Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

19 Şubat 2014 Çarşamba

Hz. İsa'nın Kardeşleri Var mıydı?

Hz. İsa’nın bilinen anlamda “anne bir kardeşleri” bulunduğuna dair, Kur’ân ve hadislerden bir dayanak olduğundan söz etmek imkansızdır.Bir iffet âbidesi olan Hz. Meryem, Allah’ın bir mucizesi olarak hamile kalmış ve onu mucizevî olarak dünyaya getirmiştir. Kur’ân’da Hz. Meryem’in, iffet ve namusunu koruduğu ve ona bir erkek eli bile değmediği özellikle vurgulanmaktadır: “İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona rûhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle âlem için bir ibret yaptık.”1 “Bir de Allah, İmran’ın kızı Meryem’i misal getirir. Meryem, iffet ve namusunu korudu. Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu.”2 Nitekim kendisine bir erkek çocuk dünyaya getireceği müjdesi verilen Hz. Meryem’in “Ya Rabbî, bana hiçbir erkek eli değmediği halde nasıl olur da çocuğum olabilir?”3 ve “Nasıl oğlum olabilir ki bana eli değen bir tek erkek bile olmamıştır. İffetsiz bir kadın da değilim!”4 şeklindeki hayret ifadeleri de bu gerçeği açıkça göstermektedir. Kur’ân’da, Hz. Meryem hakkında buna zıt olarak söylenen her sözün onun aleyhinde müthiş bir iftira olduğu, bu iftira sahiplerinin belalarla cezalandırıldığı ve kalplerinin mühürlendiği belirtilmektedir.5
Kur’ân’a paralel olarak Katolik ve Ortodokslar Hz. Meryem’in bütün hayatı boyunca bâkire kaldığını söylerken, Protestanlar bunun sadece Hz. İsa’nın doğumuna kadar devam ettiğini düşünürler.6 Protestanları bu fikre iten en önemli sebep, Yeni Ahit’in değişik yerlerinde bazen ismen de zikredilen “Hz. İsa’nın kardeşleri” ve “kız kardeşleri” tabirleridir. Bu durumda hem Eski Ahit hem de Yeni Ahit’te “kardeş” sözcüğünün anlam çerçevesine göz atmak ve hangi konseptlerde kullanıldığını görmek gerekmektedir. Ancak buna geçmeden önce, “Hz. İsa’nın kardeşleri” olduğu düşüncesine Kur’ân’da da bir dayanak gösterilmeye çalışıldığını belirtmekte fayda vardır. Dolayısıyla “Hz. İsa’nın kardeşleri” olabileceği fikrine esas teşkil eden düşünceleri önce âyet ve hadisler çerçevesinde, sonra da Eski ve Yeni Ahit çerçevesinde ele almak uygun olacaktır.

a) Âyet ve Hadisler Çerçevesinde
Hz. İsa’nın anneannesi (İmran’ın hanımı Hanne), Hz. Meryem’i dünyaya getirdiğinde وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ = Ben onu da, onun neslinden gelecekleri de o mel’un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum.”7 demiştir. Buradaki “zürriyyet” kelimesinin çoğul anlam taşıdığı düşüncesiyle Hz. Meryem’in Hz. İsa (aleyhisselam)’dan başka çocukları da bulunduğunu iddia edenler olmuştur.8 Fakat müfessirler “Onu ve onun zürriyetini...” tabirini doğrudan “Hz. Meryem ve Hz. İsa” olarak anlamışlardır.9 Diğer taraftan bu âyetin yorumlandığı hemen her tefsirde açıklayıcı olarak şu hadis zikredilmektedir: “Yeni doğan her çocuğa, doğduğu anda şeytan mutlaka dürter. Yavru, onun dürtmesi (nin verdiği rahatsızlık) sebebiyle bağırarak ağlar. Hz. Meryem ve oğlu Hz. İsa bundan hâriçtir.”10 Ebû Hureyre, Hz. Meryem ve oğlu Hz. İsa’ya lutfedilen bu özel konumun, Hanne’nin duası neticesi olduğunu belirtir.11
Âyette geçen “zürriyyet” kelimesi, Arapça’da oldukça geniş bir anlam yelpazesine sahiptir. Bir kimsenin çocuğu ve kendinden sonra gelen nesli; cin ve insanların nesli; baba, çocuk ve kadınlardan oluşan hane halkı; sadece kadınlar; babalar ve dedeler... gibi anlamlarda kullanılmıştır. Çoğunluk tarafından “zürriyyet” kelimesinin tekil bir kelime olup, çoğullarının “اَلذُّرِّيَّاتُ” ve “اَلذَّرَارِيُّ” şekillerinde geldiği belirtilmişse de çoğul olduğunu söyleyen de vardır. Râğıb el-İsfehânî, hem tekil hem de çoğul anlamı taşıdığını ancak asıl itibariyle çoğul anlamında kullanıldığını söylemektedir.12 İbn Manzur, “zürriyyet” kelimesinin hem dişi hem erkek için kullanıldığını özellikle vurgular.13 Beğavî ve Kurtubî gibi müfessirler, kelimenin hem tekil veya çoğul, hem de dişi veya erkek için kullanılabildiğini belirtmektedirler.14 “Zürriyyet” kelimesi Kur’ân’da pek çok yerde اَلذُّرِّيَّةُ”15” şeklinde tekil, birkaç yerde de اَلذُّرِّيَّاتُ”16 şeklinde çoğul olarak geçmekte, bir âyette de “topluluk” anlamında kullanılmaktadır.17
“Zürriyyet” kelimesinin sayılan bütün bu anlamları yok farzedilse ve kelimenin sadece çoğul mânâsı alınıp “insanın kendi neslinden gelen en az üç kişi” anlamına geldiği kabul edilse bile, bunun, âyette Hz. Meryem’in Hz. İsa’dan başka kız veya erkek çocuklarının varlığına dair herhangi bir delil teşkil ettiğinden bahsetmek mümkün değildir. Zira söz konusu duanın yapıldığı vakitte, Hz. Meryem’in üç veya daha fazla çocuğundan söz etmek şöyle dursun, Hz. Meryem’in kendisi dahi henüz yeni doğmuştur. Dolayısıyla Hanne’nin yaptığı dua, Hz. Meryem’in “çocuk sayısı” veya “çocuğu olup-olmayacağı” konularında herhangi bir bilgi ifade etmemekte, “onun soyundan bir gelen olacaksa...” şeklinde sadece bir ihtimal anlamı taşımaktadır.
Hâl böyleyken sadece buradaki “zürriyyet” kelimesinden hareketle, Hz. İsa’nın kardeşleri olabileceği ihtimalinden bahsetmek tamamen dayanaksız bir iddia durumundadır. Kaldı ki Kur’ân’da Hz. Meryem’in, Allah’ın bir mucizesi olarak hamile kaldığı ve onu mucizevî olarak dünyaya getirdiği anlatılmaktadır.18 Bunun yanında hadislerde Hz. Meryem için “اَلْعَذْرَاءُ الْبَتُولُ=el-azrâ el-betûl”19 tabirleri geçmektedir. Rivayetlerin bir kısmında bu tabirler, “kendisine hiçbir beşer dokunmamıştır”20 ve “Hz. İsa dışında bir çocuğa hamile kalmamıştır”21 şeklindeki ilâvelerle açılmış durumdadır. Bu kelimelerden el-azrâ, “bekâr bayan”ı ifade ederken22; el-betûl ise “evlenmeyen.. dünyevî lezzetlerden elini-eteğini çekip kendisini Allah’a ve ibadete vermiş bayan”23 gibi anlamlara gelmektedir.
Kur’ân ve hadislerdeki bu tablodan çıkan sonuç şudur: Hz. İsa’nın bilinen anlamda “anne bir kardeşleri” bulunduğuna dair, Kur’ân ve hadislerden bir dayanak olduğundan söz etmek imkansızdır. Nitekim İbn Hacer de, Hz. Meryem’in Hz. İsa’dan başka bir zürriyetinin olmadığını özellikle belirtmektedir.24

b) “Kardeş” Tabirinin Kutsal Kitaptaki Genel Kullanımı
Eski Ahit’te “kardeş” sözcüğü; usûl ve fürû’ yani ‘baba’ ve ‘oğul’dan doğru gelen soy birliği içindeki bütün ortak erkek akrabalardan, onlar aracılığıyla akraba sayılan tüm erkek akrabalara; büyük aileden olan kuzen gibi akrabalardan, evlilik yoluyla veya kan bağı ile beraber sahip olunan üvey akrabalara; hatta dostlar ve daha ötesinde siyasi ittifak yapılmış insanlara kadar çok geniş bir anlam yelpazesine sahiptir.25 Sözgelimi Haran oğulları, evinde doğup yetiştiklerinden dolayı Avram’ın “kardeşi” olarak anılmıştır.26 Avram’ın erkek yeğeni de Avram’ın “kardeşi” olarak geçmiştir.27 Benzer şekilde Yakup da amcası Lavan’ın “kardeşi” olarak geçmektedir.28 “Kardeş”, “kardeşler” ve “kız kardeş” sözcükleri kimi zaman, kırk iki “kardeşi” olduğu yazılan Kral Azarya örneğinde görüldüğü gibi ana aileden olanlar için de kullanılmıştır.29
Bu konuda ilginç bir örnek de “Süleyman’ın Ezgiler Ezgisi” kısmında yer alır. Birbirine aşık bir kız ile erkeğin karşılıklı serenatlarının zikredildiği bu kısımda erkek yer yer aşkını “Aşkın ne güzel, kızkardeşim, yavuklum” tabirleriyle ifade etmektedir.30
Söz konusu ifadelerin Yeni Ahit’teki kullanımını değerlendiren Maurice Bucaille, Yunanca olarak kullanılan “adelphoi” ve “adelphai” kelimelerinin, nesebî anlamdaki kız ve erkek kardeşleri ifade ettiğini, sâmi kökenli bu kelimelerin yanlış tercüme edildiğini, bunların familier (teklifsiz münasebetlerde kullanılan) anlamları olduğunu ve muhtemelen “kuzenler”in söz konusu olduğunu söylemektedir.31 Hz. İsa ve havarileri tarafından konuşulan ne İbranice’de ne de Aramice’de, bildiğimiz anlamda “kuzen” kelimesinin karşılığı olan bir kelime bulunmadığından dolayı bu dilleri kullanan insanlar ya “kardeş” kelimesini kullanmak zorunda kalmış ya da ifadelerini netleştirmek istediklerinde akrabalık konumunu “babamın kız kardeşinin oğlu” şeklinde uzun bir şekilde açıklayarak söylemişlerdir. Ancak bu tür uzatmalar biçimsiz olduğundan Hz. İsa da herkes gibi “kardeş” kelimesini kullanmıştır. Yeni Ahit yazarları da, aynı babadan olan oğulların ve kuzenlerin Aramicedeki karşılığı olan “kardeş” veya “kardeşler” sözcüğünü doğal olarak kullana gelmişler, kelimeyi bildiğimiz dar anlamıyla “birader” anlamındaki “adelphos” olarak çevirmişlerdir. Aramice ve İbranice’den farklı olarak tıpkı Türkçe’deki gibi Grekçe’de de kuzen kelimesi ayrı bir anlam ifade etmiş ve kuzen anlamında “anepsios” kullanılmıştır. Ancak Kutsal metnin çevirisini yapanlar gerçek kuzenlere karşılık olarak bile “adelphos=birader” sözcüğünü kullanmışlardır.32
Anlaşılan odur ki; Yeni Ahit mütercimleri Yahudi deyimlerini Grekçe Kutsal Kitap’a taşıyarak, bire bir çeviri yerine edebi çeviri yapmışlardır. Yani, İbranice’deki “birader” kelimesine karşılık gelen kelimeyi kullanmışlar ancak, “aynı aileden olma oğullar” sözcüğüne karşılık olarak “adelphos” kelimesini ve kuzenler sözcüğüne karşılık olarak “anepsios” kelimesini anlam olarak ayrı tutup farklı kullanmamışlar, her ikisini de aynı kelimeyle (adelphos =birader) ifade etmişlerdir. Yeni Ahit’teki buna benzer kullanımlar İngilizce ve Türkçe çevirilere de yansımış ve durum daha da karmaşık hale gelmiştir. Dolayısıyla İncil’in bir cümlesinde kullanılmış olan “kardeş”, “kız kardeş” ve “kardeşler” sözcüğünün anlamını tam olarak ayırt edebilmek için, İbranice aslından tüm metinleri gözden geçirmek gerekmektedir.
Görüldüğü gibi, Yeni Ahit’te de “kardeş”, “kardeşler” ve “kız kardeş” ifadeleri, “anne veya baba bir kardeş” anlamı dışında çok farklı anlamlarda kullanılmıştır.

c) Yeni Ahit Çerçevesinde
“Hz. İsa’nın kardeşleri” olduğu fikri temelde, Yeni Ahit’ te zikredilen “Hz. Meryem’in Yusuf adlı bir kişiyle nişanlı olduğu, Hz. Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğunu anlayan Yusuf’un başta onunla evlenmekten vazgeçtiği, ancak rüyasında meleğin durumu açıklaması üzerine Hz. Meryem’i eş olarak yanına aldığı”33 ifadesine dayanmaktır. Yeni Ahit’te Hz. Meryem’e yakınlığından söz edilen Yusuf adlı bu kişinin Kur’ân ve hadislerde varlığından dahi bahis yoktur. Hele onun Hz. Meryem’in nişanlısı olduğu ve daha sonra evlendikleri gibi İncil kaynaklı bilgilere rastlamak hiç mümkün değildir. Şu kadar var ki, bazı tefsir ve tarih kaynaklarında yer alan oldukça zayıf bir kısım rivayetlerde, Yusuf adlı bu marangozun Hz. Meryem’in akrabası olduğu34 ve mabedde aynı dönemde bulundukları nakledilmektedir.35
Protestanlar’ın, Hz. İsa’nın kardeşleri olduğu fikrine dayanak gösterdikleri bir husus da şudur: Luka İncilinde Hz. İsa’nın “ilk oğul”, “ilk erkek çocuk” olduğu belirtilmektedir.aj Onlar bu ifadeden hareketle “demek ki kardeşleri de var.”36 diye bir mantık yürütmektedirler. Ne var ki bu ifadenin, “Hz. İsa’nın başka kardeşleri de olduğu” konusunda hiçbir delil değeri yoktur. Zira bu ifadeye sadece “ilk erkek çocuğun Rab’be adanmış sayılacağına”37 dair Kutsal Kitap’taki bir yasayı hatırlatmak için vurgu yapılmıştır.
Diğer taraftan Luka İncili’nde, Hz. İsa’nın Fısıh Bayramı’nda Yeruşalim’de tapınağa gittiklerinde ana-babasının onu kaybedip aramaya koyulduklarına yer verilir.38 Oradaki konu bütünlüğü göz önüne alındığında, ailede Hz. İsa dışında başka çocuklar bulunduğuna dair en ufak bir ipucu olmadığı gibi, aksine tek çocuk olduğu hususu daha uygun düşmektedir.
Bir diğer husus şudur: Yuhanna İncili’nde anlatıldığına göre çarmıha gerildiği sırada Hz. İsa, annesi Hz. Meryem’i havarilerden Yuhanna’ya emanet eder.39 Burada akla hemen şu soru gelmektedir: Matta ve Markos İncillerinde isimleri de verilerek Hz. İsa’nın kardeşleri olduğu belirtilen dört kişi, gerçekten Hz. Meryem’in diğer oğulları ise ve hatta onlardan başka kızları da var idiyse, onlar dururken Hz. İsa, annesini neden başkasına emanet etmiştir?! İncillerde Hz. Meryem’in kocası olduğu belirtilen Yusuf adlı kişinin bu esnada hayatta olmadığı varsayılsa bile, iddia edilen diğer kardeşlerinin varlığından söz bile edilmeyişi, söz konusu iddianın geçersizliğini ortaya koyan bir başka gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

d) “Kardeş” Tabirinin Hz. İsa ile İlgili Kullanımı
“Kardeş” tabirinin Hz. İsa ile ilgili geçtiği yerlere gelince bunların çoğunda, bu tabirin mecaz anlamda kullanıldığı ilk bakışta anlaşılmaktadır ve aksine ihtimal verilmeyecek derecede açıktır. Meselâ Matta, Markos ve Luka İncilleriyle Tomas İncilinde yer alan bir anlatımda Hz. İsa’ya, annesiyle kardeşlerinin kendisiyle konuşmak istedikleri söylendiğinde “Göklerdeki Babam’ın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.” der.40 Yine Yuhanna İncilinde Hz. İsa’nın, vefatından sonra dirilerek Mecdelli Meryem’e görünmesi anlatılır. Orada Hz. İsa ona “Kardeşlerime git ve onlara söyle; benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum.” der. Ardından kullanılan ifade, “kardeş” tabirinin mecaz anlamda kullanıldığını ortaya koymaktadır: “Mecdelli Meryem öğrencilerin yanına gitti.”41 Her iki örnekte de görüldüğü gibi “kardeş” tabiri, Hz. İsa’nın “din kardeşleri”ni ifade etmektedir.42
Sadece Yuhanna İncilinde yer alan bir başka kullanımda Hz. İsa’nın “kardeşleri”, Yahudiler’in Çardak bayramı yaklaştığı için ona şu an İsrail’in kuzeyinde bulunan Galile’den ayrılıp Yahudiye’ye gitmesini teklif ederler. Hz. İsa önce onlara bazı gerekçeler beyan edip gitmez, ancak kardeşlerinin bayram için Yahudiye’ye gitmeleri üzerine o da gizlice oraya gider.43 Yine sadece Yuhanna İncilinin kaydettiğine göre, Kana köyündeki şarap mucizesinden sonra “Hz. İsa, annesi, kardeşleri ve öğrencilerinin Kefarnahum’a gidip orada birkaç gün kaldıkları” ifade edilmektedir.44 Görüldüğü gibi bu iki anlatımdan da Hz. İsa’nın kesin olarak nesep kardeşlerini çıkarmak mümkün görünmemektedir.
Ünlü Yahudi tarihçi Flavius Josephus (M.S. 38-100), “Antiquities of the Jews” adlı eserinde Hz. İsa’nın en azından Yakup adlı bir erkek kardeşi olduğunu ileri sürmektedir.45 Ancak Hz. İsa’nın kuzeni olarak bilinen ve 120 yaşında öldüğü nakledilen Simeon bar Cleopas, Hz. İsa’ nın erkek kardeşi olduğu ileri sürülen Yakup adlı kişinin, M.S. 62 yılında taşlanarak öldürüldüğünde 96 yaşında olduğunu belirtmektedir.46 Buna göre Yakup’un doğum tarihi M.Ö. 34 olmaktadır ki, Hz. İsa’nın kardeşi olmak bir yana, Hz. Meryem’den bile daha yaşlıdır. Yani diğer bir deyişle, iddia edildiğinin aksine Hz. İsa’nın sözü edilen kişiyle neseben kardeş olması mümkün değildir.
Diğer taraftan Matta ve Markos’ta Hz. İsa’nın kardeşleriyle ilgili aynı olayı zikreden Luka’nın, kardeşleri olarak belirtilen isimleri saymadığı gibi “kardeşler” ifadesine yer bile vermeyişi,47 “kardeşler” konusunun ittifak edilen bir husus olmadığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Ayrıca havariler listesiyle bu isimler karşılaştırıldığında oldukça ilginç bir bağlantı daha ortaya çıkmaktadır: Sadece Matta ve Markos İncillerinde Hz. İsa’nın kardeşleri gibi zikredilen bu dört isimden Yusuf hariç diğer üçü, onun seçtiği havariler listesindeki isimlerle örtüşmektedir. Şöyle ki: Sinoptik İnciller ile Barnaba, ayrıca Taberî ve İbn Kesîr tefsirlerindeki havari listesinde iki ayrı “Simun” ve iki ayrı “Yakup” zikredilmektedir. Yine Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda İscariot da kaynakların hepsindeki ortak isimdir.48
“Kardeş” kelimesinin kullanımıyla ilgili benzer bir durum Kur’ân-ı Kerîm’deki iki farklı âyette de sözkonusudur. Bunlardan birinde, “Âd kavmine de, kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik.”49 buyurulmakta ve bundan neseben kardeş anlaşılmamaktadır. Diğerinde ise İsrailoğullarının Hz. Meryem’e hitaben “Ey Hârûn’un kızkardeşi”50 şeklindeki ifadeleridir ki, müfessirler buradaki “kızkardeş” tabirinin gerçek anlamda neseben “kızkardeş” olmadığı üzerinde durmuşlardır.51 Nitekim Peygamberimiz de, bu hususu “İsrailoğullarının, çocuklarına geçmiş peygamberlerin ve salih kulların isimlerini verdikleri olurdu.”52 şeklinde izah etmektedir. Ayrıca günümüzde rahibelere “kızkardeş” anlamında “sister” denilmesi de bu hususu destekleyen canlı bir örnek durumundadır.
Şu halde Hz. İsa’nın kardeşleri olarak zikredilen isimlerle, büyük ihtimalle onun yakın çevresindeki isimlerin kastedildiğini ve bunun “din kardeşleri” anlamında kullanıldığını söylemek mümkündür.

e) Değerlendirme
Âyetler, hadisler ve İncillerde Hz. Meryem’in iffeti ve Hz. İsa’yı babasız dünyaya getirdiği, oldukça net bir şekilde anlaşılmaktadır. İslâm dinine göre Hz. Meryem, hem Hz. İsa’yı dünyaya getirişinde hem de sonraki hayatında hiçbir erkekle evlenmemiştir. Dolayısıyla Hz. İsa’nın her ne surette olursa olsun kardeşlerinin olabileceğini söylemek mümkün değildir.
Kur’ân’da Hz. İsa’nın anneannesinin yaptığı, kızı Hz. Meryem için “Ben onu da, onun neslinden gelecekleri de o mel’un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum.” şeklindeki duadan, Hz. İsa’nın kardeşleri olduğu sonucunu çıkarmak ise tamamen zorlamalı ve delilden yoksun bir iddiadan ibarettir.
Önde gelen iki Hıristiyan mezhebi Katolik ve Ortodokslar, Yeni Ahit’te belirtildiğinden ötürü “Hz. Meryem’in, nişanlısı Yusuf’la evlendiği”ni kabul etmekle beraber onun bütün hayatı boyunca bâkire kaldığını söylemiş, Protestanlar ise bunun Hz. İsa’nın doğumundan sonra devam etmediğini ileri sürmüşlerdir. Fakat bu, sadece onların iddiası olarak kalmış, aynı İncil’e muhatap olmalarına rağmen Katolik ve Ortodokslar bu iddiayı kabul etmemişlerdir.
“Hz. İsa’nın kardeşleri” olduğu düşüncesine kaynaklık eden hususlar arasında en tutarlı görüneni, Yeni Ahit’in değişik yerlerinde bazen ismen de zikredilen “Hz. İsa’nın kardeşleri” ve “kız kardeşleri” tabirleridir. Ancak Hıristiyanların kutsal metinleri olan Eski Ahit ve Yeni Ahit incelendiğinde, “kardeş” sözcüğünün çok geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğu görülmektedir. Üstelik Maurice Bucaille’nin de belirttiği gibi, hem İbranice aslından yapılan tercümeler hem de daha sonraki yıllarda farklı dillere yapılan tercümeler sırasında anlam kaymaları olmuş, “kardeş” sözcüğü, yakın akraba ve yakın çevreyi ifade için de kullanılmıştır. Nitekim “kardeş” tabirinin Hz. İsa ile ilgili geçtiği yerlerin çoğunda, bu tabirin mecaz anlamda kullanıldığı aksine ihtimal verilmeyecek derecede açıktır. Meselâ bunlardan birinde, annesiyle kardeşlerinin kendisiyle konuşmak istedikleri kendisine söylenince Hz. İsa, “Göklerdeki Babam’ın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.” der.
Bunlar dışında Matta ve Markos İncillerinde Hz. İsa’nın kardeşleri olarak bizzat dört ismin zikredildiği görülmektedir. Ancak “kardeşler” konusu da ittifak edilen bir husus değildir. Zira aynı olayı zikreden Luka, söz konusu isimleri saymadığı gibi “kardeşler” ifadesine dahi yer vermemektedir. Ayrıca Hz. İsa’nın kardeşleriymiş gibi zikredilen bu dört isimden Yusuf hariç diğer üçü, havari isimleriyle örtüşmektedir ki bu husus, “kardeşler” ifadesiyle Hz. İsa’nın en yakınında bulunan havarilerin kastedilmiş olabileceğini akla getiren bir başka husustur.
Sonuç olarak, Hz. İsa’nın “kardeşleri” tabiri ile, büyük ihtimalle onun yakın çevresindeki isimlerin kastedildiğini, bu tabirin genelde “din kardeşleri” anlamında kullanıldığını ve buna bağlı olarak bu isimlerin gerçek kardeş değil, havariler gibi yakın çevreyi ifade ettiğini söylemek gerekir.

* Araştırmacı - Yazar
acetinkaya@yeniumit.com.tr

DİPNOTLAR
1. Enbiyâ, 21; 91.
2. Tahrîm, 66; 12.
3. Âl-i İmran, 3; 47.
4. Meryem, 19; 20.
5. Bkz.: Nisâ, 4; 155-158.
6. Bkz.: Bucaille, Kitab-ı Mukaddes, Kur’ân ve Bilim (çev. Suat Yıldırım), s. 129; Tümer, Hz. Meryem, s. 108-109; Harman, “İsa”, TDV İA, XXVII, 467.
7. Bkz.: Âl-i İmran, 3; 36.
8. Bkz.: Bedir, Ahmet; Kur’ân ve İncillere Göre Hz. İsa’nın Var Olduğu İleri Sürülen Kardeşleri Meselesi, Harran Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı 4, Urfa, 1998, s. 124-131.
9. Bkz.: et-Taberî, Tefsîr III, 238-240; el-Kurtubî, Tefsîr IV, 68; el-Beğavî, Tefsîr I, 295.
10. Buhârî, “bed’ü’l-halk” 11, “enbiyâ” 44, “tefsîru sûre (3)” 2; Müslim, “fedâil” 146, 147, “kader” 25.
11. Buhârî, “enbiyâ” 44, “tefsîru sûre (3)” 2; Müslim, “fedâil” 146; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned II, 274.
12. er-Râğıb el-İsfehânî, el-Müfredât “ذ ر و” mad. s. 259.
13. ez-Zemahşerî, el-Fâik II/7; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye II/157; el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûs I/51, 507.
14. el-Beğavî, Tefsîr I, 297; el-Kurtubî, Tefsîr IV, 68.
15. Bkz.: Bakara, 2; 124, 128, 266; Âl-i İmran, 3; 34, 36, 38; Nisâ, 4; 9; En’âm, 6; 84, 133; A’râf, 7; 172, 173; Ra’d, 13; 38; İbrahim, 14; 37, 40; İsrâ, 17; 3, 62; Kehf, 18; 50; Meryem, 19; 58; Ankebût, 29; 27; Yâsîn, 36; 41; Sâffât, 37; 77, 113; Ahkaf, 46; 15; Tûr, 52; 21; Hadîd, 57; 26.
16. Bkz.: En’âm, 6; 87; Ra’d, 13; 23; Furkan, 25; 74; Mü’min, 40; 8.
17. Bkz.: Yûnus, 10; 83.
18. Âl-i İmran, 3; 47; Meryem, 19; 20; Enbiyâ, 21; 91; Tahrîm, 66; 12. Ayrıca bkz.: Y.Ahit, luk. 1:34.
19. Bkz.: Ahmed b. Hanbel, el-Müsned I, 202, 461, V, 291; et-Tayâlisî, el-Müsned s. 46; Abd b. Humeyd, el-Müsned s. 193.
20. Bkz.: Ahmed b. Hanbel, el-Müsned I, 461; et-Tayâlisî, el-Müsned s. 46; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef VII, 350.
21. Bkz.: Ahmed b. Hanbel, el-Müsned I, 461; et-Tayâlisî, el-Müsned s. 46; Saîd b. Mansûr, Kitâbü’s-sünen II, 228.
22. İbnü’l-Esîr, en-Nihâye III, 196; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab “ب ك ر” mad. (IV, 78).
23. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab “ب ت ل” mad. (XI, 43); el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûs I, 1246.
24. Bkz.: İbn Hacer, Fethu’l-bârî VI, 470.
25. Bkz.: E.Ahit, 2sa. 1:26; E.Ahit, amo. 1:11.
26. Bkz.: E.Ahit, yar. 14:13-14.
27. Bkz.: E.Ahit, yar. 11:26-31.
28. Bkz.: E.Ahit, yar. 29:15.
29. Bkz.: E.Ahit, yas. 23:7; neh. 5:7; yer. 34:9.
30. Bkz.: E.Ahit, ezg. 4:9-12, 5:1.
31. Bkz.: Bucaille, a.g.e., s. 129.
32. Bkz.: 1.http://www.isamesih.org/modules.php?name=News&file=comments&sid=129&tid=242&mode=&order=&thold; 2.http://www.kilise.netfirms.com/Katolik%20Kilisesi/mesihisaninkardeslerivarmiydi.html
33. Bkz.: Y.Ahit, mat. 1:18-25; luk. 1:26-27; luk. 2:5.
34. “Dayısının oğlu” (İbn Kesîr, Târîh II, 68) ve “Amcasının oğlu” (el-Âlûsî, Tefsîr XVI, 80) diye belirtenler de vardır.
35. Bkz.: et-Taberî, Tefsîr XVI, 64-5; et-Taberî, Târîh I, 350; İbn Kesîr, Tefsîr III, 113.
36. Bkz.: Y.Ahit, luk. 2:6-7; Y.Ahit, luk. 2:23.
37. Bkz.: Y.Ahit, luk. 2:23.
38. Bkz.: Y.Ahit, luk. 2:41-52.
39. Bkz.: Y.Ahit, yuh. 19:26-19:27.
40. Bkz.: Y.Ahit, mat. 12:46-50; Y.Ahit, mar. 3:31-35; Y.Ahit, luk. 8:19-21. Ayrıca bkz.: Özemre, Ahmed Yüksel; Toma’ya Göre İncil, İyi adam yayınları, İstanbul, 2002, s. 101
41. Bkz.: Y.Ahit, yuh. 20:10-18.
42. “Kardeş” tabirinin Hz. İsa’nın “din kardeşleri”ni ifade ettiği başka yerler için bkz.: Y.Ahit, mat. 28:1-10; Y.Ahit, Y.Ahit, elc. 1:14-16.
43. Bkz.: Y.Ahit, yuh. 7:3-10.
44. Bkz.: Y.Ahit, yuh. 2:12.
45. Bkz.: Aydın, Mahmut, “Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa’nın Tanrısallaştırılma Süreci”, İslâmiyât III (2000), sayı 4, Ankara, 2000, s. 49. Ayrıca bkz.: http://www. kutsalkitap.org/eskiforum1/viewtopic. php?t=2&view=previous&sid= 3126262e90cf24429af82d06d00f1b3f; http://www.protestan.org/contents.php?id=31
46. Eisenman, Robert H.; James the Brother of Jesus, Penguin books, Paperback edition, 1998, s. 320.
47. Bkz.: Y.Ahit, luk. 4:14-30.
48. Barnaba, Yurtsever Simun yerine kendi adını zikreder. Luka ve Barnaba İncilleri Yahuda İscariot’tun dışında başka bir Yahuda daha zikrederler. Bkz.: Y.Ahit, mat. 10:1-4; Y.Ahit, mar. 3:13-19; Y.Ahit, luk. 6:12-16; Barnaba İncili 14; Özemre, a.g.e., s. 101 (99. hadis); et-Taberî, Tefsîr VI, 14-15; İbn Kesîr, Tefsîr I, 577.
49. Bkz.: Hûd, 11; 50.
50. Bkz.: Meryem, 19; 28.
51. et-Taberî, Tefsîr XVI, 77-78; Fahruddîn er-Râzî, Tefsîr XV, 327-328.
52. Müslim, “âdâb” 9; Tirmizî, “tefsîru sûre (19)” 1; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned IV, 252.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts