Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

17 Nisan 2014 Perşembe

Türkçe üzerine görüşler

Yavuz Bülent Bakiler

Geçen hafta Sivas'taydım. Valilik, Sivaslı yazarlarla Sivaslı okuyucuları buluşturmak için bir imza günü düzenlemişti. Mahalli gazete muhabirleri, bana da bu imza günü dolayısıyle ve 4 Eylül Sivas Kongresi'nin 85. yıldönümü üzerine çeşitli sorular sordular. Düşüncelerimi, çok tabii olarak Türkçe açıkladım. Söylediklerimi ikinci gün mahalli gazetelerde öztürkçe veya uydurukça olarak okuyunca derin bir üzüntü duydum. Gazeteler elimde ağırlaşmaya başladı. Bilmeyen de zanneder ki ben Sivas'ta, ulus, ulusal, ulusalcılık, özgürlük, örneğin, yaşam, kent, yaşamsal, tüm, neden, sözcük, yapıt, gereksinim, koşul, batik vs. gibi kelimelerle konuşmuşum! Halbuki bu kelimeler, benim yazılarıma ve konuşmalarıma kat'iyyen bulaştırmadığım, sevmediğim, hatta öfkelendiğim ucubelerdir.


Biliyorum, dil elbette canlı bir varlıktır. Dile zamanla, elbette birtakım yeni kelimeler girer; birtakım kelimeler, zamanla ölerek dilden elbette düşer. Ama bunlar, kat'iyyen zorlamalarla olmaz. Ben deli miyim ki, milletimizin bin yıldan beri kullandığı, bildiği, sevdiği, türkülerine, şiirlerine, destanlarına, masallarına, deyimlerine, atasözlerine işlediği, nakışladığı, adeta kurda kuşa öğrettiği güzelim kelimeleri Bunlar Türkçe asıllı değildir safsatasıyla dilimizden çıkarıp atayım ve yerlerine zıpçıktı ucubeler koyayım?

Gaflet yolu

Bana göre böyle bir yol tutturmak gaflettir. Türkçe başka, öztürkçe başkadır. Ben Türkçe'ye sevdalıyım. Ben Türkçe düşünüyor; Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyorum. Çünkü Türkçe, milletimizin dilidir, öztürkçe ise bir avuç heveskarın veya maksatlı olarak milletimizi, edebiyatımızı küçültmek isteyenlerin dilidir. Cemil Meriç ne kadar doğru söylemişti:

- Kamusa uzanan el, namusumuza uzanmış demektir!

Kamus, hem derya deniz, hem de dilimizin bütün kelimelerini kucaklayan lugat demektir. Bu lugattan bir kelimenin çıkarılması, bazan yüz civarında deyimimizin ve atasözümüzün kuruyup gitmesine yol açmaktadır. Mesela bundan önceki MEB Talim Terbiye Kurulu, hem adam kelimesinin sözlüklerimize girmesini yasaklamıştı, hem de adam ve ademle ilgili deyimlere ve atasözlerine kılıç çekmişti. Şimdi sakın: 'Adam Arapça, kişi ise Türkçe. Biz adam yerine kişi kelimesini alsak ne olur?' demeyin. (...) dibi olur. Çünkü kişi kelimesi ne kadar Türkçe ise adam kelimesi de o kadar Türkçeleşmiş bir kelimedir. Bizim imamlarımız, cenaze namazlarını erkişi veya hatunkişi niyetine kıldırıyor da er adam veya hatun adam niyetine el bağlamıyorlar. Ama beri yanda, biz, birisine kızdık mı: 'Yahu adam ol! Adam gibi konuş! Sen ne biçim adamsın?' diyoruz da 'Kişi ol, kişi gibi otur, kişi gibi konuş' demiyoruz. Adam kelimesini Türkçe'den çıkarıp attık mı, onu unutturduk mu, milletimizin bin yıldan beri adamla ilgili olarak yaptığı güzelim deyimlerimizi de, atasözlerimizi de hasır altı etmiş oluruz. Bizim elli civarında, adam kelimesiyle yaptığımız deyimlerimiz var: Adam adama-adam akıllı-Adam almak-adam olmak-Adama benzemek-adam içine çıkmak-adam evladı-Adam sarrafı-Adam otu-Adamın biri-Adamcıl-Adamcık vs. gibi. İçinde adam kelimesi geçen atasözlerimiz de elli civarındadır. Bu deyimlerde adam yerine kişi kelimesini koyamazsınız. Türkçe'de, Kişi uslu-kişi evladı-kişi otu-kişi sarrafı-kişicik-kişicil yoktur.

Can, Farsça ama

Can kelimesi Farsça'dır ama 70 milyonluk Türkiye'de can kelimesini bilmeyen yoktur. Şimdi Öztürkçeciler can yerine Tin denilmesini istiyorlar. Peki Tin Türkçe mi? Hayır Etice. Etiler'in Türk olduğu hangi ansiklopedide yazıyor? Kabul edelim ki Tin öz be öz Türkçe bir kelime. İyi ama niçin can yerine Tin diyelim? Cancağızım-canımın içi-canla başla-can almak-canlı-cansız-canvermek-canlı yayın gibi bizim 120 güzelim deyimimizi ne yapacağız? Şu çirkinliklere siz de gülmüyor musunuz: Tincağızım-Tinimin içi-Tinle başla-Tin almak-Tin atmak-Tin vermek-Tinli-Tinsiz-Tinli yayın?
Şimdi ben, Millet-Milli-Milliyetçilik gibi güzel kelimeler dururken, niçin ulus-ulusal-ulusalcılık diyeyim?

Efendim, millet kelimesi Arapça imiş. Arapça ama bin yıldan beri Türkçeleşen bir kelime. Üstelik Azerbaycan Türkleri de, Türkmenler de, Özbekler de, Uygurlar da, Tatarlar da bizim gibi millet diyorlar. Peki ulus Türkçe mi? Açın okuyun Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan 1998 tarihli iki ciltlik Türkçe sözlüğün 2280 sayfasını. Orada göreceksiniz ki, ulus kelimesi Moğolca'dır. Birtakım adamlar, bir Moğol kelimesine Latin gramerinden aldıkları şu sel-sal eklerinden birini yapıştırdılar mı o Moğol kelimesinin Öztürkçe olacağına inanıyorlar. Culukculuk der gibi ulusculuk demenin hiçbir güzelliği yoktur. Peki ya millet kelimesiyle yaptığımız deyimler, birleşik kelimeler ne olacak? Milletvekilini, Millet Meclisi'ni, kadın milletini, şoför milletini, Milli ruhumuzu, Milli Marşımızı, Milli kıyafetlerimizi vs. vs. nereye koyacağız?

Örneğin Ermenice bir kelime. Kent, kamu Doğutça bir kelime. Bütün Öztürkçe bir kelime olmasına rağmen tüm kelimesi onu katletti. Üstelik artık bütünbütün de, büsbütün de diyemiyeceğiz. Lütfen Necip Fazıl'a kulak verir misiniz:

Ruhsal-parasal-soyut-boyut-yaşam-eğilim
Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim.
Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim.
Allah Türk'e acısın yalnız bunu dilerim.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts