. Örneğin “üzengi“nin aslı «uzangı», «değnek» in aslı «dayanak» tır.
Aynı değişmelere başka dillerde de rastlanır. Bu arada birçok kelimeler, dilden dile geçerken, şaşılacak kadar değişik biçimlere girmişlerdir. Örneğin dilimize Farsça’dan gelen «gül» ile birçok Batı dillerine Latin kökünden gelen «rose» (gül) kelimesinin aynı kökten türediğini biliyormuydunuz? Bu kelime şu değişikliklere uğramıştır:
Doğu dillerinde: «werd»; oradan Yunanca’ya: «rodia»; Lâtinceye «rosa»; gene Doğu dillerindeki «uerd» den Farsça’ya: «gûl», Arapça’ya «verd».
Batı dillerindeki aamiral kelimesi Arapça «al-emir-ul mâ» (sular komutanı) sözünden gelir. Aynı şekilde, İspanya’daki bir ırmağa Arapların verdiği «Vâdi-ul Kebîr» adı İspanyolca’da «Guadalquivir» olmuştur.
Çeşitli dillerden birbirine geçerken kelimelerin geçirdiği değişikliklere şunlar da güzel birer örnektir:
Zümrüt. — Sanskritçe «marakata»; Yunanca «smaragdos»; Latince «smaragdum» Arapça «zümürrüd»; İspanyolca «esmeraldo»; Fransızca «émeraudev» İngilizce «emerald».
Şeker. — Sanskritçe «sarkara»; Farsça «şakar»; Arapça asakkar»; İspanyolca «azúcar»; Fransızca «sucre» (/sükr); İngilizce «sugrar» (şugar).
Kestane. — Yunanca «kestanon»; Lâtince «castanea» (kastenea); Fransızca «châtaigne» (şateny); İngilizce «chesnut» (çesnat).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder